Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Etkili Iletişim

Etkili Iletişim Hakkında Bilgi - Etkili Iletişim Nedir Özet


Araştırmalar



  ETKİLİ İLETİŞİM
Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında kişiler arası iletişim çok önemli bir yer tutmaktadır.
İletişim, kişiler arasında yer alan düşünce ve uygun alışverişi dile getiren bir etkinliktir.
Uygun iletişim yöntemini benimseme ve bunu doğru olarak kullanma hem kişisel ilişkilerde, hem toplumsal yaşamda çok önemlidir.
Etkili iletişim yöntemini benimsemek ve bunu ilişkilerimizde doğru olarak kullanabilmek için iletişim engellerini bilmekte yarar vardır. İnsanlar arası etkileşim ve olumlu iletişimi engelleyen etmenleri şöyle sıralayabiliriz:
Kendi düşünce ve fikirlerimizi tek doğru olarak benimsemek, başkalarının fikir, düşünce ve duygularını önemsememek ve saygı göstermemek. İnsanların birbirleriyle yaptıkları iletişimde, televizyondaki tartışma programlarında bunu görmek mümkündür. Bir çok insanın kendi fikirlerini tek doğru olarak anlattığını, karşısındaki insanın fikir ve düşüncelerine değer vermediğini saygı göstermediğini görmekteyiz. Böyle bir durumda ise kişiler arasında olumlu ve etkili iletişimden söz edilemez.
Karşımızdaki kişi ya da kişileri sürekli yargılamak, eleştirmek ve suçlamak da iletişimimizi engeller. Bu tür iletiler sonunda kişilerin kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz hissederler, karşılığında ise iletişimi keserler.
İfadelerimizde emir verme, yönlendirme eğiliminde olmak, insan davranışlarının kabul edilmez olduğu tutum ve davranışları benimsemek de iletişimin kesilmesine neden olabilir.
Karşımızdaki insanın iletişim tarzını bilmemek, sürekli konuşmalarımızda ahlak dersi veren, nasihat eden ifadeler kullanmak. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, konuyu saptırmak da olumlu iletişim sürdürmemizi engeller. Böyle iletiler yüzünden insan onunla ilgilenilmediğine, duygularına saygı gösterilmediğine belki de dışlanıldığı düşüncesine kapılır.
Uygun iletişim yöntemini benimsemek, bunu doğru olarak kullanabilmek için de etkili iletişim yolları şunlardır:
Karşı tarafın anlaması istenilen konu hakkında çok açık fikir sahibi olmak, kendimizin ve karşımızdaki kişinin iletişim tarzını bilmek gerekir. Verilecek mesajın dinleyene anlamlı olması için dinleyen tarafın lisan ve terimleri kullanılmalıdır. Eğer mesaj, dinleyen tarafından alınmaz ve anlamlı olmazsa iletişimden söz edilemez.
Kendimizi dinleyen tarafın yerine koyup, söyleyeceklerimizi o kişiye göre ayarlamalıyız. Karşımızdaki insana değer vermeliyiz. O zaman mesajlarımızı daha rahat iletebiliriz, dinleyen de mesajı alma gayreti gösterir.
Fikirlerimizi mümkün olan en basit terimlerle ifade etmeliyiz. Gerekli yerlerde tekrarlar kullanmalıyız.
Rahatsız edici gürültüleri ortadan kaldırmalı veya azaltmalıyız. Gürültülü bir ortamda sağlıklı bir iletişim kurmak mümkün değildir.
Açık ve anlamlı olabilmek için her türlü iletişim imkanını kullanmak gerekir. (Beden duruşu, yüz ifadesi, göz bakışı, el ve beden hareketleri, ses tonları.) Düzeltici geri iletimlerde açık ve duyarlı olmalıyız.
En önemlisi insanlar arası olumlu iletişimin sağlanabilmesi için; karşılıklı saygı ve hoşgörü, fikirlere tek yönlü değil, çok yönlü bakabilmek ve karşımızdaki insana değer vermek gereklidir. Yunus Emre’nin "Yaradılanı severim yaratandan ötürü" sözünü yaşantımızda davranışlarımıza yansıtmalıyız.
Ayrıca iletişimde sakin olmak, duygularımıza kapılmamak ve aceleci davranmamak çok önemlidir. Böyle davranmazsak etkili iletişim olmaz. Bu konuda nasıl davranılması gerektiğini Peygamber Efendimiz şu hadis-i şerifi ile belirtmiştir: "Öğretiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, içinizden biri öfkelendiği zaman sussun."
Her insan kendi sorumluluğunun bilincinde, duygu ve düşüncelerinde samimi olur, başkalarına karşı da saygılı olursa, insanlar arası iletişim daha sağlıklı bir şekilde sürdürülebilir. Ancak insan bencil, erdemli davranışlardan uzak, sadece kendini düşünen, başkalarına saygısız  ve  değer  vermeyen tutum ve davranışlar  içinde  olursa, iletişimden söz etmek  mümkün  değildir
İLETİŞİM ENGELLERİ

