FRANSIZ İHTİLALİ
Fransız İhtilalinin nedenleri
Siyasal ve Sosyal Nedenler
Fransa, 16. yüzyıldan beri, katı bir mutlakiyetle yönetiliyordu. Monarşi kadim aristokrasi ve yeni yeni palazlanan burjuvazi arasında bir denge unsuru oluşturmak üzere yüceltilmiş olsa da, Rönesans'tan bu yana kaydettiği yol, Fransız burjuvazisini iktidara oynar bir duruma getirmişti. İngiltere'de gelişen aristokrasi-burjuvazi uzlaşması yerine Fransa'da egemen sınıf ve halk arasında giderek artan bir uçurum vardı. Güneş Kral 14. Louis'nin ardından eski gücünü toparlayamayan monarşi, vergilerin toplanması konusunda da İngiliz aristokrasisinden farklı bir yöntem izledi. Vergileri düşük gelirli halktan toplamakta ısrar etti ve bu durum orta sınıf ve emekçi sınıfta krallık iktidarına karşı büyük bir nefret yarattı.
İktidarın elinden kaymakta olduğunu anlayan, çöküş dönemine giren aristokrasinin kiliseyle birlikte oluşturduğu ittifak, yeni gelişmeye başlayan burjuva ve ezilen emekçiler üzerinde baskı unsuru olmaya devam ediyordu. Feodalizm sürecinin miyadını doldurmuş siyasi, sosyal ve ekonomik bakış açısı, soyluların ve rahiplerin geniş imtiyazlara sahip olması, zenginleşerek devlete vergi ödeyen burjuvaların siyasal haklar istemesi, hiçbir hakkı olmayan ve en ağır işlerde çalışan köylülerin burjuva sınıfını desteklemeleri, bunda etkili olmuştur.
Burjuvazi geliştikçe, kendini halkın kurtarıcısı olarak göstermeye ve kendi ahlakını yaratmaya başladı. Burjuvazinin aristokrasinin karşısına koyduğu bu ahlak, özellikle Fransa'da felsefi düzlemde kendini akılcılıkla buldu. Aile yaşantısından iş ahlakına, sanat anlayışından dünya görüşüne kadar kendisini kültürel olarak varetme çabasına giren burjuvazi için aristokrasinin kültürü çürümüş, emek harcamayan, baskıcı bir grup seçkine has, eşitlikçi olmayan bir kültürdü.
Ekonomik Nedenler
Fransız İhtilali'nin en önemli ve yakın nedeni, ekonomik durumun bozulmasıdır. Bunun başlıca nedeni, Fransa'nın özellikle 18. yüzyılda katıldığı savaşlar ve devletin gereksiz harcamalarıydı. Bu nedenle vergiler ağırlaştırılmış, halk geçim sıkıntısı çekmeye başlamıştır. Maliyeyi düzeltmek amacıyla alınan tedbirler sonuç vermeyince Fransa Kralı 16. Louis, Fransa'nın bir çeşit milli meclisi olan Etats-Genaraux 'yu toplantıya çağırarak gerekli tedbirlerin alınmasını istedi (1789).
Güçlenen burjuvaziye feodal ekonominin kalıpları dar gelmeye başlamıştı. Bu doğaldır. Çünkü feodal ekonomi içine kapalı bir yapı sergiler. Oysa burjuvazi kendini tam da dışa açık bir yapıda var etmiş; ticaret ve sömürgeler yardımıyla güçlenerek gelişmişti. Üstelik aristokrasinin sırtını yasladığı kilisenin ekonomiye vurduğu köstek de gözardı edilemezdi. Dolayısıyla burjuvazinin rönesansla başlayan gelişmesi artık aristokrasiyi ve feodal ekonomiyi dört bir yandan baskılar hale gelmişti. Bu duruma İngiliz aristokrasisi gibi esnek bakamayan Fransız aristokrasisi, gelişime ayak uydurmak ve değişmek yolunu tercih etmemiştir.
Fransız Aydınlarının Etkisi
18. yüzyılda Fransa'da birçok aydın yetişti. Aydınlar, Fransız İhtilâli'nin fikir yapısını hazırladılar. Montesquieu (İran Mektupları ve Kanunların Ruhu Üzerine), Voltaire, D’Alembert, Diderot ve Jean Jacques Rousseau (Toplumsal Sözleşme), yazdıkları eserlerde Fransa'nın rejimini eleştirdiler, yeni çözüm yolları ileri sürdüler. Aydınların bu çalışmaları, Fransa'da ihtilalin hazırlanmasını sağlamıştır. İngiltere'de Lutherci ve Kalvinci reformların gelişi, din kurumunun sorgulanması yolunda burjuvaziye önemli adımlar attırmıştı.
Dış Nedenler
1215'te ilan edilen Magna Carta'dan beri İngiltere'de halkın istekleri, kral tarafından dikkate alınıyordu. 17. yüzyıldan itibaren de İngiltere'de Meşruti Krallık kesin olarak yerleşmişti. Böylece kral, anayasada belirlenen yetkilerin dışına çıkamıyor ve halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis, ülke yönetimine katılıyordu. Bu durum Fransa'daki mutlak krallığa alternatif olarak görülüyordu. Ayrıca Amerika'da yayınlanan İnsan Hakları Bildirisi, Fransızları derinden etkilemiştir. Fransızlar, İngiltere ve Amerika'daki hakların kendilerine de tanınmasını istemişler, bu da Fransız İhtilâli'nin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Olayların gelişmesi
Fransız maliyesini düzene sokmakla görevlendirilen Charles-Alexandre de Calonne, Şubat 1787'de üst düzey din adamları, büyük soylular ve yüksek yargıçlardan oluşan İleri Gelenler Meclisi'ni toplantıya çağırarak bütçe açığının kapatılması için ayrıcalıklı kesimlerin vergi yükümlülüğünü artıracak reformlar önerdiğinde, Fransa'da devrimin ilk kıpırdamaları başladı.
Meclis, reformları reddederek ruhban sınıfı, soylular ve halkın temsilcilerinden oluşan ve 1614'ten beri toplanmamış olan Etats-Genaraux'un toplantıya çağrılmasını talep etti. Calonne'dan sonra Fransız maliyesini yönetenlerin, direnişe karşın reformları uygulama yolundaki çabaları, aristokratik kurumların, özellikle de Mayıs 1788'de çıkarılan yasa ile yetkileri kısıtlanmış olan Parlement'lerin başkaldırısına yol açtı. 1788'in bahar ve yaz aylarında Paris, Grenoble, Dijon, Toulouse, Pau ve Rennes'de huzursuzluklar baş gösterdi. Ödün vermek zorunda kalan Kral XVI. Louis, Jacques Necker'i maliyenin yönetimine getirdi ve Etats Generaux'yu 5 Mayıs 1789'da toplayacağını açıkladı. Kralın basın özgürlüğüne de göz yummasıyla Fransa bir anda devlet yapısının yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarıları içeren kitapçıklarla dolup taştı.
Ocak-Nisan 1789 arasında yapılan Etats-Generaux seçimleri kötü geçen 1788 hasadının neden olduğu karışıklıklarla aynı zamana rastladı. Temsilcilerini belirlemekte herhangi bir kısıtlamayla karşılaşmayan üç toplumsal zümre de kendi sorunlarını ve isteklerini dile getiren dilek listeleri ya da "şikayet defterleri" (cahiers de doleances) hazırladılar. Tiers Etat (Halk Meclisi) için 600, soylular ve ruhban kesimlerinin her biri için de 300 temsilci seçildi. Kırsal alanlarda iki, kentlerde ise üç dereceli seçimler sonunda belirlenen Tiers Etat temsilcileri bütünüyle burjuvalardan oluşuyordu.
5 Mayıs 1789'da Versailles'de toplanan Etats-Generaux, daha başlangıçta, oylamaların toplam temsilci sayısına mı yoksa etat esasına göre mi yapılacağı konusunda ikiye bölündü. Bu yöntem sorunu üzerindeki şiddetli mücadelede Tiers Etat temsilcileri çok geçmeden çoğu halk kökenli küçük papazların da desteğini kazandı. Ardından krala da meydan okuyarak Jeu de Paume salonunda toplantı (20 Haziran) ve Fransa'ya yeni bir anayasa getirilinceye değin kesinlikle dağılmayacağına ant içti. XVI. Louis bu duruma istemeyerek boğun eğdi ve ruhban kesimiyle soyluları Kurucu Meclis'i oluşturmak üzere Tiers Etat'ya katılmaya çağırdı; bir yandan da meclisi dağıtmak üzere asker toplamaya girişti.
Askeri birliklerin kralın emriyle Kurucu Meclis'in çevresini sarması ve Necker'in görevinden alınması meclisin tepkisine, kralın buna kayıtsız kalması da Paris halkının ayaklanmasına yol açtı. Silahlanan Paris halkı 14 Temmuz 1789'da krallık baskısının simgesi olarak gördüğü Bastille hapishanesini ele geçirdi ve siyasi tutukluları serbest bıraktı. Böylece bütün dünyayı derinden etkileyecek sonuçları ortaya çıkaran Fransız ihtilali başlamış oldu. Yeniden boyun eğer Kral, kentte dolaşırken krallığın beyaz renginin yanı sıra Paris'in renkleri olan mavi ve kırmızıyı da içeren üç renkli kokart takarak halkın egemenliğini tanıdığını gösterdi.
Taşrada büyük korku köylülerin de feodal beylere karşı ayaklanmalarına ve şatoları hedef alan saldırılara girişmelerine yol açtı. Soylular ve burjavazi dehşete kapıldı. Kurucu Meclis, köylüleri denetim altına almak için 4 Ağustos'ta feodal vergi ve ayrıcalıkları ortadan kaldırdı. Ardından İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ilan edilerek (26 Ağustos) özgürlük, eşitlik, mülkiyet dokunulmazlığı ve baskıya karşı direnme hakları tanındı.
Kral, toplumsal yapıyı altüst eden 4 Ağustos kararları ile İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'ni onaylamayı reddetti. Bunun üzerine Paris'te halk kitleleri yeniden ayaklanarak 5 Ekim'de Versailles'a yürüdü. Ertesi gün, kraliyet ailesi Paris'e getirilerek Tuileries Sarayı'nda oturmak zorunda bırakıldı. Kurucu meclis de Paris'te yeni anayasa üzerinde çalışmalarını sürdürdü.
Kurucu Meclis, feodalizmin tasfiyesini sürdürerek eski zümreleri (ordre) kaldırdı, sömürgelerde köleliğe son vermekle birlikte en azından Fransa'da yurttaşlar arasında eşitliği sağladı ve kamu görevlerine girişteki eşitsizliklere son verdi. Kamu borçlarının ödenmesi amacıyla kilise topraklarının devletleştirilmesi kararını mülklerin yaygın bir biçimde yeniden dağıtılması izledi. Bundan çok yararlanan burjuvaziyle toprak sahibi köylüler oldu; ama bazı topraksız köylüler de arazi satın alabildi. Kiliseyi mal varlığından yoksun bırakan Kurucu Meclis, ardından yeni bir düzenlemeye girişerek Fransız Kilisesi Temel Yasası'nı çıkardı. Yasa, papa ve Fransız ruhban sınıfının çoğunluğu tarafından reddedildi. Ortaya çıkan ayrılık, çekişmelerin şiddetini artırdı.
Kurucu Meclis, ancien rengime'in karmaşık yönetsel sistemini yıkarak yerine seçilmiş meclislere yöneltilen il (departement), ilçe (arrondissement), kanton (canton) ve bucak (commune) bölünmesine dayalı akılcı bir sistem getirdi. Adalet mekanizmasının temelini oluşturan ilkeler de köklü bir biçimde değiştirildi ve sistem yeni yönetsel birimlere uyarlandı; yargıçların da seçilerek göreve gelmesi ilkesi kabul edildi.
Kurucu Meclis'in çerçevesini çizdiği yeni düzen, yasama ve yürütme güçlerinin kralla meclis arasında paylaşıldığı bir monarşiyi öngörüyordu. Ama bütünüyle aristokrat danışmalarının etkisi altında olan XVI. Louis ülkeyi yeni güçlerle birlikte yönetme yolunu seçmeli. 20- 21 Haziran 1791'de ülkesinden kaçma girişiminde bulunduysa da Varennes'de yakalanarak Paris'e geri getirildi.
l Ekim 1791'de Kurucu Meclis'in yerini alan Yasama Meclisi'nde (Assemblee legislative), ticaret burjuvazisinden gelme Jirondenler hâkimdi. Bu meclis, yurt dışına göç etmiş olan ve yabancı krallıkları Fransa'ya askeri müdahalede bulunmaları için kışkırtan soyluların işini bitirmek amacıyla, Avusturya'ya savaş ilan etti (Nisan 1792). Ama jirondenlerin monarşi karşısındaki politikası fazlasıyla uzlaştırıcı görüldü. 10 ağustosta halkın bir başkaldırısı, kralı devirdi ve hapsettirdi.
O zaman iktidar Jakobenlerin eline geçti ve bunlar, hem devrimci hareketi canlandırdılar, hem de eski imtiyazlılara karşı baskıyı arttırdılar (birinci terör, eylül kıyımları). Genel seçim ve oy hakkı tanındı.
21 Eylül 1792'de, bir gün önce kazanılan Valmy Zaferi'nin sevinciyle, Yasama Meclisi yerini bir Ulusal Konvansiyon'a bıraktı, o da cumhuriyeti ilân etti; daha sonra kralı idama mahkûm etti ve bu hüküm, 21 Ocak 1793'te yerine getirildi.
Louis XVI'nın ölümü, Fransa'ya karşı, Avrupa devletlerinin çoğunun oluşturduğu bir ortak cephe kurulmasına yol açtı. Daha mart ayında, Belçika'yı istilâ etmeyi başarmış olan Fransız ordusu geri püskürtüldü. İstilâ korkusu, kralcı köylülerin Fransa'nın batısında ayaklanması ve ekonomik bunalım, halkla montanyarları (aşırı jakobenler) jirondenleri devirmeğe, sonra da tutuklatıp hapsetmeye yöneltti.
Danton'un, sonra da Robespierre'in önayak olduğu Halk Kurtuluş Komitesi, kitle halinde askere almalar, elkoymalar, tutuklamalar, idamlar, hayat pahalılığına karşı kararnameler, zenginlerin mallarına vergi koymalar gibi bir dizi sert tedbirler aldı. Bu, iç ayaklanmalara hızla son verdiren ve sınırları güvenliğe kavuşturan «büyük terör» dönemiydi.
Ama Konvansiyon, Robespierre ile Saint Just'ün giderek daha kanlı bir niteliğe bürünen diktatörlüğüne de tepki gösterdi; ikisi de 27 Temmuz 1794'te giyotine gitti: Thermidor tepkisi. Bu tepkiyle Halk Kurtuluş Komitesi'nin aldığı tedbirler kaldırıldı ve terör sorumluları idam edildi.
Ülkede ciddi bir ekonomik bunalım başgöstermişti, ama Fransız ordusu bu sırada Avrupa'da zafer kazanıyordu. Fransa'yı yönetmek için. Konvansiyon, 26 Ekim 1795'te beş üyeden meydana gelen bir Direktuvar kurdu. İktidar, burjuvazinin eline geçmiş fakat eşitlik ilkesine dayalı bir cumhuriyet kurulamamıştı.
İhtilalin Sonuçları
• Yıkılmaz diye düşünülen, hatta egemenlik hakkını Tanrı'dan aldığı iddia edilen mutlak krallıkların yıkılabileceği ortaya çıktı.
• İlkel şekli Yunan şehir devletlerinde, gelişmiş şekli İngiltere ve ABD'de görülen demokrasi, Kıta Avrupası'nda da gelişmeye başladı ve burjuva demokrasisi Batı medeniyetinin vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi.
• Devrimden kısa bir süre sonra Napoleon Bonaparte iktidarı eline geçirdi. Dolayısıyla tam bir burjuva hakimiyeti gerçekleşemedi.
• Milliyetçilik ilkesi, siyasi bir karakter kazanarak, çok uluslu devletlerin parçalanmasında etkili oldu.
• Eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başladı.
• Liberalizmin güçlenmesi başladı.
• Fransız İhtilâli, sonuçları bakımından evrensel olduğundan Yeniçağ'ın sonu, Yakınçağ'ın başlangıcı kabul edildi.
• Dağınık halde bulunan milletler, siyasi birliklerini kurmaya başladılar.
• İnsan Hakları Bildirisi, Fransızlar tarafından dünya çapında bir bildiriye dönüştürüldü.
• Fransız İhtilâli'nin yaydığı fikirlere karşı İhtilâl Savaşları (1792-1815) başladı. Önce Fransa ile Avusturya ve Prusya arasında başlayan bu savaşlara İngiltere ve Rusya da katıldılar. Savaşlar Napolyon'un yenilgisiyle sonuçlandı. Viyana Kongresi ile Avrupa'nın siyasi durumu yeniden düzenlenmiştir (1815).
• Sınıflı toplumların gelişiminde, diğer bir aşamaya geçildi. Burjuvazinin Avrupa'da tam olarak iktidarı alması Sanayi Devrimi'ni bulsa da, Fransız İhtilali burjuvazi için bir milat haline gelmiştir.
Osmanlı Devletine Etkileri :
Osmanlı Ülkesindeki Azınlıklar arasında, özellikle Milliyetçilik akımı çok etkili olmuş ve İmparatorluğun parçalanmasına ve sonuçta yıkılmasına yol açmıştır. Yunan ve Sırp isyanları milliyetçilik akımı sonucu ortaya çıkımış isyanlardır.
İhtilal sonrası dünyaya yayılan yeni düşünceler Osmanlı aydınları arasında da etkili olmuştur. Tanzimat ve Islahat'ın ilanında, yeni Osmanlıların ortaya çıkmasında, Kanun-i Esasi' nin hazırlanmasında bu etkiler görülür. Hatta denilebilir ki; yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'de bu akımın sonucu kurulmuştur.