ALPARSLAN
Selçukluların ikinci hükümdarıdır ve Malazgirt Savaşı’nda Bizanslıları yenip Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerini sağlayarak Türk tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Selçuklu Devleti’nin kurucularında Horasan Valisi Çağrı Bey’in oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in yeğeni olan Alparslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Tarih yazarların çok yiğit bir savaşçı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip kılıç kullanmayı öğrendi. İlk geçlik yıllarında katıldığı savaşlardaki başarısı ile dikkati çekti ve babası ölünce yerine Horasan Valisi oldu.
Tuğrul Bey 1063’te ölünce Selçuklu ülkesinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey Alparslan’ın kardeşlerinde Süleyman’ı kendisine veliaht seçmişti. Nitekim hükümdar ölünce veziri Kunduri, veliaht Süleyman’ın sultanlığını ilan etti. Ama bir yandan Alparslan, öte yandan yeğeni Kutalmış ile amcası İnanç Yabgu sultanlığın kendi hakları olduğunu savunarak bu karara karşı çıktılar. Türk beylerinin ve Selçuklu hanedan üyelerinden çoğunun desteklediği Alparslan kardeşi, amcası ve yeğenini yenerek 1064’te hükümdarlığını ilan etti. Bu kez de kardeşi Kavurd ve öbür akrabalarından bir bölümü Alparslan’ın sultanlığını tanımayarak ayaklandılar. Alparslan bu ayaklanmaları kısa sürede bastırdı ve Horasan Valiliği sırasında danışmanı olan Nizamülmülk’ü kendisine vezir yaparak ülkede düzeni sağladı. Alparslan tahta çıktığında Selçuklu Devleti’nin toprakları İran, Horasan ve Afganistan (Toharistan) ile sınırlıydı. Yalnızca dokuz yıl süren kısa saltanatında ülkesinin sınırlarını genişleten Alparslan’ın hükümdarlığı Selçukluların güçlenme ve yayılma dönemidir.
1064’te Kafkasya ve Anadolu üzerine yürüyen Alparslan bu ilk seferinde ordusunu iki kola ayırarak birinin başına kendisi geçti, öbürünü de oğlu Melikşah ile veziri Nizmülmülk’ün komutasına verdi. Alparslan’ın kuvvetleri Tiflis ile Çoruh arasında kalan bölgeyi, öbür kuvvetler de Aras Havzası ile Van dolaylarındaki birçok Bizans kalesini ele geçirdiler. Daha sonra ordunun iki kolu birleşerek Ani Kalesi ile Kars’ı aldı. Bu arada Kirman Valisi olan kardeşi Kavurd yokluğundan yararlanarak ayaklandığı için Alparslan İran’a geri dönmek zorunda kaldı. Ertesi yıl Ceyhun Irmağı’nı geçerek Türkistan topraklarına girdi ve Hazar Denizi kıyılarındaki Türk boyları üzerine sefer düzenledi. Ama bu kez de Gürcüler Kafkasya seferinden aldığı yerleri yeniden ele geçirmişlerdi. 1068’de ikinci kez Gürcistan’a girerek Gürcülerin bütün kalelerini aldı ve Tiflis’te bir uçbeyliği kurdu.
Anadolu’da ele geçirilen yerlerin bütün Türkmenleri barındırmaya yeterli olmadığını düşünen Alparslan artık Suriye ve Mısır üzerine bir sefer düzenlemenin gerekli olduğuna inanıyordu. Suriye ve Mısır’daki Fatımi egemenliğinin zayıflamış olmasını da fırsat bilerek 1070’te Mısır’a doğru yola çıktı. Önce Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu’ya geçerek Malazgirt Kalesini aldı ve kısa bir kuşatmadan sonra Halep ‘i ele geçirdi. Tam Mısır üzerine yöneldiği sırada Bizans İmparatoru Romenos Diogenes’in büyük bir orduyla Azerbaycan’a doğru ilerlediğini öğrendi. Bunun üzerine ordusunun bir bölümünü Suriye’de bırakan Alparslan geri dönerek Ahlat’a geldi. Bizans ordusunun Malazgirt Kalesi’ni alması üzerine buraya yönelen Alparslan önce elçiler göndererek barış önerdi. Ama ordusuna çok güvenen imparator bu öneriyi geri çevirdi. İki ordu 26 Ağustos 1071’de Malazgirt yakınlarınki Rahba düzlüğünde karşı karşıya geldiler. 200 bin kişilik Bizans ordusuna karşılık Selçuklu ordusu çoğu atlı 60 bin askerden oluşuyordu. Ama savaş deneyimi çok fazla olan Selçuklu ordusu çeşitli savaş taktikleriyle Bizans’ı önce şaşırttı ve yordu, ardından da bir kuşatma harekatına girişerek dağıttı.
