EVİMİZDE İŞ YERİMİZDE OKULUMUZDA HANGİ KONULARDA TASARRUF YAPARIZ
Ekonomik anlamda tasarruf yeni yatırımlar yapmak için kenara para koymak, bu parayı bankaya ya da faiz getiren başka bir yatırım aracına vererek ekonomide yeniden para yaratılmasını ve böylece yeni yatırımlar yapılmasını sağlamaktır. Günlük dilde ise tasarruf sıklıkla, masrafları kısmak anlamına gelmektedir.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasarruf"'dan alındı
Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumuna teşekkür ederim.
Sayın Başvekilim Doktor Refik Saydam, dün Tasarruf ve Yerli Malı Haftası'nı açan söyleviyle, size iktisadi politikamız, ticarî ve malî durumumuz hakkında etraflı, gönüllere ferah verici izahlarda bulundular. Ben de bu akşam sadece tasarruf fikri üzerinde bildiklerimi ve düşündüklerimi söyleyerek bir konuşma yapacağım:
Umumiyetle tasarruf, elde edilen servetten bir kısmının elden çıkarılmaması, biriktirilmesi demektir. Hasat zamanında bir kısım buğdayını kış için ayıran bir çiftçi, bu hareketiyle ihtiyaçlarını günü gününe tatmin eden basit bir insandan farklı olduğunu göstermiş, yarın için kendine göre hazırlıklar yapmış demektir. Gerek ferdi ve gerek milleti iktisatça yükselten, kuvvetlendiren, refah ve terakki yoluna koyan tasarruf hareketi, yalnız bu şekilde yapılan bir saklama değildir. Belki istihsÂli artıracak başka vasıtalar tedariki için servet biriktirmektir.
Eğer bir çiftçi ailesi, bir senelik ihtiyacından fazla istihsal
imkanını bulur ve bu fazlayı paraya tahvil ederek bununla bir yeni pulluk alırsa istihsal kuvvetini artırmış olur; çünkü ertesi sene daha fazla istihsal imkanlarını kazanmıştır.
Millet için de böyledir. Fertlerin tasarrufiyle biriken servet, milletin
istihsal kabiliyetini artırmak yolunda kullanıldığı nisbette memleket içinde refah artar ve tasarruf kabiliyeti daha çok yükselir.
Tasarruf yalnız zenginlerin, ellerine fazla para geçenlerin yapabileceği bir iş değildir. Üç beş kuruş gündelik alan bir küçük ilkokul talebesinden başlıyarak ayda binlerce lira kazanan zenginlere kadar herkes, iktidarı nisbetinde tasarruf yapabilir. Asıl mühim olan nokta, tasarruf edilen miktarda değil; bu miktarın geliri nisbetindedir.
Şurasını unutmamalıdır ki iktisatça yükselmek için yalnız tasarruf etmek kafi gelmez. Harcananı da makul ve müsmir bir şekilde harcamak lazımdır. Gerek fert ve gerek millet bakımından büyük gayretlerle biriktirilen servetlerin kullanılışında gösterilecek dirayet, bu servetlerin artmasını temin ettiği halde, bu hususta yapılacak hatalar hem mevcudu ortadan kaldırır, hem istikbaldeki istihsal kuvvetini azaltır, hatta yokeder.
Gene bu münasebetle başlatılacak diğer mühim bir nokta da şudur: Tasarruf başka hasislik başkadır. Tasarruf eden lüzumlu ihtiyaçlarını makul bir tarzda tatmin etmek suretiyle istihsal ettiğinden bir kısmını artırır. Pek tabiidir ki misafirperverlik, aileye, yurttaşlara yardım, bu ihtiyaçlar arasındadır. Tasarruf eden insan bu hareketini ileride daha fazla gelir, daha müreffeh bir hayal temini maksadiyle yapar. Fakat hasis böyle değildir. Diğer insanlardan, ailesinden ve hatta kendi nefsinden bile her şeyi esirger. Serveti, servet olduğu için biriktirme kendisinde bir hastalık hÂlindedir. Hasisler ekseriya servetlerini verimli işlerde kullanmak imkanını bulamazlar; çünkü parayı o kadar severler ki meydana çıkarmaya bile cesaret edemezler.
Çocuklarımıza vereceğimız terbiye, onları hasisliğe değil: makul ve muntazam harcamıya ve gelirlerinden -küçük de olsa- bir kısmını biriktirmeyi alıştırmak olmalıdır. Esas itibariyle tasarruf bir bütçe meselesidir, ihtiyaçları tesbit etmek, bunları ehemmiyetlerine göre sıraya koymak ve gelirden bir kısmım bun-lar için ayırdıktan sonra fazlasını tasarruf etmek icabeder.
