GAP BÖLGESİNDE AŞİRETLER
Şanlıurfa GAP projesinin kalbi ve terörün giremediği bir kent. Aşiret yapısını ve ağalık sistemini henüz koruyan Urfa Harran’a üç yıldır verilen suyla kısmen susuzluğunu giderdi. Her yan pamuk tarlası oluverdi. Artık Çukurova’ya pamuk toplamaya giden ırgat kalmadı. Çünkü birden fazla ürün alınan topraklara işçi yetmiyor. Bu gidişle Bengaldeş’ten işçi getireceğiz diyor bazı ağalar. Burada toprak reformu girişimini sadece siyasi olarak niteleyen Urfalılar zaten 20 yıl önce yapılan toprak reformunu unutmamışlar. Devlet topraklara el koydu ve sonra dağıtmayap elinde tuttu, şimdi onları dağıtması hakkaniyete uyar.Yoksa dağıtılacak toprak yok buralarda diyorlar. Zaten küçük küçük bölünmesinin işletmecilik açısından büyük zarar verdiğini Urfa’ya belirtiyorlar. Tam tersine “toplaştırma” yapılması gerektiğini ve devletin bunu bitiremediğini söylüyorlar. Siyasilerin 20 yıldır toprak reformundan daha parlak bir fikir üretemediğini söylemeden de edemiyorlar.Zaten herkesin 8-9 çocuğu var, toprak aralarında bölünerek kendiliğinden bir reform geçirmiş durumda Urfalı. Sanayi gelecek diye çok korkan Urfalı aydınlar güzelim tarihi dokunun bozulacağını, bunu önlemek için bu günden önlemlerin alınması, planlamaların yapılması gerektiğini söylüyorlar.
Pamuk ve parayla artan gelir seviyesi ilk yansımasını otomobilde,sonra cep telefonunda ve ev eşyalarında buluyor. Teknik olanaklar gelişiyor kısaca. Artık evde ve otomobilde klima lüks sayılmıyor, ihtiyaç diyorlar. Geleneksel yaşamlarının çok bozulmadan modernleşmesini istiyorlar,örneğin koltuk alabilecekken yine yerde yastıklara yaslanarak oturmanın keyfini sürüyorlar. Kadın erkek yine ayrı mekanlarda oturuyor.Fakat artık kız çocukları ilkokuldan sonra okutuluyor. 40 yaş civarındaki kadınlar Türkçe bilmiyor oysa.
En büyük değişiklik eğitim alanında bir devrim niteliğiyle yaşanıyor.
GAP idaresinin de yaptığı kadın merkezli sosyal eylem planları kadınların statüsünü yükseltmeye dönük bölgede. Kadını iş sahibi yapma ve okuma yazma ögretme çalışmaları hızla devam ediyor. Kadınlar değişime çok istekli , onların talebi :” okumuş erkeklerimizi eğitin”. Çünkü okumuş erkekler bile geleneksel erkek egemen tavırdan yana. Kadınların evde olması doğal hala, çalışması değil.
Bölgeye su gelince hayvancılık yok olmuş, çünkü artık meralar yok.
Urfada güç unsuru mülkiyet değil Batı’da sanıldığı gibi.Burada bir çok köyün olması güç ifadesi taşımaz. Burada egemenlik alanları aşiretler arasında belirlenmiş yaşam alanları,ikinci güç unsuru Şıhlık kurumu ve en son silahlı güce sahip aşiretler geliyor. bu güç odaklarının hepsi devletten yana ve milliyetçi karakter gösteriyor. Bazı Kürt aşiretleri bunun dışında (İzol aşireti gibi) olmakla birlikte bölge modernleşmeyi T.C. devletiyle bir tutuyor.
Buranın insanları çok duygusal,çok verici , gururlu ve konuksever. Toplumun yeniye uyum sağlama yeteneği çok gelişkin.İnsanların düşüncesi değişti,ufku açıldı, büyük düşünüyorlar diyor Harran Belediye Başkanı İbrahim Özyavuz Cumeyle aşiretinin de temsilcisi.
GAP insanların yaşamında henüz birebir rol oynamıyor.
Urfa’nın dileği de tüm Türkiye ile aynı; seçim-siyasi parti yasaları değişsin ve siyaset serbest bırakılsın bölgede.
Urfa’yı tanımadan GAP’ı anlamak ve anlatmak mümkün değil. Güneydoğu gerçeğine de ışık tutacak olan Urfa’nın sosyal ve kültürel yaşamına ilişkin bilgileri bu dizide bulacaksınız. GAP’ın salıverdiği su kadar değerli Urfa’nın insanı ve ona yatırım bölgenin geleceğidir.