1-Emretme,yönetme:
“ Yapman gerekir,yapacaksın,yapmak zorundasın...”
Korku ya da aktif direnç yaratabilir;
Söylenenin tersini denemeye davet edebilir;
İsyankar davranışa ya da misillemeye yol açabilir.
2-Uyarma,tehdit etme:
“Ya yaparsın,yoksa...”
Korku,boyun eğme yaratabilir;
Söz konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceğini denemeye yol açar;
Gücenme,kızgınlık,isyankarlığa neden olabilir.
3-Ahlak dersi ve vaaz verme:
“...yapmalıydın” veya “senin sorumluluğun” ya da “şöyle yapmak gerekir”
Suçluluk duyguları yaratır;
Çocuğun durumunu daha şiddetle savunmasına yol açabilir(Kim demiş?)
4-Öğüt verme,çözüm getirme:
“Ben olsam...” “Neden...yapmıyorsun” “Sana şunu önereyim”
Çocuğun kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder;
Çocuğun sorunu düşünüp,değişik çözümler getirmesine engel olur;
Bağımlılık yaratır.
5-Mantık yoluyla inandırma,tartışma:
“İşte bu nedenle hatalısın” “ Olaylar gösterir ki...”
Savunucu tutumlara yol açar;
Çoğunlukla çocuğun artık ailesini dinlememesine neden olur;
Çocuğun kendisini yetersiz hissetmesini sağlar.
6-Yargılama,suçlama:
“ Olgunca düşünmüyorsun” “Sen zaten tembelsin”
Yetersizlik, aptallık ve yanlış değerlendirme anlamı taşır;
Çocuğun azarlanma ve eleştirilme korkusuyla iletişimini kesmesine neden olur;
Genellikle çocuk yargı ve eleştirileri gerçek olarak algılar (ben tembelim) ya da karşılık verir( siz daha mükemmel değilsiniz)
7-Övme, görüşüne katılma:
“Haklısın, o öğretmen berbat birine benziyor” “Bence harikasın”
Ailenin beklentilerinin çok yüksek olduğunu ima eder;
Çocuğun kendini algılayışı ile övgü birbirine uygun değilse çocukta kaygı yaratabilir.
8-Ad takma, alay etme:
“Koca bebek” “Geri zekalı” “Hadi sende sulu göz”
Çocuğun kendini değersiz hissetmesine ve sevilmediğini düşünmesine yol açar;
Kendine bakışını olumsuz etkiler;
Genellikle karşılık verme isteği uyandırır.
9-Tahlil etme, teşhis koyma:
“Senin derdin nedir biliyor musun?” “Aslında böyle demek istemiyorsun”
Tehdit ve tedirgin edici olabilir, başarısızlık duygusu uyandırabilir;
Çocuk kendisini korumasız ve kıstırılmış hisseder;
Yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser.
10-Güven verme,teselli etme:
“Aldırma...Boş ver düzelir” “Hadi biraz neşelen”
Kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur;
Kızgınlık duyguları uyandırır. (Size göre kolay tabii !)
Genellikle mesajı “Kendini kötü hissetmen doğru değil” biçiminde algılar.
11-İncelemek,soruşturmak:
“ Neden?...Kim?...Sen ne yaptın?”
Genellikle hayır demeye veya kaçamak cevaplar vermeye yöneltir;
Soruyu soran nereye varma istediğini açıklamadığından çocukta endişe yaratabilir;
Sorulara cevap vermeye çalışan çocuk kendi sorununu gözden kaçırabilir.
12-İşi alaya vurma,konu değiştirme:
“ Dünyayı neden sen yönetmiyorsun?” “Daha güzel şeylerden konuşalım”
Yaşamın güçlükleriyle savaşmak yerine onlarda kaçınmak gerektiği mesajını alabilir;
Çocuğa sorunlarının önemsiz olduğu anlamını verebilir;
Güçlüklerle karşılaştığında paylaşmaya çekinebilir.