Denilebilir ki medeniyet tasarrufla kaimdir. seviyeye varmıya imkan yoktur. Mesela: olta ile balık tutan bir insan bir kaç günlük gıda ihtiyaçlarını tasarrufla temin ettikten sonra bu müddet zarfında çalışarak bir balık ağı yaparsa bir sermaye vücude getirmiş, medenîliğe doğru bir adım atmış olur. Balık ağlarını dalyanlar, bunları da yelkenli, motorlu büyük balıkçı gemileri, konserve fabrikaları takip eder. İnsanın gıda ihtiyaçlarını tatmin için temin edilen bu kolaylıklar, ancak tasarrufla sermaye biriktirilmesi sayesinde mümkün olmuştur.
Sermaye tasarrufla meydana gelir dedim. Terakkinin hakiki temelleri de sermayeye dayanır. On dokuzuncu asır, cümlece teknik terakki asrı sayılmaktadır, Fakat unutmamalıyız ki, Avrupa milletlerinin tasarrufla temin ettikleri büyük sermayeler olmasa idi, bütün teknik icatlar hep mucitlerin hayallerinde veya laboratuvarlarında kalacaklardı ve bunlara dayanan bugünkü teknik terakki de vücut bulmıyacaktı. Görülüyor ki insan sayının verimini artıran makinenin istihsale tatbiki, insanlara daha müreffeh ve daha rahat bir hayat temini, sermayeye, sermaye ise tasarrufa dayanmaktadır, Tasarruf istihsalde makine kullanılmasını temin eder. Makine istihsal kuvvetini artırır. Bu da tasarrufu kolaylaştırır.
Diğer taraftan medeniyet, teknik vasıtalara ve bilgiye ihtiyaç gösterir. Bilginin elde edilmesi de bir terbiye, bir Maarif meselesidir. Medeni bir cemiyetin icabettirdiği umumî ve teknik terbiye ise sermayeye ve yüksek bir gelire lüzum gösterir.
Genç yurttaşlara bugünkü hayatın icabettirdiği bilgiyi verebilmek, onlan herşeyden evvel iyi bir yurttaş ve verimli bir müstahsil yapabilmek için uzun bir tahsil devresine ihtiyaç görülmektedir. Fakat hatırlıyalım ki gençlerimizin tahsiline sarfettiğimiz para, millet bakımından tasarruf olunmuş servet demektir. Bugün müterakim milli sermayenin ve tasarrufun artması sayesindedir ki gençleri mekteplerde daha uzun bir müddet tutmak mümkün oluyor, bu gençlere verilen daha esaslı ve daha uzun bir tahsil onların daha faydalı birer vatandaş, daha randımanlı birer müstahsil olmalarım temin ediyor.
Bir milletin refah ve saadet miyarı hayat seviyesidir. Hayal seviyesi istihsal edilen ve istihlak olunan servetle, halkın ilim ve sanat için sarfedebildiği vakitle ölçülür. İstihsÂlin artması tekniğin artmasına, teknik ise biriktirilmiş servete lüzum gösterir. İstihsÂlini arttıran bir millet, tabiatiyle istihlakini de artıracaktır. Tabiî ihtiyaçlar tatmin edildikçe ruhî ihtiyaçlar başgösterir. Daha çok kitap okunur, daha çok musiki dinlenir. Daha çok tiyatroya gidilir. İlim ve sanat için umumî bir talep husule gelir. Muharrirler, edipler, musikişinaslar kendiliğinden teşvik edilmiş olur. Dünya tarihinde ilim ve sanatın maddi refahtan sonra inkişafa başlandığı, maddi refahın da istihsÂlin artmasıyla temin olunduğu meydandadır. İstihsal sermayeye, sermaye de tasarrufa dayandığına göre memleketimizin ilim ve sanat seviyesiyle tasarruf harekelinin alakası tebarüz eder sanırım.
Şahısların olduğu gibi milletlerin medeniyet seviyeleri yarını düşünme, yarın için hazırlanma kabiliyetleriyle ölçülebilir. Günü gününe yaşamak yerine yarın için yaşamayı bir ahlak hÂline koyan milletlerdir ki insanlık camiasında kuvvetli ve emin bir mevki işgal ederler. İktisatça, siyasetçe kuvvetli herhangi bir memleketi ele alırsak, burada sermaye terakümünün ve bunu hazırlayan tasarruf hareketinin ne kadar ilerlemiş bulunduğunu kolayca görürüz.
Ferdî bakımdan tasarruf, şimdiden yarın için çalışmak, hazırlanmak demek olduğuna göre pek lüzumlu bir harekettir. Aile bakımından tasarruf ise çocukların iyi yetişmesini mümkün kılacak serveti ve geliri elde etmenin tek yoludur.
Fertler ve aileler, tasarruf ettiklerini verimli bir şekilde kullanacak diğer fertlere, şirketlere veya amme teşekküllerine devrederler. Şirket hisseleri şirket ve Devlet Tahvilleri alırlar.