NEVVAL SEVİNDİ
GAP bölgesinde toplumsal değişme
Bölgede kırsal alanda az nüfuslu, çok sayıda birimden oluşan yaygın ve dağınık yerleşme düzeni egemen. Kırsal kesim yerleşme düzeninde hala mezra, kom ve oba gibi köyaltı yerleşim birimleri bulunmakta.Kırsal alanda düşük nüfuslu ve dağınık yerleşim düseni alt yapı ve sosyal hizmetlerin yaygınlaştırılmasını zorlaştırmakta. Bölge’de göçebe ve yarı-göçebe yaşam biçimi varlığını korumakta.Yarı-göçer yaşam sürdüren köy oranı %8.8’dir. Göç yolu boyunca ekili alanlara hayvanların zarar vermesi nedeniyle çatışmalar çıkmakta. Yerleşik kültürle göçebe kültür çatışmakta.
Çözülme sürecine girmiş olmakla birlikte bölgede geleneksel örgütlenme ve bağlılık biçimlerinden olan aşiretçilik varlığını ve etkinliğini sürdürmekte. Aşiret örgütlenmesinin bulunduğu köylerin oranı Mardin’de %83,Adıyaman’da %60,Şanlıurfa’da %55.5, Diyarbakır’da %37.5 ve Gaziantep’de %17.Hane reislernie bir aşirete bağlı olup olmadığı sorulduğunda yaklaşık yarısı (%47) bir aşirete mensup olduğunu belirmiş.Bu oran kırsal kesimde %57 iken, kentsel alanlarda %33. GAP idaresinin yaptığı bu çalışmada gözlenen modern teknoloji, kurumların, göç ve kentleşmenin aşiret örgütlenmesini çözücü yönde etki yaptığı. En önemli değişimi sağlayan dinamik ise eğitim çalışmalarıyla, kadın odaklı çalışmalar. Bölgede pamuk emek yoğun bir tarım ürünü olduğundan tüm aile çalışıyor tarlada. Geçen sene 28 Ekim’de okullar açılamamış ,çünkü toprağı olmayan köylü Adana’ya gitmiş ve dönmemiş .Toprağı olan ise çocuğunu tarlaya göndermiş.
Ağlar ve aşiret reislerinin , devletten Şeyh Sait isyanında yedikleri darbe ilk ağır çözülmeyi içeriyor. Ağaların hepsi bölgeden sürülmüş.55’ler sürgününü 60’lardaki sürgün izlemiş. Liderliğin ilk erimesi böyle başlamış. Aşiret yapısı içinde ,Batı’da insanların inandığı şablona benzer bir taraf yok. Çünkü burada ağa/maraba ilişkisi yok. Köylüler aşiret içinde ağaya da akraba. Aşiret sistematiği bir kast sistemi. Burada ekonomik güç ya da toprak ağalığı değil gücün merkezi.Bunu en iyi bize Şanlıurfa tugay komutanı Salih Güloğlu anlattı:” Ciple köye gittik. Ben bir ağa hayal ediyordum, oysa bana gösterilen 18 yaşında bir çocuktu ve koyun kırpıyordu herhangi biri gibi. Benim bütün ağa hayallerim yıkıldı.40 yaşındaki amcası ise bize hizmet ediyordu, o otururken bize kolonya tutuyordu! “
Buralarda ağa muhtar oluyor ama toprağı olmayan ağa gördüm Akyüz köyünde. Aşiret reisleri mutlaka Belediye Başkanı oluyorlar. Halk onlardan kurtulmak isterse milletvekili yapıp Meclis’e gönderiyor! Bölgede particilik aşiretlerde iş yükünü arttıran bir şey. Çünkü politika fikir yürütme ya da üretme anlamını taşımıyor, söz sahibi olamyı bile içermiyor. Particilik geleni gideni ağırlamayı ve işe adam yerleştirmeyi içeriyor sadece. Aşiret liderleri alçakgönüllü ve kolay ulaşılır insanlar, herkes onları isteyince görebilir. Ekonomik olarak ağalar ya da aşiret liderleri kimseyi bakmıyor. Ama yardıma muhtaç olan ondan yardım istiyor. Sosyal yardım sandığı gibi işliyor mekanızma. Kimsenin aç kalmasına izin verilmiyor.Köylü karnını doyurmak istiyor, ama göçle ücretli işçi haline gelen köylü onurunu kırılmış hissediyor. Yaşam bir anlamda komünal sürdürülüyor.Çünkü aşiret liderinin evinde sürekli on onbeş kişi yatıp kalkıyor.Aşiret reisleri aşiretler arası kan davalarında barış sağlayıcı olabiliyorlar. Adalet mekanizması olarak rol oynuyorlar, bir anlamda geleneksel halk mahkemeleri.Aşiretin caydırıcı gücü var. Sosyal örgütlenmenin temeli olan aşiretçilik kültürel köklerden su içiyor. Böylece insanlar hiç devletin mahkemesine gitmeden kendi aralarında sorunları çözüyorlar. Barıştırmaya giderken müftü ile gidip birlikte anlatıyorlar bu işin günah olduğunu, barışın iyiliğini. Sosyal alanda sorun çözücü özellikleri var aşiret liderlerinin.Çünkü onlar gelenek görenekleri, töreleri, bölgede konuşulan dilleri çok iyi biliyorlar. Bölgede yapılacak her türlü sosyal çalışmalarda ya da ekonomik eylem planlamasında onlara danışılarak çok yararlı sonuçlar almak mümkün. Örneğin iki aşiret birbirine düşmüş.Polis gelmiş birşey yapması mümkün değil kurşun yağıyormuş.Hakkari milletvekili Mustafa Zeylan gelip aşiretini alıp gitmiş ve çatışmayı durdurmuş.
Çünkü onlar devletten daha yakın olmuş hep halka ve sorunlarını çözmüşler. Güven duygusu ve karşılıklı yıllanmış ilişkiler var. Devleti temsilen uzun yıllar aşiret liderleri Ankara ile ilişki kurmuş. Yaşar kemal’in kitaplarındaki ağaları biz hiç görmedik, bilmeyiz . Kuraklık falan olursa ağalık kurumu vakıf gibi çalışıyor. Bizde ağalık kurumu etki alanı içindeki topluluğa çoçuğu gibi bakar diyorlar ve hemen ekliyorlar ama Mardin’de ağalık çok farklıdır. Ağanın giyimi, konuşması ,evi ya da kullandığı teknik imkanlar köylü için örnek teşkil ediyor. Ağa bir örnek insan benzemek istedikleri. Toplumun yükselen değerlerinin de , geleneksel değerlerinin de temsilciliğini ağa yapıyor. Onun çocukları hep iyi yerlerde okuyarak dönüyor eve. Böylece toplum için yeni bilgileri sağlayan, başka dünyalarla iletişimi kuran kimlikler yaratılıyor. Artık tüm ağa çocukları üniversiteyi okuyor. Çoğu kolej mezunu. Burada yerel söz: “Evsiz köy olur, ağasız köy olmaz”.
Oysa devlet daha bölgeye yeni yeni giriyor, insanlarıyla yüz yüze ilişki kuruyor.Bölge insanı devleti görmek , onu yanında hissetmek istiyor artık. Devlet ve aşiretin ortak noktası onların istediği kadar konuşma zorunluluğu olması. Burada muhalefet yok.
Aşiretler arası çatışmalar ya da kan davalarından da söz etmek gerek.
Kan davalısı olup da vurmamak söz konusu değil, çünkü o erkek önce evdeki kadınlar tarfından aşağılanır sonra tüm aşiretin erkekleri tarafından.
Şıhhanlıoğlu aşireti
Bucaklar
Milli aşireti
Karakeçililer aşireti
Melikler ve Yazarlar PKK’yı destekleyen İzol aşiretinden deniyor.
Harran’ın en büyüğü Cumeyle aşireti
Bin Yusuf aşireti
Binized ve Biniecil aşiretleri (Arap)
Karahanlılar
Şeddad aşireti
Beziki
Badıllılar
Karahanlılar, Karakeçililer,Badıllılar sonradan Kürtleşmiş Türk asıllı aşiretler. Orta Asya’da gördüğüm bir çok geleneğin yanısıra mavi boyalı kapı ve pencereler de burada çok yaygın. Sorduğum birir “gök rengidir ondan” dedi.
Harran Belediye Başkanının dediği gibi bölgede değişim sürecine girmeyen hiç bir şey yok. Örf adetten tutun aşiret ilişkilerine kadar. Çok büyük çözülme var.Eskiden bir kişi çıkıp aşiretin tamamını politik olarak yönlendirebiliyordu.Şimdi o değişti.Ama nasıl değişti?Söylem,uygulama değişti.Aşiretin liderine gidiyorsunuz oy istemeye eski adeti bozmadan o sizi kendi oy vreceği lider olarak gösteriyor ama benim köyümün şu eksiğini de sen yapacaksın diyor. Yani oyunu boşuna vermiyor, talep ediyor.Peki efendim ne istersiniz diyen yok artık.Tarık Akan’ın “Kan” filmini izledim şaşırdım kaldım ,ben otuz dört yaşındayım buralarda öyle bir şey görmedim. Bu hikaye nereden alınmış, kim yazmış artık biz bile kendimizden şüpheye düşüyoruz. Bu filmlerin falan gerçekle alakası yok.Çarpıtılmış.Biz burada çizme giymeyiz,filmde ağaların hep çizmesi var filmlerde. Ağalıkla aşiret farklıdır zaten.Bir aşiretin reisi kesinlikle ağalık yapamaz,mümkün değil.Ağalık yanında çalışan insanları kullanabilir.Aşiret reisi bunu yapamaz.Ağa kötüyse köle gibi çalıştırır.
Milli aşiret reisi bana barış gücü olduklarını söylüyor ve ardından ekliyor:Aşiret falan ölmüştür .Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız.Amerikalılar o kadar karışık ahali sorulunca Amerikalı diyorlar,biz neden aşiretleri söyleyelim hala.Kız kaçırma, adam vurmaya müdahale eder aşiretler yargının işlediği bu sistemde farklı aşiretler barışı sağlamak için birbirlerine kız alıp veriyorlar. Kürtlerle Araplar birbirlerine kız alıp veriyor. Akrabalık olsun arada diye.
-
--------------------------------------------------------------------------------------------
Beyaz Eşya Ticareti yapan Halil Akkaya 1980’li yıllardan sonra köylere gelen elektrikle buzdolabı ve televizyon satışında yaşanan patlamayı anlatıyor. 90’lı yıllarla elektrik olmayan köy kalmayınca satışlar düşme eğilimine girmiş. Harran bölgesindde bugün 50-100 köye suyla beraber ekonomik iyileşme yaşanıyor, bu sektörü çok etkilemedi. Otomobil sektörünü ise çok etkiledi ve satışlar arttı.
Urfa merkezde taksitle alış veriş yapan müşteri , köylerde mahsüle bağımlı. İlkbaharda yağ,yün,yoğurt gibi hayvansal mahsül satışlarıyla , ikinci ödeme yedinci ay denen arpa hasatında, üçüncü ödeme ise pamuk hasatında olmak üzere taksitlendirilerek beyaz eşya satışı gerçekleşiyor. Şimdi çek, senet kullanılmakla birlikte sekiden babası İstanbul’daki firmalara bile sözle alış veriş yapılırmış.Babası 60’lı yıllara kadar firmalara mektupyazar, telgraf veya telefonla fabrika siparişlerini verirmiş.Ne senet ,ne vade parası oldukça ödermiş babası, ama 70’li yıllardan sonra sistem değişmeye başlamış. Enflasyonun bunda etkisi var diyor.Eskiden sözde gecikme olmazdı şimdi çekte, senette sıkıntı çıkıyor diyor. Nedeni ise çok ilginç; insanlar ekonomik güçlerinin çok daha üstünde eşya alımı yapıyorlarmış. Buzdolabı, televizyon lüks sayılmıyorken son iki üç yıldır da otomatik çamaşır ve bulaşık makinesi lüks kapsamından çıkmış.Şimdi herkes klima alma hevesindeymiş. Beyaz eşya artık bölgede lüks sayılmıyor, tamamı ihtiyaç olarak tanımlanıyor. Non-frost dolap ve büyük ekran biraz lüks kavramına giriyor. Robot, karıştırıcı falan en çok kullanılan ev aletlerinden. Bölgede reklamın etkisi çok etkili, reklama bakarak alış veriş yapılıyor.
Burada en büyük sorun eğitime katkı payı diye alınan on milyonun motorsikletle Mercedes marka araba için aynı tutulması bu nedenle öfkeli insanlar.
---------------------------------------------------------------------------------------------Urfa’nın Beş Çayı Çiğ Köfte
Kırk yıllık, on yıllık sıra, oda geceleri olduğu için biri çiftçi, biri öğretmen diğeri çok zengin işadamı olmuş tüm arkadaşlar birarada olmayı sürdürürler sıra gecelerinde.Her sınıftan ve her sektörden insanı biraraya getiren bu gecelerde kebaplar yenir,ayranlar içilir. Her odanın ya da odanın bir başkanı olur. Mevsim açılırken başkan aidatı tespit eder, onu toplar. Ayrıca o senenin menüsü tespit edilir.
Buna uymayan ceza olarak çiğ köfte yapar. Çiğ köftenin kendine has bir ritüeli var. Hardal dene bir bitkiyle birlikte yeniyor. Ben oradayken henüz çiğ köfte vakti gelmediğinden çiğ köftenin içine buz atarak etin çürümesini önlediler. Çiğ köfte tatlı gibi yemekten sonra ve geç vakitte yenen bir şey. Ya da kadınlar toplanınca beş çayı niyetine çiğ köfte saati yapıyorlar.Ramazan’da çiğ köfte her iftarın vazgeçilmez süsü. Çiğ köfte mutlaka bakır leğende iyice ovalayarak yapılan bir çeşit. Her yöreninki farklı oluyor ve Urfa’nınkini yiyinceye kadar bulgur yediğimizi bilmiyorduk diyor bazıları. Urfa’da et çok önemli bir tartışma konusu; örneğin hayvanın butları kaslı olur diye hiç beğenilmiyor. Boşluğuna denk gelen yerleri iyi olurmuş ama o da sol taraf olacak çünkü hayvan hep sağına yatarmış!