İletişim engelleri çocuğa faydalı olmadığı gibi, onun ileride karşılaşacağı sorunları içe atmasına neden olabilir. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar şunlar olabilir:

Sessizlik : Sadece sessiz durarak gence konuşma alanı bıraktığımız için, genç konuşmaya yönelebilir.
Empati: Empati kendini karşındakinin yerine koyarak olaylara onun gözüyle, onun dünyasından bakmaya çalışmaktır. Arkadaşıyla kavga ettiği için üzülen gence “Ne var bunda bu kadar üzülecek?” demek yerine kendinizi çocuğunuzun yerine koyarak arkadaşının onun için önemli olduğunu anlamaya çalışmalısınız.
Kabul: Çocuğunuzu sorunları ile birlikte kabul etmelisiniz. Çocuğunuzun hata yapabileceğini daima kabullenmelisiniz.
Dürüst olmak: Size derdini anlatmaya çalışan çocuğunuza mutlaka yetişkin görüşü ve rolüyle değil( anne- baba) insan olarak yaklaşmaya çalışmak ve onun duygularını anne-baba bakışı ile değil bir insan bakışı ile algılamaya çalışıp dürüst cevaplar vermek çocuğa haha anlamlı ve sıcak bir yaklaşım verir.

Bütün bunlar dinlemeye açık yardımcı davranışlardır. Bunun yanında katılımcı dinleme ile çocuğumuzu daha iyi anlayabilir ve rahatlatabiliriz.
Katılımlı dinleme basit bir tekrardır. Çocuğun söylediklerini kendi cümlelerinizle ona tekrar etmeniz çocuğa onu duyduğunuz mesajını ve sorununu tekrar gözden geçirme imkanını verir. Çocuğun sorununu çözmesini kolaylaştırır. Çocukları sizin söylediklerinizi dinlemeye daha istekli yapar. Bir kişi karşısındakini dinliyorsa onun görüşlerinin de dinlenilmesi daha kolay olur.( iş dönüşü ev örneği)
Etkin dinleme çocuğu kendi kendine düşünmeye, sorununa kendi tanısını koymaya ve çözümlerini bulmaya çağırır.Dinleme güven iletir.

ETKİN DİNLEME İÇİN GENEL TAVIRLAR:

1-Çocuğun söylediğini duymak istemelisiniz. Bu ona zaman ayırmanız gerektiği anlamına gelir. Eğer zamanınız yoksa bunu söylemelisiniz.
2-O anki soruna yardımcı olmayı gerçekten istemelisiniz. İstemiyorsanız isteyinceye kadar bekleyin.
3-Duyguları ne kadar sizden farklı olursa olsun onun duygularını gerçekten kabul etmelisiniz.
4-Çocuğun duygularını tanıdığına ve sorunun çözebileceğine tam olarak güvenmelisiniz. Bu güveni çocuğunuzun sorunlarını çözdüğünü gördükçe zaman içinde kazanacaksınız.
5-Duyguların sürekli değil geçici olduğunu anlamalısınız. Nefret sevgiye, hayal kırıklığı umuda dönüşebilir.
6-Çocuğu yaşamını sizin verdiğiniz ama sizden ayrı bir birey olarak görebilmelisiniz. Bu çocuğun kendi duygularının olmasına ve nesneleri kendine göre algılamasına izin vermenize destek olur. Çocuğun sorunları olduğunda onun yanında olmalı ama karışmamalısınız.

İLETİŞİMDE İFADE HATALARI:

