Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Fransiz Devrimi Ve Etkileri

Fransiz Devrimi Ve Etkileri Hakkında Bilgi - Fransiz Devrimi Ve Etkileri Nedir Özet


Araştırmalar






FRANSIZ DEVRIMI VE ETKILERI














İÇİNDEKİLER:

Devrim öncesi Fransa
Sınıflar
Devrimin Öncüleri(Aydınlar)
Fransız Devriminin Nedenleri
Gelişen Olaylar
Fransız Devriminin Sonuçları
Kronoloji
Kaynakça



















SINIFLAR

-BURJUVAZİ
-PROLETERYA
-SOYLULAR VE RUHBAN
-KIRSAL KESİM



BURJUVAZİ

18.yüzyılda burjuvazinin yükselişi tekrar başlamıştır. Bunun nedeni yüzyılın ikinci ve sonuncu çeyreği arasında sanayi üretiminin değerinin, iç ve dış ticaretin, koloni ticaretinin artmasıdır. Kazanç hızlanmıştır ve burjuva rahatça ve daha çabuk servet yapmaktadır. Ancak;
-Nüfus artmıştır ve ürün azlığı tarımdaki fiyatların yükselmesine yol açar.
-Gitgide zenginleşen, kalabalıklaşan, bilgilenen bu sınıf birçok şeyin bilincindedir ve egemenliğe katılmak istemektedir(Rejime borç para verdiği için denetlemek istemektedir. )
-Yükselen bir sınıfın gücü ile ilgili sorunlar çıkar.
-Burjuva yurttaşlık ilişkilerinde gerilemektedir ve zümrelerin olmadığı bir toplumun özleyişi içindedir.

DEVRİM ÖNCESİ FRANSA

18. yüzyıla girerken Fransa’da görünüşte uyum ve düzenin egemen olduğu güçlü bir monarşik yapı vardı. Devlet ve toplumun iç içeliğini belirtmek için “ancien régime” (eski rejim) olarak nitelendirilen bu yapı, gerçekte belirli çıkar ilişkilerine dayalı bir denge üzerinde durmaktaydı. Bu yapının ekonomik ,toplumsal ve düşünsel gelişmelere ayak uyduramayan hantallığı, Fransız monarşisinin ortaçağdan modern çağa geçme şansını yitirmesine ve reform kapısı aralığını 1770’lerden kısa bir süre sonra şiddetli bir devrim daldasıyla yerle bir olmasına yol açtı.
Eski rejimin odak noktasında yer alan kral, merkezi ve mutlak bir otoriteye sahip olmakla birlikte, dayandığı toplumsal çevrelerin çıkarlarını gözetmek zorundaydı.. 1614’den beri toplanmayan “Etat’s Généraux” ile bazı yerlerde ayakta kalmış olan yerel meclislerin gücünün kırılmış olmasına karşın, Parlement’lar(makamlarını babadan oğula geçmek üzere satın alıyorlardı) kralın gücünü sınırlayan önemli bir kurumsal yapı oluşturuyordu.Aristokrasiyi temsil ediyorlardı ve toplumsal değişime karşı direnişin örgütlü bir kalesi olan Parlement’ların siyasal gücü vergi ve yasa değişikliklerini onaylama yetkisinden kaynaklanıyordu. Ayrıca kiliseye tanınan haklar ve mülk sahiplerine verilen ekonomik ayrıcalıklar da dokunulmaz bir nitelik taşıyordu.
18.yüzyılda özgür düşüncenin ve ticaretin hızla geliştiği kentler, geleneksel yapıyla çatışan ve eski rejimin bütünlüğünü sarsan merkezler durumuna geldi. Kırsal kesimde yargı sisteminin de desteğiyle topraklarını ve feodal haklarını gelişleten aristokratlar, 1720’lerden sonraki hızlı fiyat artışlarıyla varlıklarını daha da artırdılar. Buna karşılık topraksız köylüler ve tarm işçileri başta olmak üzere köylülerin çoğu giderek artan bir yoksulluğa itildiler. Kentlerin bu işgücü fazlasını eritebilecek bir düzeyde olmaması, kırsal kesimdeki çatışmayı daha da yoğunlaştırmaktaydı.
Kırsal kesimdeki ekonomik gelişmenin bir başka yönü de, toprak sahibi aristokrasinin güçlü konumundan dolayı ticari çevrelerle ittifaka yönelmemesiydi, Mülk sahibi sınıfların yeni kapitalist zenginlik temelinde bütünleşmemesi, İngiltere’dekine benzer çatışmasız ve evrimci bir dönüşümün önünü kapatmaktaydı.
18.yüzyılda tarımsal üretimin artmasıyla yükselen mal talebi, sanayi üzerinde de canlandırıcı bir etki yaptı. Fransız sanayisi üretim düzeyi bakımından öteki ileri kapitalist ülkelerden geri olmakla birlikte, büyüme hızı bakımından İngiltere’nin bile önünde bulunuyordu. Öte yandan deniz aşırı sömürgelerle ticaret büyük bir gelir kaynağı oluşturuyordu. Yedi Yıl Savaşları’yla(1756-1763) birlikte İngiltere karşısında başlayan gerilemeye karşın, Antiller’in en zengin kolonileri hala Fransa’nın elinde bulunuyordu. 1750’lerde sömürge ticaretinin Fransa’nın gerilediği Doğu’ya kayması, belirli bir durgunluğa yol açtı. Sanyi ve ticarette ortaya çıkan hızlı gelişme, artan para dolaşımının da katkısıyla bölgeler arasındaki geleneksel engelleri zorlamaya başlayarak ülke düzeyinde ortak bir pazarın oluşma sürecini hızlandırdı.