Fakat aynı zamanda şirketler de karlarından bir kısmını hissedarlarına dağıtmayıp sermayelerine ilave etmek suretiyle tasarruf yapabildikleri gibi belediyeler, hususi idareler ve nihayet, devlet de vergi şeklinde aldıklarıyla memleketin umumî refahını ve kültür seviyesini yükseltecek veya istihsÂlini artıracak vasıtalar vücuda getirirler. Bunlar amme müesseseleri vasıtasıyla yapılan millî tasarruftan teşkil eder. Meselâ; halkın verdiği vergi ile kurulan bir okul, bir millî tasarruf demektir. Çünkü okul bilgiyi yükseltecek, bilgi istihsal kabiliyetini artıracaktır. Yapılan yollar, şimendiferler, fabrikalar, hep bütçe gelirinin bir kısmını bütün milletin menfaatine tasarruf eden vasıtalardır.
Tasarruf, fertle cemiyetin menfaat birliğini çok iyi belirten bir harekettir. Her ferdin sıhhatte olması, hem kendisi, hem de millet için faydalı olduğu gibi şahısların tasarruf edici olmaları da hem kendileri, hem millî iktisat ve millî kuvvet bakımından lüzumlu ve faydalıdır. Sıhhi yaşamıya olduğu gibi tasarrufa da insanların çocukken alışmaları icabeder. Bütün medeni memleketlerde kurulan millî cemiyetler tasarruf terbiyesini her yaşdaki yurttaşlara aşılamaya çalıştıkları gibi okullar da üzerine düşen vazifeyi görmekte ve çocukları daha ilk tahsil sıralarında iken tasarruf etmeye alıştırmaktadırlar.
Pek iyi takdir edersiniz ki tasarruf bir nevi irade idmanıdır. Elindeki para ile bir pasta almıya hazırlanan çocuğun bunu kumbarasına atması büyük bir irade kullanmasına lüzum gösterir. Eğer çocuk, kumbarada birikecek para ile kendisi için zevkli bir şey, mesela çoktan beri istediği bir oyuncağı alabileceğini idrak ederse daha az zahmetle ve daha az irade kullanarak para biriktirebilir ve bu hareket devam ederse tasarruf, kendisi için bir itiyat hÂlini alır. Bundan başka çocuklarımıza tasarruf fikrini telkin için onlara kendimiz canlı birer örnek olmalıyız. Bu hususta önce aile muhiti, sonra okul gelir. Muhitinde her şekilde israfa şahit olan çocuk, eline ne kadar fazla para geçerse geçsin tasarrufa alışamaz. Memleketimizdeki tasarruf hareketinde büyük yardımları görülen Ulusal Ekonomik ve Arttırma Kurumu'nun önayak olduğu Tasarruf Haftasında bütün okullarımızda dersler, tasarruf etrafında dönüyor. Fakat bu kafi değildir. Terbiye müesseselerimiz bütün sene her fırsattan istifade ile gençlere tasarruf fikrini aşı-lamıya çalışırken, ailelerimizin yeni nesle tasarruf itiyadını vermek için yardım etmeleri zaruridir.
Yarını düşünmek, yarına hazırlanmak için yarından emin olmak (azimdir. İşte, Cumhuriyet rejimimiz, her şeyden önce memlekette yarını emniyet altına almıştır. Devlete olan güven, devletin kurduğu veya kontrol ettiği millî bankalara karşı da mevcuttur. Bundan başka, bütün dünya paraları az çok buhranlar geçirirken Türk parasının dahilî iştira kuvveti bakımından istikrarda kalması. tasarrufu artırmakla büyük bir amil olmuştur. Nihayet millî iktisat siyasetimizin tatbiki neticesi kurulan yeni sanayi şubeleri millî geliri artırmış ve halka, daha geniş tasarruf imkanları vermiştir.
Bu müsait şartlar altında memleketimizdeki millî tasarruf yekünunun daha fazla artması için hiçbir engel yoktur. Terbiyecilerimiz gençlerimizi tasarrufa teşvik ederken onlardan bir fedakarlık istemiyorlar. Belki şahısları, aileleri ve bil-vasıta millet ve memleketleri için faydalı bir harekete onları davet ediyorlar. Milleti ve memleketi için her türlü fedakarlığa hazır olan Türk gençleri, tasarrufun faydalarını idrak ettikçe bunu tam bir itiyat nÂline getireceklerdir.
Yurtdaşlarım,
Yarınları bugünler doğurur. Hayat, biriktirilmiş kuvvetlerin istikballere yürüyüp geçmesidir. Türk Milleti, her gün kuvvetini biraz daha artırarak bahtiyar ufuklara doğru yol almaktadır.