CUMHURİYETİN İLANI
İlk TBMM`nin 23 nisan 1920`de açılmasıyla millet egemenliğine dayalı yeni bir yönetim iş başına geçmişti. Kuruluş ve işleyiş biçimiyle bu yönetim fiilen yönetimdi. Ne var ki bunun açıkça ifade edilmesi sıkıntı yarata bilirdi. Bu nedenle M.kemal bu düşüncesini milli bir ağırlık sağlamiş ve gerekli gerekli ortam sağlanmadan açıklamamıştı. Ülke,düşman işgalinden kurtarılmadan yönetim biçiminin tartışılması,milli güçler arasında ayrılıklara yol açabilirdi. ayrıca saltanat yanlısı bazı çevreleri gücendirmemek onlarında milli mücadeleye katmak gerekiyordu. Bu nedenle,yönetim biçiminin adı konulmamış “cumhuriyet” yerine “Türkiye büyük millet meclisi hükümeti” ifadesi kullanılmıştı.Bu dönemde bir devlet başkanı yoktu. Meclis başkanı,hükümetinde başkanıydı. Saltanatı biçimsel olaraktan devam ettiği padişah,devlet başkanı gibi görüyordu. Saltanatın kaldırılmasından sonra padişahın varlığından doğan sorun çözümlenmişti. Ama bazı çevreler halifeyi devlet başkanı gibi görmeye başladılar. Fatih devletinin gera kadının kanması gerekiyordu.Lozan konferansı devam ederken TBMM`de barıştan sonra izlenecek politika devlet sisteminin geliştirilmesi,toplumsal yeniliklerin yapılması gibi konular tartışılıyordu. Mecliste bazı temel konularda önemli görüş ayrılılıkları belirmişti. Bunu fırsat bilet itilaf devleti Lozan konferansındaki görüşmeleri keserek fırsat kollamaya başlamışlardı. Hatta yeni bir savaş ihtimali bile belirmişti. Bunun üzerine TBMM kendisini yenileme kararını aldı.Birinci TMM kuruluşundan beri birinci askeri ve siyasi başarı kazandı. Yeni Türk devletinin kurulması ve teşkilatlandırılması 1921 anayasasının kabulü kurtuluş savaşının kazanılması bu yüce meclisin üstün çalışmalarıyla gerçekleşti.TBMM ikinci dönem çalışmalarına 11 ağustos 1923`te başladı. Bu meclis temmuz 1923`te imzalanan Lozan barış antlaşmasını onayladı. 13 ekim 1923`de bir kanunla Ankara`yı yeni Türk devletinin Başkenti olarak kabul etti. Böylece cumhuriyet yönetiminin ilan edilmesi yolunda ortanm hazırlanmış oldu.Cumhuriyetin ilanı için Mustafa kemalin bel dediği an gelmişti 1923 yılının ekim ayı sonlarında bakanlar kurulu istifa etti. Meclisin bazı görüş ayrılıkları meydana gelmişti. Bu gelişme yeni hükümetin kurulmasını ölüm susazalak etkiliyordu. Bu bunalımın aşılması için hükümet kurulması ve işleminin değiştirilmesi gerekiyordu.
CUMHURİYETİN İLANI
23 nisan 1920`den beri yeni Türk devletini idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti,milli egemenlik esasını dayanıyordu. Devletin şekli gerçekte, bir cumhuriyetti. Ancak Mustafa Kemal, bağımsızlık mücadelesinin yürütüldüğü bir sırada, bu adın açıkça kullanılmasını doğru bulmadı.
Bu birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, Lozan konferansına kadar pek çok askeri ve siyasi başarılar kazandı. Lozan konferansı sırasında, devlet sisteminin geliştirilmesi, barıştan sonra izlenecek iç politika konuları, gündeme gelmişti. Bu konular, bazı millet vekilleri arasında çıkmasına sebep oldu. İtilaf devletleri, Lozan konferansını keserek bu durumdan faydalanmak istedi. Yeniden savaşa başlama ihtimali belirdi. Bu durum karşınsa Türkiye Büyük Millet Meçlisi 1 nisan 1923`de yeni seçimlerin yapılması kararını aldı. Zaten anayasaya göre, seçimlerin yenilenmesinin zamanı da gelmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ikinci dönem çalışmalarına başladıktan kıs bir süre sonra, Lozan barış anlaşmasını onayladı. Böylece “kurtuluş savaşı” her yönüyle tamamlanmış oldu. Bu sırada, devletin adını koyma amacı ile çalışmalar başlamıştı.
23 nisan 1920`de kurulan yeni Türk Devletinin henüz ismi yoktu. Hükümet “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını taşıyordu. Meclisin başkanı, hükümetinde başkanı idi. Bu durumda devlet başkanlığı, sanki yokmuş gibi görünüyordu. Yabancı devletlerin de Türkiye`nin Devlet teşkilatını henüz tamamlamış olduğu bir kanaati vardı. Bu durumda son verilmesi gerekiyordu. 1921 tarihinde anayasanın bazı maddeleri, artık ihtiyaca cevap vermiyordu.