FRANSIZ DEVRİMİNİN NEDENLERİ

Fransa bir zamanlar Avrupa’nın en güçlü ulusuydu. Ne var ki, 1700’lere gelindiğinde yönetim biçiminin iyiden iyiye köhnemiş olduğu ve halkın bu durumdan duyduğu hoşnutsuzluk açıkça görülmeye başladı. Dönem değişiyor ;oysa Fransa hala ortaçağlardaki gibi yönetiliyordu.
İngiltere’de yeni buluşlar ve ticaretteki gelişmeler sonucu gerçekleşen ekonomik ve toplumsal değişimler 1600’lerde bir iç savaşa yol açmış, daha sonra kralın egemenliği sınırlandırılmıştı. Parlementonun varlığıyla, krallık yönetimi meşrutiyet biçimini almıştı.
Fransa’da, İngiltere parlementosuna benzer; ama yetkisi çok daha sınırlı olan meclis 175 yıldan beri toplanmamıştı.. Krallar halkın isteklerinden habersizdi. Hükümet sorunları çözmekte yetersizdi. Kralın harcamaları ise başa çıkılır gibi değildi. Köylü ve küçük çiftçi ağır vergiler altında eziliyor, kentlerdeki işçilere yaşama hakkı verilmiyordu. Tüccar, avukat gibi okumuş yazmış meslek sahipleri, bilgili olmalarına karşın, yasaların yapılmasında söz sahibi değillerdi. Fransız din adamlarının özel hakları vardı. Ne var ki, onlar da krala ve soylulara karşı, ezilen halkın yanında yer aldılar. Soylular doğru dürüst vergi ödemiyor ve çalışmıyorlardı. Halkın öfkesi artık taşmak üzereydi.



DEVRİMİN ÖNCÜLERİ(AYDINLAR)

JEAN JACQUES ROUSSEAU:

18.yüzyılda yaşamış Fransız düşünür.
İnsan aklının almadığı şeylere zorlanamaz. Genel özgürlüklerinden vazgeçen kişiler, genel iyiliği ancak kendi çıkarlarıyla uyuştuğu oranla isterler. Öyleyse insanlar başka çıkarlarını sağlamak için özgürlük çıkarından vazgeçeceklerdir. Gerçek siyasa bu uyuşmaya dayanır. İnsan, kişisel yorgunluğunu azaltmak için uygarlığı istemiş, oysa uygarlık ondan daha büyük yorgunluklar isteyerek onu aldatmıştır. Devlet baskısı bu çöküşün en yüksek noktasıdır.Bunun sonu, ya genel kölelik , ya da ereksel bir düzenle baskının yok edilmesi olacaktır. Tanrı, en yüksek “öz”dür. Din,bu yüksek varlığın bize verdiği dinsel duygudan ibarettir. Yeter ki tapınma biçimciliği, kurallar, din adamları gibi yabancı güçler onu bozmasın.
Her vatandaşa görevlerini sevdirecak bir uygarlık dini olmalıdır, işte bu tapınma bir nevi vicdan duygusudur.
Vicdan akıl yoluyla aydınlatılır ve insanları yönetir. İnsan iyidir, yabancı bir şey onu değiştirmedikçe de iyi kalacaktır.
İnsanın tek tutkusu “ben” sevgisidir ki onun da iyilik ya da kötülükle hiçbir ilgisi yoktur. İnsan, içinde bulunduğu koşullara göre, iyi ya da kötü olur.

VOLTAIRE:

18.yüzyılda yaşamış Fransız düşünür.
Ayak takımı hiçbir zaman akıldan yaralanamayacaktı.Bu sınıfın kendisini aydınlatmaya ne vakti, ne de yeteneği vardır. Aydınlanmış monarşi bunları yönetir. Akıllı bir kral en iyisidir. Tarihsel değişmeler, akıl ve din çekişmesinden doğmuştur. Akıl, doğal dindir. Ulusları aydınlatarak, hurafelerin pençesinden akıllı kişiler kurtaracaklardır. Tanrı en yüksek varlıktır. Din, bu yüksek varlığa tapımaktan ibarettir. Akıl, bu yüksek varlığın varlığını kanıtlar. Çünkü her yapılan bir yapıcıyı gerektirir. Tanrı düşüncesinden başka icat edilen herşey saçmadır. “İsa” adlı bir Yahudiye ne gerek var ? Töre, ahlak, Tanrı’nın insanlara verdiği akılla kavranan doğal bir güçtür. Bütün gönüllere serpilen aynı tohumdur.
Çeşitli töreciler çatışmışlardır ; ama aynı töreyi öğretmişlerdir. İki kere iki her yerde dört eder ; Çünkü akıl her yerde aynı ilkeden aynı sonucu çıkarır. En büyük töre yasası haksızlık yapmamaktır, bunu da dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, bütün insanlar bilir...

MONTESQUIEU:

18.yüzyılda yaşamış Fransız yazar ve düşünür.
Özgürlük denince aklıma kölelik gelir. Göreceli bir kavram...Ama benim ibldiğim kölelik, köleyi toprağa bağlayandır. Böylesi köleler ev işlerinde kullanılmazlar, efendilerine belli ölçüde buğday, kumaş, hayvan verirler. Kişisel kölelik ise daha çok efendinin kişiliğine bağlıdır. Kölelik, insanın malıyla ve vücuduyla başka bir insanın avucunun içinde olması demektir. Bu iş ne kölenin ne de efendinin işine yarar. Bir kere köle artık erdemden nasibini alamz hale gelir.
Önceleri, köleliğin içinde, bir acıma duygusu belirir. Devletler hukuku savaş tutsaklarının öldürülmemeleri için köle olarak kullanılmalarına izin vermiş. Sanki savaş tutsaklarının öldürülmeleri gerekli imiş gibi. Mal ve mülkün insanlar arasında bölüşülmesine izin veren kanun, bölüşen insanlardan bir kısmının bölünen mallar arasına konulmasına neden izin vermez. Kölelik doğal hukuka olduğu kadar medeni hukuka da aykırıdır.(De “L’esprit des Louis)



KRONOLOJİ


Mayıs 1789

Kral 16.Louis bozulan maliyeyi düzeltmek için yapılan toplantıda Etats-Généraux’den öneriler istedi. Halk temsilcileri (çoğunluğu temsil ettiklerini söyleyerek) Etats-Généraux’u Milli Meclis ilan ettiler.

Haziran 1789

Halk kurduğu halk meclisinin ulusal bir meclis olduğunu açakladı.Ancak 17 Haziranda kendilerini Milli Meclis olarak ilan ettiklerinde tek bir ses halinde değildirler;ancak 20 Haziranda “Jeu de Paume”salonunda ant içtiklerinde öteki zümrelerin temsilcilerinide arkalarından sürükleyip götürürler.

14 Temmuz 1789

Halk kralın askerlerinin geldiğini duyunca, kızgın Parisliler kraliyet ordusundan 30,000 eski model silah çaldı ve Bastille hapishanesi üst olarak kullandılar. Savaş sonunda bitti; ama hapishane insanların üstüne yıkıldı.

28 Ağustos 1789

Halk meclisi “İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi”ni ilan ettiler.

Ekim 1789

Kıtlık başlamıştı ve isyanlar devam ediyordu. 5 Ekimde büyük bir grup insan(özellikle kadınlar) Paris’ten kralın Versaille’deki sarayına ekmek için yürüdü. İstediklerini başardılar ve kraliyet bireylerini mahkumlar gibi sürüklediler.

Haziran 1791

Kral ve ailesi kaçmaya çalıştı(Kral yurt dışına kaçarak oradan toplayacağı kuvvetlerle tekrar Fransa’ya dönüp eski rejimi kurmak istiyordu.); ancak yakalanarak Paris’e getirildiler. Bununla birlikte ihtilale kerşı olan binlerce soylu aile ve rahiplerde Fransa’dan kaçtı.

Nisan 1792

Fransa, kralı desteklemek için kendisine saldırmayı planlayan Avusturya ve Prusya’ya savaş açtığını açıkladı. Bu Avusturya, Prusya, İngiltere ve İspanya’nın karma ordularıyla yaılan DEVRİMCİ savaşların başlangıcıydı. Bu savaşlar 1802’ye kadar sürdü.

Ağustos 1792

Kraliyet ve 1791 nizaamnamesi başka bir isyanı daha sona erdirdi. Aşırı politikacılar da devrimci hükümeti kontrol altına aldı.




Eylül 1792

Seçimler gerçekleştirildi. Fransa tarihinde ilk kez herkes oy verdi. Kraliyet kaldırıldı ve Fransa yeni bir cumhuriyet olduğunu açıkladı. Her insan eşit sayılacaktı. Devrimci takvim 22 Eylül’de başladı.

Ocak 1793

11 Ocak’ta 16.Louis, yabancı güçlerle işbirliği yaptığı için suçluların hain olduğunu açıkladı. Bu açıklamadan 10 gün sonra idam edildi.

2 Haziran 1793

Maximillien Robespierre’in liderliğini yaptığı Jakobenler eline büyük bir güç geçirdi. Böylece “Terör Saltanatı” başladı.

16 Kasım 1793

Marie Antoinette yani 16.Louis’in karısı da idam edildi.

Marie Antoinette, Louis XVI‘nin eşi
28 Temmuz 1793

Robespierre ve 21 adamı idam edildi ve böylece “Terör Saltanatı” sona erdi.

1795

Prusya ve Hollanda ile barış antlaşması imzalandı, birkaç ay sonra da İspanyayla imzalandı. Yönlendirici denilen yeni bir hükümet kuruldu.

1804

İhtilal ile başlayan karışıklıklar, Napolyon Bonapart’ın imparator olmasıyla son buldu.










Yüzyılların Gerçeği ve Mirası(15-18.yüzyıllar arası)

Fransız Devriminden Portreler – Server Tanilli

Fransa İnkılabının Siyasi Tarihi – A.Aulard

Madamme Tussound’s Museum (Katalog)



bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile)

The History of The World (CD)

Fransız İhtilali – M.Sarıca

Temel Britannica




Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış