DAVUL
Trampetin büyük çapta yapılmışıdır. Belli bir sesi yoktur. Çok eski bir geçmişi vardır. Avrupa' ya Türklerden geçmiştir. Orduların sürekli çalgısı olan Davul, kısa zamanda Orkestra ve Operalarda yer almıştır. Notası, Trampette olduğu gibi yazılır. Bu çalgının çalıcısı, çok iyi bir kulak yeteneğine sahip olmalıdır. Hun Türklerinden birisinin karısı olmuş, Çin prensesi yazdığı bir mektup şiirinde, davul için şunları söyler:
Davulu her gece durmaz döverler,
Ta güneşler doğana dek dönerler.
İskoç Davulu: Bu çalgının yeri daha çok Gayda takımlarıdır. Fakat bugün yürüyüş bandolarında özentiyle aranılan ve yer verilen bir çalgı olmuştur. Belki de gösterişli bir çalış niteliği olmasındandır. Sopalarını düşürmeden döndürebilmek için uçlarına deri el şeritleri bağlanmalıdır. Döndürme işlemi yapılırken, sopa sıkıca tutulamaz. Ancak deri el şeridini öyle bir biçimde ayarlamalı ki, sopa baş parmakla işaret parmağı arasında serbest kalsın. Sopayı döndürmek için çalıcının davula bilek baskısıyla, fırlatarak vurması önemlidir. Bu, gerçekte çalıcının yeteneğine bağlıdır. Kendisi bir çok biçimlerde bu işi yapabilir. İskoç davulunun en sevilen dört çalış biçimi şöyledir:
1. Sopanın biri baş üzerinden çevrilir ve diğeri ile davula vurulur.
2. Her iki sopa baş üzerinden çevrilir ve sonra her ikisiyle vurulur.
3. Önce her iki sopayla aynı anda aynı yüze vurulur, sonra bu hareket diğer yüzüne yapılır.
4. Her iki sopa çaprazlama vurulur. Yani, sağ sopa ile sol yüze sol sopa ile sağ yüze.
Vuruşlu çalgıların bando içinde yerleştirilmesi çok önemlidir. Bu iş, bandodaki çalgıların durumuna göre, en olumlu sonuç alınana kadar deneyler yapılarak sağlanır.
DAVUL
Davul, sevinçli günlerde çalınan, bir kasnak ve iki tarafına gerilen deriden ibaret bir çalgı aletidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bazı evlenme merasimlerinde ve bayram günlerinde kız çocuklarının def çalarak şarkı söylediklerini duymuş ve bunu engellememiştir. Hatta Hz. Âişe'nin büyütüp evlenmesine öncülük ettiği yetim bir kızın damad evine götürülürken, niçin defçi bulundurmadıklarını Hz. Âişe'den sormuştur. (Tirmizî, Nikâh, 6; et-Tâc, II, 275: Tecrid-i Sarîh Tercemesi, III, 151-157)
Davul, defin büyükçe şeklidir. Küçüğünün meşrû olup, aynı nitelikteki bir büyüğünün meşrû olmaması çelişki doğurur. Bu yüzden, İslâm hukukçularının çoğunluğu ordunun veya kafilenin uğurlanması, karşılanması, düğünlerde misafir karşılanması, müslümanları sahur yemeğine uyandırmak gibi sebeplerle davul çalmayı caiz görmüşlerdir. Ancak davul da beraberinde içkiyi getirir ve davullu eğlentilerin içkili olması örf halini alırsa, artık davul, haramı birlikte getiren bir alet hâlini alabilir. İnsanları heyecanlandırdığı için de başka meşrû olmayan sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden davullu eğlentilerin bu gibi haramlara götürmemesi asıldır.
Hamdi DÖNDÜREN