ATATÜRKÇÜ EĞİTİM
Eğitim,kalkınmanın en etkili araçlarından birisidir.Ayrıca eğitim kişilere, çevrelerini tanıma,bilinçli hareket etme imkanını veren,refah ve mutluluklarını artıran önemli bir sosyal hizmettir.Eğitim aynı zamanda kalkınma çabasının gerçekleşmesi için gerekli nitelik ve sayıdaki elemanın yetiştirilmesinde de başlıca yoldur.
Eğitimin gayesi,vatandaşlara çevresini tanıma,şuurlu davranma,toplum yapısındaki değişmelere uyabilmenin refah ve mutluluğun,moral değerlerini artırma kabiliyetini veren sosyal bir hizmet sağlamasıdır.
İnsan,hayatı boyunca eğitim sürecinin içindedir.İnsanların davranışlarını kalkınmaya yönelik olarak değerlendirmeyi amaçlayan eğitim:
1-Yurttaşlara eşit eğitim imkanlarını sağlamak,
2-Ekonomik kalkınmanın gerektirdiği insan gücünü yetiştirmek,
3-Yurttaşların, siyasal katılmalarında yeterli olmalarını sağlamak,
4-Kendisini sürekli yenileşme içinde bulundurmak zorundadır.
Türkiye,1961 Anayasası ile planlı kalkınma politikasını benimsemiştir.İlki l963 yılında uygulamaya konulan kalkınma planlarında eğitimin hedefleri ve sosyal strateji denince,eğitim hizmetinin,bu hizmetten en az yararlananlara öncelikle sunulması veya daha çok sunulması anlaşılmalıdır.Başka bir deyişle eğitimdeki fırsat ve imkan eşitsizliğinin ortadan kaldırılması,hiç değilse eşitsizliklerin en aza indirilmesi anlaşılmalıdır.Genel olarak eğitimde eşitsizlikten:
-Eğitim sürecine kabul ve katılmada
-Öğrenim sırasında
-Bir üst öğrenime geçişteki eşitsizlik kastedilmektedir.
İnsan davranışını kalkınmaya yönelik olarak değiştirmeye çalışan eğitimin,yukarıda sayılan görevlerini gerçekleştirme yükü Türkiye’de kişilerin içinde bulundukları toplumun sorunlarını kavrayabilmeler,yurttaşlık haklarını kullanmak için gerekli asgari kabiliyeti kazanmaları amacı ile verilen temel eğitimin önemi büyüktür.
Kemal Atatürk,Türk Devletinin ve Milletinin “çağdaş medeniyet seviyesine” ancak eğitim ile ulaşacağına inanıyordu.Her vesile ile de milletine bu gerçeği anlatıyordu.26.01.1923 tarihinde Alaşehir’de vatandaşlarına verdiği nutukta şöyle diyordu.”Bundan sonra pek önemli zaferler süngü zaferi değil,ekonomik,kültür ve eğitim zaferi olacaktır.Ordularımızın şimdiye kadar elde ettikleri zaferler,memleketimizi hakiki kurtuluşa ulaştırmış sayılmaz.Bu zaferler ancak gelecekteki başarılarımız için kıymetli bir dayanak hazırlamıştır.Askerlerimizin kazandığı zaferlerle mağrur olmayalım, yeni ekonomik ve bilim zaferlerine hazırlanalım.Her fert dinini,diyanetini,imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır,orası da okuldur.”
Atatürk’ün:”Maarif siyasetimizin temel taşı cehlin izalesidir.”sözünden eğitime,bilhassa ilköğretime ne kadar önem verdiği anlaşılmaktadır.
Kişilik üretici gücü olan kavramsal nitelikteki altı Atatürk İlkesi,toplumun ve devletin dayandığı temel taşlar olmasına rağmen,bugüne kadar Milli Eğitim Sisteminde kişilik yaratıcı yönleri ile ele alınmamıştır.Bu çok önemli konu özdeyiş biçiminde(hatta slogan düzeyinde) anlatımlarla geçiştirilmiştir.Oysa,bu ilkeler Atatürkçü Kişilik oluşturma biçiminde geliştirilmelidir.
Atatürkçü toplumsal kişiliği yetiştirme açısından İlköğretimde,izlenen öğretim programları bu amaca hizmet edici onu geliştirici ve destekleyici nitelikler gösterecek biçimde düzenlenmelidir.Bu düzenlenirken temel amaçlar daha pragmatik hale getirilmelidir.Programlar İlköğretim yaşındaki öğrencinin fiziksel,zihinsel ve psikolojik gibi gelişim süreçlerini dikkate alarak geliştirilmelidir.72 aylık bir çocuğun saat 6.50’de derse girmesi ve 6 saat okulda kalması,oyundan uzaklaşması şeklinde verilen bu eğitim-öğretim ile onun sağlıklı bir biçimde gelişeceğinin sanılması soğuk demir ile altın bilezik yapmaya benzemektedir.