Çocuklar, gençler ile anne-babalar arasında çıkan en büyük anlaşmazlıklar, çocuğun veya gencin yaptığı olumsuz davranışlar sırasında oluşur. Gencin yapmış olduğu bir davranış ebeveynler tarafında kabul edilemez bulunduğunda genellikle gösterilen tepkiler şöyledir: “Sen nasıl bunu yaparsın? Ne zaman adam olacaksın? Geri zekalı!” bu gibi çıkışlar kızgınlığı belirten ifadelerdir. Burada kullanılan ifade tarzı gence yönelik Sen mesajı yani sen dilidir. Toplumumuzda kızgınlık ifadeleri genellikle sen dili ile yapılır. Ancak bu tarz ifadeler kızgınlığın nedenini açıklamaz. Gençlerle yapılan bir çok görüşme sonrasında ortaya çıkan gerçek şudur ki çocuklar anne babalarının onlara gerçekte niye kızdıklarını bilmemektedirler.” Benim annem ya da babam her şeye kızar “ tarzında ifadelerle sıklıkla karşılaşırız. Sen dili ile ifade edilen kızgınlıklar davranışa değil kişiliğe yönelik olduğundan genci üzer, onurunu kırar ve karşılık vermeye yöneltir. Bu tür iletişimler aile içi çatışmalara ve güç kaybına dönüşür. Anne babanın bir baskıcı tutumunu arttırıp cezaları ağırlaştırması sonucunda gençlerde isyankarlık ve davranış bozuklukları ortaya çıkabilir.
Bu yıkıcı ifade tarzına alternatif Ben dilidir. Ben dili, anne babanın olumsuz davranış sırasında yaşamakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayan dürüst bir kızgınlık ifadesidir. “Kes şu müziğin sesini !” diye bağırmak yerine “Müzik bu kadar açık olunca okuduğumu anlayamıyorum ve başım ağrıyor”demek karşı tarafa kızgınlığın nedenlerini açıkladığı gibi kişiliğine bir saldırı niteliği de taşımadığından duyulması ve dinlenmesi daha olasıdır. Ben dili ile konuşmanın üç olumlu etkisi vardır:
1-Konuşan kişiyi rahatlatır, duyguların açıklanması birikim yaratmaz ve kişi rahatlar.
2-Anne baba kızgınlığın gerçek nedeninin çocuk değil aslında gün içinde yaşadığı bir olay olduğunu fark edebilir.
3-Ben mesajında çocuğa karşı bir saldırı olmadığı için çocuk söyleneni savunucu olmadan duyabilir ve davranışının sorumluluğunu üstlenebilir.
Araştırma sonuçları ,Ben dili ile hitap edilen çocukların düşünme yeteneklerinin arttığını, sebep-sonuç ilişkilerini daha iyi anladıklarını ve daha sorumlu olduklarını göstermiştir. Bu tür saygılı ifadelerin yerleştiği ailelerde anne baba ile gençlerin arasındaki sürtüşmelerin azaldığı ve sorunların daha kolay çözümlendiği gözlenmiştir. Çünkü olaylar güç kavgasından çıkmış, birbirine saygı duyan ve değer veren insanlar arası ilişkiler boyutuna gelmiştir.





İLETİŞİMİ KOLAYLAŞTIRAN YÖNTEMLER
Önce İletişim Yöntemi!
Araştırmada en ilgi çeken konuların başında, iletişimin değişim projelerindeki belirleyici rolü geliyor. Başarılı bir değişim yönetimi gerçekleştirmiş olan ekiplerin, değişimin iletişimini yapabilmek için; yüz yüze iletişim, elektronik posta ile bilgi paylaşımı, yönetim ekiplerinin gelişmeler hakkında düzenli bilgilendirilmesi gibi farklı yöntemleri bir arada, yoğun ve düzenli olarak kullandıkları görülmüş. Neredeyse tüm örneklerde, ekiplerin yüzde 75'inin, en az haftada bir kez, projeyle ilgili bilgi iletişimi ve paylaşımına özen gösterdikleri anlaşılmış.
Değişim projelerine yakından bakıldığında, başarıda en büyük payı olan etkenler çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu etkenler şöyle sıralanıyor:
Açık ve tutarlı iletişim: Değişim, duygusal nitelikleri ağır basan bir süreçtir. Güvensizlik, huzursuzluk, gelecek korkusu, kaygı üretir ve hangi kademede, hangi yaşta olursa olsun, hiç kimsenin değişime bağışıklığı yoktur. O halde, değişim yönetiminde en kritik öğe kişilerin zihin haritaları ve bakış açılarıdır. İletişim, değişimi yalnızca "kolaylaştıran" değil, "başlatan" rolü üstlenir. Bu süreçte başarı, ne "yaptığınız"dan çok, ne "düşündüğünüz"le ilgilidir.
Bir araştırmaya göre, çalışanların yüzde 70'i, kendilerinin fikri alınmadan ve sürece dahil edilmeden, şirket girişimlerinin kendilerine "dayatıldığını" ve bu nedenle de hedefleri benimsemediklerini söylüyor. Gerçekten de değişim sürecinde, şirket içinde yeni bir uygulamanın başarılı sonuç verip vermemesi çalışanların uygulamayı anlayıp anlamamasına bağlıdır.
Yeni organizasyonu destekleyecek ekiplerin oluşturulması: Değişim yeni bir yapılanma ve her kademede çalışanlar için yeni roller, yeni beceriler ve yetkinlikler demektir. O nedenle, değişim yönetimi, uygun rollere uygun kişilerin seçilmesini planlamalıdır.
Her düzey yöneticinin desteği: Önceki yıllarda içinde yer aldığımız değişim projelerinde başarının, üst yönetimin bizzat değişim projelerinin içinde ve hatta başında yer almasına, etkin bir liderlik sergilemesine bağlı olduğuna tanık olmuştuk.
Değişim süreci öncesi çalışanların eğitimi: Değişim nedeniyle ihtiyaç duyulan değerler sisteminin, yeni beceri ve yetkinliklerin eğitimlerle kazandırılması, yeni rollerin ve beklentilerin yerine getirilmesini mümkün kılacaktır.
Bu saydıklarımız başarılı bir değişim projesinde kritik başarı etkenlerini sergiliyor. Bunlara benzer biçimde, projelerde yer alanlara "Neleri farklı yapardınız?" sorusu sorulduğunda, verilen cevaplar şöyle olmuş:

> Proje başlamadan çok daha önce, proje ile ilgili planlama ve altyapı hazırlık çalışmalarına başlanmalıdır.

> Değişim yönetimi ile ilgili eğitim alınmalıdır.

> Çalışanların eğitimi kadar önemli olan yönetici eğitimleri ihmal edilmemelidir.
Gerek planlama, gerekse projenin ilerleyen süreçlerinde, her düzeyden yöneticinin katılımının artırılması gerekmektedir.
Değişim yönetiminin temelinde etkin bir insan kaynakları yönetimi ve stratejik kurumsal iletişim etkinliği yatıyor. İnsan öğesi, değişim projelerinin planlanmasında ve yürütülmesinde titizlikle üstünde durulması gereken yönü belirliyor.
Üyelerinin kurumlarıyla gurur duyacağı bir yapı ancak çalışanlarının gayretiyle gerçekleşir. Değişen ve yeniden yapılanmanın hayatın doğal bir parçası olduğu dünyamızda, etik ve finansal açıdan güvenilir kurumların çalışanlarına büyük sorumluluklar düşüyor. Bu yazının, gelişme atağı içerisinde bulunan Türk KOBİ'lerine yaşadıkları değişim sürecinin yönetilmesinde ipuçları vereceğini düşünüyorum.

• Dil bilimi

Haberleşme

• [+] Kitle iletişim

• [+] Reklamcılık

• [+] Selamlamalar

• [+] Sosyal ağlar

• [+] Telekomünikasyon

• [+] Yüz ifadeleri
dilleri bütün cepheleriyle konu edinip inceleyen bilimin adıdır. Arapçada sarf ve nahv ilmi, batı dillerinde ise gramer olarak adlandırılır. Bir dili seslerden cümlelere kadar, ihtiva ettiği bütün dil birliklerini, geniş bir şekilde mana ve vazife olarak inceleyen ilme dilbilgisi denir. Dil bilgisi, diğer birçok kuralın aksine belirli bir grup tarafından hazırlanmayıp, o dili kullanan insanların zaman geçtikçe gerekli kuralları yaratmalarından veya varolan kuralları dilin gelişimine değiştirmelerinden oluşur.
Dil bilgisi incelediği dil unsurlarına göre kendi içinde bölümlere ayrılır. Dilin seslerini inceleyen kısmına ses bilgisi (fonetik), yapı yönünden kelime ve şekilleri konu edinen kısmına şekil bilgisi (morfoloji veya sarf), kelime ve şekillerin çıkış yerlerini, yani menşelerini araştıran kısmına menşe veya türeme bilgisi (etimoloji), kelime ve şekillerin aralarındaki münasebetler ile cümleleri inceleyen dalına ise cümle bilgisi veya söz dizimi, sentaks veya nahv, dilin anlam oluşturma mekanizmalarını inceleyen semantik denmektedir. Dil ancak bu saydığı unsurlarla tamamlandığı gibi, dil bilgisi de bu unsurlardan teşekkül etmektedir. Bu bölümlerin hemen hepsi dilbilgisi içinde ayrı ayrı incelenmelerine rağmen, birbirlerinden kat'i çizgilerle ayrılmazlar ve daima birbirlerine karışırlar. Bu itibarla dil bilgisi bir dili bütün cepheleriyle bir bütün olarak ele alıp inceleyen ilmin adıdır.
İnsanoğlu tarihi akış içinde, zamanla biriken bilgiler sayesinde hemen her şeyi inceleme ve araştırma mevzuu yapmış, dillerin sırrını çözmeye çalışmış ve böylece yeni bir ilim dalı ortaya çıkarmıştır. Dillerin incelenmesi, Eski Yunan ve Hintlilerden başlayarak dillerin bağlı olduğu kaideler tesbit edilmeye çalışılmış ve bu kaidelerin ortaya çıkardığı bilgiye de gramer bilgisi denmiştir. Buna paralel olarak her dilin kelime hazinesi toplanmış neticede sözlükler ortaya çıkmıştır. Gramer sayesinde dillerin doğru okunup yazılması gerçekleş


Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış