Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Dil Ve Iletişim

Dil Ve Iletişim Hakkında Bilgi - Dil Ve Iletişim Nedir Özet


Araştırmalar



 DİL VE İLETİŞİM

İnsanoğlunun en önemli varlığı dilidir kuşkusuz. Çünkü evren ve yaşama konusunda her şeyi dili aracılığı ile sorar, sorgular ve bulur. Ses imge-lerinden yararlanarak karşındaki insanlarla iletişim kurar.
İnsanoğlu dilini sözvarlığı, anlatım olanakları vd. yönlerden geliştirdikçe yaşamı ve evreni daha iyi kavramaya başlamıştır. Ünlü düşünür Wittgenstein'in dediği gibi ''Dilimin sınırları, evrenimin sınırlarıdır.''
Dilimizin birçok işlevi var. Örneğin, bir durumu belirtmek için betimleme, duygularımızı ve düşüncelerimizi belirtmek için anlatım, birisinin esenliğini sormak için toplumsal, davet için çağrı, bir yazıdan, öyküden, şiirden tat almak içinse dilin yazınsal işlevinden yararlanırız. Ayrıca kendimize özgü dünyamızdan söz etmek için de özgünlük işlevini kullanırız.
Dilin işlevlerinin somutlaştığı en büyük dilsel birim, metindir. Okur ile metin arasındaki ilişki özel bir ilişkidir. Her okur, yazınsal bir metinden değişik tatlar alır ve onu değişik bir biçimde anlamlandırır. Böylece bir metin çok okumalıdır, her okuyuşta değişik tatlar verir insana.
Bu kitabın amacı, iletişim olgusu bağlamında dilin değişik işlevlerini nasıl kullandığımızı göstermektir. İşlev kavramı, anlam kavramıyla özdeş olarak alınmaktadır. Anlam olgusunu yalnızca tümcelerden değil, iletişimde yer alan gönderici, alıcı, zaman ve yer ile dilin kullanımsal bağlamından elde ederiz.
 
Okuyucumuzdan Kitabımız (Dilin İşlevleri ve İletişim) Hakkında Eleştiri:
ADİL BOZKURT (MEB Başmüfettişi)
Bizim yazın eğitimimizin, Türkçe-dilbilgisi eğitimimizin, giderek verimliliklerinin tartışılır olması; ya da bu eğitim sürecinden geçmiş yetişkinlerimizde beklenen istendik davranışların, yeterli düzeyde olmamasının nedenleri vardır. Her birisi ötekilerine göre daha az etkilidir denemeyecek özellikli nedenlerdir bunlar. Türkçe-dilbilgisi eğitiminin; yazın eğitiminin “bilme-belleme” ön değerli anlayışla ele alınmasını bir yana bırakıp onun yerine, uygulamalı dilbilgisi ile metin incelemesi eğitimine ağırlıkla yer verilememesi; alan öğretmenlerinin de sınıf öğretmenlerinin de yetiştirilmesindeki tam uygunluk noksanlığı ile öteki nedenleri de burada sıralamak olanaklıdır. Bize göre, sıralayacaklarımızın en başında olanı genel dilbilimin, “kuram” olmaktan çıkmış “kural” olmuş verilerini bile eğitim alanımıza, gerektiği ölçüde, taşıyamamamızdadır. Daha kesinleyici bir anlatımla belirlemek gerekirse; genel dilbilimdeki gelişmeleri, önemleri ölçeğinde, izlemiyoruz, uygulamıyoruz. Dil ve yazın eğitiminde, cumhuriyetin ilk yılarında başlatılan yöntemleri, bilimsel verilerle, geliştiremedik. İzlenceleri de öğretim yöntemlerini de yenilenmeden uzak tuttuk. Metin incelemesindeki çağcıl yaklaşımları, bu yaklaşımların getirilerini biz biz olupta, dilbilgisi eğitiminin uygulama alanlarına da, yazın eğitimi sürecindeki metin irdelemelerine de kazandırmadık. Yarım yüzyıldan beri, dilbilgisi ile dilbilgisi eğitimini nasıl algılamış, hangi yöntemlerle eğitimine başlamış isek, her şey, genel çizgileri ile olduğu gibi olduğu yerde duruyor. Oysa, eğitim amaçlı bu etkinliklerden beklenen verimin alınabilmesi için, genel dilbilimin son elli yıl içindeki getirileri göz önünde bulundurulmalı; öğretim yöntem ve teknikleri bu yeni bulgulara göre yürütülmelidir. Eğitim süreci sonunda, istenilen düzeyde verim alınmasının koşulu budur. Böylesine kazanımlara dayandırılabilmiş izlenceler, eğitim gören insanımıza istendik davranışlar kazandırır. İçine kapalı, bilimsel sonuçların kazandırdığı gelişkinlikleri içermeyen dilbilgisi eğitiminden de metin incelemesinden de iyi sonuçlar alınamaz.
İşin doğrusu Batı dilbilimcilerinin çalışmaları ile bu çalışmaların sonucu kurallar, bir başlarına ele alınarak eğitim kesiminde çalışanların önüne derli toplu konulduğunu söylememiz de zor. Başka dillerde üretilmişlerin, kimi yazarların toplu yazılar içerikli yapıtlarında bir ya da iki yazı bilemediniz bir bölüm ölçekli olarak yer almasından öteye gidilememiştir. Hele hele benim bildiğim kadarıyla Türkçe’de “dilin işlevleri” konulu özgün bir yapıt yoktur.
Dr. Veysel Kılıç böylesine bir boşluğu görmüş, bu alandaki açığın daha da sürdürülemeyeceğini düşünmüş, oturmuş, emek vermiş “Dilin İşlevleri ve İletişim”(1) adlı yapıtını hazırlamış. Sayın Kılıç, yapıtında yer alan konularını “Dilbilim Açısından Kuramsal Bir Çalışma” olarak sınırlandırmıştır. Yazar; “İnsanoğlunun en önemli varlığı dilidir.” demiş; dile değgin çalışmalarını bu saptamasının içinde büyütmüş. Ortaya, bilimsel olduğu kadar, ortaöğretim düzeyinde eğitimlilerin bile yararlanabilecekleri bir başucu yapıtı çıkarmış. “İşlev” in Türkçe sözlükte; “iş görme yetisi, görev” olarak tanımlandığı göz önüne alındığında, yapıtın adının “dilin ödevleri ve iletişim” olarak algılanması yanlış olmaz. Ele alınan konulardan; “İletişimin Tarihsel Gelişimi” iki ana bölüm içinde irdelenmiştir: “Çağdaş dilbilimin kurucularından sayılan Ferdinand de Saussure” nin dili bir dizge olarak gördüğünü belirttikten ve yaklaşımlarını yerli yerine koyduktan sonra dilin toplumsallığı kuralını benimsemiştir. Saptamalarını sürdür: “Dilin toplumsal özelliğinin yanında onun bireysel olarak da bir kişinin yaşamının anlamı, kendisine özgü dili içinde bulur. Bu bağlamda dil, insanın kişisel benliğini bulma konusunda önemli rol oynar.” (s.26) diyerek dilin toplumsal ve de bireysel değerini belirler. İnsan dilinin özellikleri olarak (1) Yer değiştirme, (2) Nedensizlik, (3) Üretkenlik, (4) Kültür taşıyıcılığı (5) İkilik özelliği / Çift eklemlilik ve (6) Ayrıklık ilkelerini açıklar. (s.26-31)
Yazar, dilin yazınsal boyutu kadar iletişimsel boyutunu da değerliyor: “Yazınsal metinler okurca, algılanır, alımlanırsa tamamlanmış sayılırlar; öteki türlü, bütün bir yapıt sayılmamaları gerekir. Çünkü okurca alımlanmayan metinler statik ve durağandır. Başkalarınca alımlanan yani okuyucu ya da dinleyici üzerinde bir etki yaratan metin, dilin yazısal işlevini kullanmıştır. Bunun dışında yazınsal metin, iletişim açısından yani iletisini iletmek ve okuyucu üzerinde bir biçimde bir etki bırakmamak açısından eksik kalır, tamamlanmış sayılmaz.”
“Kullanılan dilin özellikleri , yani dil kullanımı, sözcükler, tümce yapıları , özel terimler, özel meslek dallarının kullandıkları dilsel birimler, kimi durumlarda, okuyucuyu dışlar. Bir metnin kolayca alımlanabilmesi için dil kullanımına özen gösterilmelidir.”
“Almanya’da son yıllarda geliştirilen ‘alımlama estetiği’ ne göre, yazın aynı zamanda bir iletişim etkinliğidir. Yazın, iletişim etkinliği olarak yalın bir ürün olmaktan çok, aynı zamanda toplumun bir üretim etkinliğidir. Toplumu hep iyiye, doğruya, olumluya doğru geliştirmeye çalışır. Bir yazınsal metnin sadece estetik değerlere indirgenmesi doğru olmaz. Yazınsal metin estetik değerlerin yanında bir yığın başka işlevleri de taşır. Ne var ki yazınsal metinlerde, yazınsal işlevler daha egemendir. Estetik değerler de yazınsal ilkelerin alt bileşenleri değil midir?” (s.72)
Dr. Veysel Kılıç’ın, Dilin İşlevlerini ele alıp bilimsel verilere dayandırarak çözümlediği bölümün yapıt içindeki değerlendirmesine geçmeden, bakış açısının saptanması yerinde olur. Yazarın, hem girdileri hem de etkilenim alanları bulunan çalışma konusuna bakış açısı şöyledir: “İnsan dilinin tanımı değişik biçimde yapılabilir. Bu tanımların tümünün belli bir oranda örtüştükleri bir gerçektir. Dilin işlevlerine ilişkin tüm tanımların bir bileşkesi olmak üzere şunu söyleyebiliriz: Dil kullanımdır. Bir söz ancak uygun bağlamda kullanıldığı zaman anlamlıdır. Daha doğrusu dil, anlamını kullanıldığı bağlamdan alır; öteki türlü dil dizgesi tek başına anlamlı değildir. Bir başka deyişle dil ancak kullanıldığı zaman kimi işlevleri yüklenir. Bu işlevler ise tüm insanların ortak özellikleridir bir bakıma. Yani, insanların yaşamlarından, gereksinimlerinden çıkarılmış işlevlerdir. Dilin bu işlevlerini dilbilimciler, budunbilimciler değişik biçimde sınıflandırırlar.”
“Bir sözcenin ya da kullanılan herhangi bir dilsel birimin amacıdır dilin işlevi. Dil içinde ya da dil öğretiminde dilin işlevleri genellikle davranış kategorileri biçiminde algılanır.(…) Bir dilin ya da sözcenin işlevi / işlevleri o sözcenin yapısı incelenerek belirlenemez. Dilin işlevsel olarak kullanılmasıdır önemli olan , dil ile bir şey yapmak ya da sizi dinleyenleri etkileyerek onların bir eylemde bulunmalarını sağlamaktır. Bu durumda işlevsel kullanımı söz-eylem kuramının , toplumbilimin ve edimbilimin konularıdır.Dilbilimciler, budunbilimciler, ruhbilimciler dilin işlevlerini değişik biçimde sınıflandırmışlardır.” (s.31)
Benim elimde bir yapıt var. Günümüzden otuz yedi yıl önce basılmış bir yapıt: “Dilbilgisi Sorunları” Türk Dil Kurumu yayını. 1967 Yılında çıkmış. Türk Dili dergisinde yayımlanan, dilbilgisi sorunlarıyla ilgili kimi yazıları, bir seçimden geçirerek, bu benim elimdeki yapıtın içinde toplamışlar. Belli ki dilimizin değişik sorunlarını ele alan yazıları, dergi yapraklarında bırakmanın yerinde olmayacağı düşünmüşler, böyle bir seçki içinde bir araya getirmişler. Bakınız, kümelendirerek değerlendirdiğimizde bu yapıtta dilimizin, dilbilgisi ve öğretiminin hangi sorunları beş bölüm içindeki yazılarda ele almıştır: (1) Dilbilgisi ve Öğretimi; (2) Tümce; (3) İkizlemeler; (4) Ekler, Sözcükler ve Bağlaçlar; (5) Araştırmalar (ilk dört bölümde yer alan yazıların konuları ile ilişkilendirilemeyen içerikli yazıların kümelendirildiği bir bölüm.) Bu belirlemeye yazımız içinde yer vermemizin nedeni şudur: Türk Dil Kurumunun 1983 yılından önceki yapılandırılması döneminde, dil devrimimiz kapsamında etkinlikler gösterdiğini, iyi sonuçlar aldığını; amacı doğrultusunda seçkin yapıtlar ürettiğini de “Dilbilgisi Sorunları” adlı yapıtın bunlardan biri olduğunu da biliyoruz. Ne var, okurunun eline kasım 2002’ ulaşan Dr. Veysel Kılıç’ ın yapıtı “Dilin İşlevleri ve İletişim” inde metinlere dayandırılmış örneklerle incelenen genel dilbiliminin getirileri içerikli yaklaşımlar, bu yapıtta hiç mi hiç yer almamaktadır. Dilimizin etkin kullanımı ile yetkinleştirilmesi bağlamındaki ‘sorunlar’ günümüzde artık, 1967 yılındakiler düzeyinde görülmemektedir. En azından, o yıllarda, böylesine bir yaklaşım söz konusu değildi. Oysa, o zamanda da günümüzde de daha karmaşık, karmaşık olduklarından mıdır bilinmez, göz ardı ettiğimiz sorunları vardır yazın ve de dil bilgisi eğitimimizin. Dr. Veysel Kılıç’ın yapıtı böylesine bir yaklaşımı öne çıkarmaktadır.