Cumhuriyetin ilanı için Mustafa Kemal`in beklediği an gelmişti. 1923 yılının ekim ayı sonlarında bakanlar istifa etti. Mecliste bazı görüş ayrılıkları meydana gelmişti. Bu gelişme, yeni hükümetin kurulmasında olumsuz yönde etkiliyordu. Çünkü “Meclis Hükümeti” denilen bu sistemde, hükümet üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclis Tarafından seçilmekteydi. Bu bunalımın aşılması için hükümet kurma sisteminin değiştirilmesi gerekiyordu. Buda ancak, cumhuriyetin ilanı ile mümkün olacaktı.
Mustafa Kemal, bu gelişmeleri dikkatle izledi. 28 ekim akşamı, Çankaya köşkünde yakın arkadaşları ile yaptığı toplantıda, “yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi. O gece, ismet paşa ile birlikte, anayasada değişiklik öngören bir kanun tasarısı hazırladı. Bu tasarı ertesi gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde okundu. “Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir” hükmü nünde yer aldığı kanun tasarısı üzerinde, hararetli konuşmalar yapıldı. Sonunda “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında, alkışlarla cumhuriyet ilan edildi (29 ekim 1923).
Hemen cumhur başkanlığı seçimine geçildi. Devletimizin kurucusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, oy birliği ile cumhur başkanı seçildi. O, cumhur başkanı seçilmesi üzere yaptığı konuşmasını; “Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır.” Diyerek tamamladı.
Cumhuriyetin ilanı, bütün yurtta yüz bir pare top atışıyla kutlandı. Durum, her tarafta heyecan ve sevinçle karşılandı.
Cumhuriyetin büyük bir coşku ile ilanı ile yeni Türk devletinin adı konuldu. Böylece, devlet rejiminin nasıl olacağı hakkındaki tartışmalar son buldu ve “devlet başkanlığı “ konusu da kesin olarak çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli değişti. Artık cumhur başkanı, başbakanı atayacak, başbakanda bakanlarını seçip cumhur başkanlığının onayına sunacaktı. Böylece, “Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetleri dönemi” sona ermiş; “cumhuriyet hükümetleri dönemi” başlamış oluyordu. İlk cumhuriyet hükümetinin başbakanı da ismet paşa oldu.
Mustafa Kemal paşa`nın milletine en büyük armağanı olan cumhuriyet yönetimi, Türk tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Millete değer veren, milleti devletin yönetiminde söz sahibi yapan cumhuriyet rejimini sonsuza kadar yaşatmak, hepimizin en önemli vatandaşlık görevidir.
Fakat yaptıklarımızın asla kafi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzun Dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız. Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü , Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu teraki ve medeniyet yolunda,elinde ve kafasında tutuğu maş`ale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve ondan yükselmektir.
Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterlerini, yorulmaz çalışkanlığını, furi zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
Türk milletine çok yaraşan bu ülke onu, beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti, on beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin, hiç birinde milletimin hakkımdaki, itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bu gün; aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir bütünlükle yürütmekte olan Türk milletinin Türk milletinin büyük bir millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti,
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! 19 ekim 1933
GAZİ MUSTAFA KEMAL *
1. CUMHURİYETCİLİK :
Atatürk`ün cumhuriyetçilik ilkesi, devlet şeklinin cumhuriyet olmasını öngörür. Doğrudan doğruya millet egemenliğine dayanan, yöneticileri halkın oyu ile belli bir süre için seçilen devlet biçimine cumhuriyet denir. Atatürk`ün sözleri ile “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” Cumhuriyetçilik; cumhuriyet yönetimine bağlılık, onu korumak yüceltmek ve yaşatmak demektir.
Cumhuriyetin ne olduğunu anlaya bilmek için mutlakıyet yönetimi ile karşılaştıralım; mutlakıyette devlet yönetimi ile ilgili kararları bir kişi verir. Yani egemenlik, bir kişinin elindedir. Cumhuriyette ise kararları, milletçe seçilmiş meclis verir. Egemenlik milletindir. Mutlakıyette, başta bulunan kişiyi denetleyen bir kurum yada kuruluş yoktur. Cumhuriyette ise her kişi ve kuruluşu bağlayan bir ana yasa ile kanun üstünlüğü anlayışı vardır.
Tarihte büğüne kadar birçok cumhuriyet yönetimi görülmüştür. Fakat bunlar, günümüzdeki cumhuriyet yönetimine benzemez. Atatürk`ün cumhuriyet anlayışı çok farklıdır. Çünkü; Atatürk`ün cumhuriyetçilik ilkesi, demokrasiyi esas alır. Bu anlayışa göre; “Cumhuriyette son söz, millet tarafından seçilmiş meçlistedir. Millet adına kanunları o yapar. Hükümete güven oyu verir veya düşürür. Millet, vekillerinden memnun olmassa belirli zamanlar sonunda başkalarını seçer. Millet, egemenliğini, devlet idaresine atılmasını, ancak zamanında oyunu kullanmakla sağlar.” Atatürk`ün kurduğu cumhuriyet, bu esaslara dayanır. Yani demokratik cumhuriyettir
YİNE BEKLERİM :)))
www.gencbilim.com Bu Ödevin Size Hayırlı Olmasını Diler...
Sorularınız İçin "
[email protected]" adresine e-mail Atabilirsiniz...