Savaşın sonuçları ise şunlar olmuştur;
a) İmparator Romen Diyojen tutsak düşmüştür. Alparslan imparatora iyi davranarak kalıcı bir anlaşma yapmak istemiştir. Romen Diyojen her yıl vergi ödemeyi, Bizans’ın elindeki Müslüman tutsakları salıvermeyi, başka düşmanlara karşı Selçuklulara askeri yardımda bulunmayı ve Konstantinopolis’e (İstanbul)dönüp yeniden tahta çıkmayı başarırsa Antakya, Urfa, Münbiç ve Malazgirt kalelerini Selçuklulara bırakmayı kabul etti. Bu anlaşma üzerine serbest bırakılan Romen Diyojen Konstantinopolis’e dönmeyi başaramadı. Bizans tahtını ele geçiren VII.Mikhael Dukas, Romen Diyojen’in yaptığı anlaşmayı tanımayınca Alparslan, Selçuklu beylerine Anadolu’yu ele geçirmeleri buyruğunu verdi. Kısa sürede Orta ve Doğu Anadolu’da Danişmendliler, Mengücekler, Saltuklular, Dilmaçoğulları, İnloğulları, Ahlatşahlar, Artuklular gibi beylikler kuruldu.
b) Malazgirt Zaferi Türklere yeni bir yurt ve yeni bir tarih hazırlamıştır.(Türkiye Tarihi)
c) Savaşı kazanan Türkler, ikinci bir vatana sahip oldular.
d) Bizans İmparatorluğunun İslam Dünyası üzerindeki baskısı sona ermiştir.
e) Anadolu’da ilk Türkmen Beylikleri kurulmuştur.
f) Haçlı seferlerinin başlamasına yol açmıştır.
g) Ticaret yolları Türklerin kontrolüne girdi.
h) Dünya tarihinde çağ değişiklikleri ve önemli olaylara temel hazırladı.
i) İlk Türk denizciliği başladı.
j) Bizans vergiye bağlandı.
İran’a döndükten sonra ordusunu yeniden toparlayarak 1072’de Türkistan’daki Karahanlılar üzerine yürüyen Selçuklu Sultanı Alparslan’ın bu son seferi oldu. Alparslan’ın kuşatmasına uzun süre direnen Balzam Kalesi Komutanı teslim olduktan sonra huzura çıkarıldığında, çizmesine sakladığı bir bıçakla sultanı ağır yaraladı. Alparslan oğlu Melikşah’ın sultan olarak tanımaları için devletin ileri gelenlerinden söz aldı ve birkaç gün sonra öldü.
Alparslan’ın hükümdarlığı döneminde veziri Nizamülmülk’ün yerleştirdiği kurumlarla devlet sağlam temeller üzerine oturtuldu. Bilim ve düşüncenin gelişmesi için kurulan Nizamiye medreselerinde Şirazi, Gazali, Şaşi gibi bilginler ders verdiler. Büyük dil bilgini Kaşgarlı Mahmud da Divanü Lugat’i-Türk adlı yapıtını o yıllarda yazmaya başladı.
Bütün bu başarıların yanı sıra Anadolu’nun kapılarını Malazgirt zaferi ile açan Alparslan ölümsüzleşmiştir.