Yazar, yapıtında dilin işlevlerini “betimleme” “anlatım” “toplumsal” “çağrı” ve “yazınsal” bölüm başlıkları altında irdeliyor. Dilin işlevlerinin sınıflandırılmasını da : “Gönderici kaynaklı işlevler” “Alıcı- gönderici kaynaklı işlevler” “Dil dışı işlevler” olarak fakat her birisini, alt başlıkları içinde inceliyor, örneklendiriyor. Yapıtın içinde ayrıca seksen sayfa oylumunda “Eylem köklerine göre dilin işlevleri” ele alınmıştır.
Yazın ve dil eğitimimizin çağcıllığı kadar verimliliğini de sağlayabilmek için alanla ilgili yenilikleri, yeni yaklaşımları göz ardı edemeyiz. İşte Dr. Kılıç’ ın ürünü, bu nedenle, dilbilgisi öğretimini programlayanlar için de uygulayanlar için de ; ders kitabı hazırlayanlar için de seçkin bir başvuru yapıtı özelliklidir. Değerlendirilen konular, üstüne üstlük Türkçe’de üretilmiş en güzel dizinler,(şiir) en seçkin düz yazılarla örneklendirilmiştir. Böyle olunca da kuramlar, kurallar içerikli yapıt, konularını özgün bir sanat ortamında sunma ayrıcalığını kazanıyor.
Dr. Kılıç’ın, önermelerini olsun, kurallar değerindeki belirlemelerini olsun, yazarlarımızın yapıtlarından alınmış metinlerle örneklemesi, bu metinler üzerinde çalışması, benzeri yapıtlarda göremediğimiz bir üstünlük. Yazar, dilbiliminin çoğu kez soğuk algılanan yüzünü, özgün dil kullanımlarında ilkeli olan yazarlarımızdan, ozanlarımızdan alıntılar yaparak güncellendirmiş, çekicilendirmiştir. Bilimsel açıklamalarını, sanatsal içerikli uygulama örneklerine dayandırmıştır. Türkçe’nin, üst kullanımlarında olsun, güncel kullanımlarında olsun dilin işlevlerine, ne de güzel örnekleri bulunduğunu kanıtlamıştır. Örneğin Cumhuriyet gazetesinin haber amaçlı bir yazısını alıntıladıktan sonra “Yukarıdaki metinde, geçmişte vermiş olduğu konseri duyurarak okuyucuya bilgi sunduğu için dilin betimleyici işlevi kullanılmıştır.(…)” (s.34) demiş; açıklamalarını elle tutulur örneklere dayandırmıştır.
Yazar, eylem kökenlerine göre dilin işlevleri bölümümde; “Bedri Rahmi Eyuboğlu’ nun Üç Dil adlı şiiri (dizini) çok güzel ve yalın bir örnektir.”(s.78) saptamasını yapmış. Bu güzel dizini –içeriği kadar dil kullanımındaki değeri nedeniyle- burada okurlarımıza sunmadan edemeyeceğiz: “En azından üç dil bileceksin / En azından düşünüp rüya göreceksin / En azından üç dil / Birisi anadilin / Elin ayağın kadar senin / Ana sütü gibi tatlı / Ana sütü gibi bedava / Ninniler, masallar, küfürler de caba / Ötekiler yedi kat yabancı / Her kelime aslan ağzında / Kök sökercesine söküp çıkaracaksın / Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek / Her kelimede bir kat daha artacaksın / En azından üç dil bileceksin / En azından üç dilde / Canımın içi demesini / Canım ağzıma geldi demesini / Kırmızı gülün alı var demesini / Nerden ince ise ordan kopsun demesini / Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini / İnsanın insanı sömürmesini / Rezilliğin dik alası demesini / Ne demesi be / Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin…” (s.78)
“Düşünme yeteneğimiz, düşüncelerimizi anlatmamız bakımından, dilden yararlanabilme yeteneğimizle sınırlanmıştır. Başkalarının düşünme güçlerini anlama yetimiz , bizim dilden yararlanma yeteneğimizle sınırlıdır. Boileau : “Ne olursa olsun, düşünce ile anlatım birbirlerine sıkı bağlarla bağlıdır ve dilbilimi gücü gençlerin eğitiminde üstün bir yer tutmaktadır. Dilbilimin öğrenciyi okuduğu değişik bilim dallarında yeteneklendirmesinden başka, dilbilimi, ve dil kullanımı yeteneği öğrencinin kişiliğinin gelişmesini ve onun çevresiyle ilişkilerini de etkiler.

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış