Hac İbadeti*
(Farzı, Vacibi, Sünneti ve Yapılışı)
Her müslümanın mutluluk rüyası, ruh temizliği ve bağışlanma ümidi olan hacc ibadetini okuyor, dinliyor, bandlardan seyrediyoruz. Bu mutluluğa erenlerin huzurunu birlikte yaşıyoruz, içimizi çekerek "Bize de nasib et yâ Rab!" diye inliyoruz. Bize bizden yakın olan, "siz isteyin ben vereyim" buyuran Mevlâmız dileğimizi kabul buyurur, bizlere de nasib ederse bu ibâdeti, O'nun murâdına uygun, Rasûlü'nün (sav) yaptığı ve öğrettiği gibi düzgün yapmak boynumuzun borcudur. Bu borcu hakkıyla ödeyebilmek için bazı ön bilgilere ihtiyaç vardır; mutluluğu Allah kulluğunda bulan kardeşlerim, geliniz bu bilgileri birlikte edinelim!
Tarifi ve hükmü:
Belli bir zaman içinde, ihram yerinde başlayıp Medine ziyareti veya vedâ tavâfı ile son bulan ziyaretler, fiil ve terklerden oluşan hacc ibâdeti şartlarını taşıyan kişilere ömürde bir kere olmak üzere farzdır. "Gücü yetenlerin, Beytullah'ı ziyaret etmeleri, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır" (Âli-İmrân: 3/97) meâlindeki âyet bu farzın delilidir. Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde "şehadet kelimesi, namaz, oruç, zekât yanında haccı, İslâm'ın temellerinden biri olarak vasıflandırmış, böylece hacc ibâdeti, İslâm'ın şartlarından biri olmuştur.
Farz olmasının şartları:
Bir şahsın hacc ibâdeti ile mükellef olabilmesi için müslüman, aklı başında, ergenlik çağına girmiş, hür ve muktedir olması gerekir. Muktedir olmak, maddi imkânlara ve güvenliğe sahip olmak demektir. Bunun için kişinin gerek kendisine ve gerekse geçindirmek zorunda olduğu şahıslara, hacca gidip dönünceye kadar yetecek maddî güce sahip bulunması, yolculuğu engelleyecek bir hastalık, yahut sakatlığının bulunmaması, yolun açık ve günvenli bulunması (yolda hayatî bir tehlikenin mevcut olmaması) gerekir. Kadınların ayrıca yanlarında mahrem (nikâh düşmeyecek kadar yakın) bir akrabaları, yahut kocalarının bulunması şarttır. Böyle bir kimsesi bulunmayan, diğer şartları da taşıyan kadın farz olan haccı yapmak isterse, güvenilir kadınların bulunduğu bir gurup içinde haccını yapabilir; bunun için sahte nikâhlara gerek yoktur. Bu şartları taşımayan kişilere hacc farz değildir. Şartları taşır iken bu ibâdeti yapmamış olanlar, sonradan şartları kaybederler ise sorumlulukları devam eder. Meselâ zengin bir şahıs, hacc mevsimleri gelip geçtikten sonra devamlı bir hastalığa maruz kalırsa yerine birini göndermesi gerekir. Bu sebeple müslüman, imkân elverdiği anda ve ilk fırsatta bu ibâdeti yerine getirmelidir.
Rükünleri, sıhhat şartları, vâcipleri:
Hacc ibâdetinin iki ana direği vardır: 1. Arafat'ta vakfe, 2. Ziyaret tavâfı.
Beş sıhhat şartı vardır: Müslüman olmak, aklı başında olmak, haccı zamanında yapmak, belli yerlerde yapmak ve ihrama girmek.
Beş de vâcibi vardır: Sa'y etmek, Müzdelife'de vakfe yapmak, şeytan taşlamak, tıraş olmak ve vedâ tavâfı yapmak.
Buraya kadar sayılan rükün, şart ve vâciblere bağlı sünnetler bulunduğu gibi bunlardan ayrı olarak "kudûm tavâfı, arefe gecesi Mina'da kalmak, Arafat vakfesinden sonra Müzdelife'ye gelince geceyi burada geçirmek, Müzdelife'den hava iyice aydınlanınca ayrılmak ve teşrık günlerinde Mina'da kalmak haccın sünnetlerini teşkil etmektedir.
Ana direk (rükün) durumunda olan farzlardan sünnetlere kadar uzanan ve bu vazifelerimizi sırasıyle daha yakından tanıyalım:
Zaman:
Hacc mevsimi Şevval, Zilkade ve Zilhicce (ilk on günü) aylarıdır. Bu aylar içinde hangi vazifenin hangi günlerde yapılacağı ayrıca belirlenmiştir.
Mekân:
Gerek ihrama girişin, gerekse ziyaret, tavâf, sa'y, vakfe, kurban kesme gibi ibâdetlerin, mikat bölgesinden itibaren belli yerleri vardır. Dünyanın başka bir yerinde bunları yapmak, hacc ibâdeti yerine geçmez.
İhram:
İhramın esası niyet, telbiye ve bazı şeyleri kendine yasaklamaktır.
Niyet:
Hacca veya umreye, yahut da her ikisine birden niyet etmektir.
Telbiye:
Lebbeyk Allahumme lebbeyk Lebbeyk lâ şerîke leke lebbeyk inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerike lek şeklindeki zikri yapmaktır.
İhram'ın belli yerleri vardır. Mısır, Suriye, Kuzey Afrika ülkelerinden gelenlerin ihram yeri (mikatları), Râbığ civarındaki Cuhfe'dir. Râbığ Mekke'ye 204 km., Cuhfe ise 187 km. mesafededir. Medine tarafından gelenlerin ihram yeri bugün Abâru-Alî denilen Zü'l-Huleyfe'dir ve Mekke'ye 540 km.lik bir mesafede bulunmaktadır. Irak tarafından gelenlerini ihram yeri, Mekke'nin Kuzey-Doğusunda, 94 km. uzaklıkta bulunan Zâtu-ırk'tır. Mekke'nin doğusundan, Kuveyt tarafından gelenlerin ihram yerleri aynı uzaklıkta bulunan Karnu'l-Menâzil'dir. Yemen ve Hindistan yönünden gelenlerin mikatları, Mekke'nin 54 km. güneyinde bulunan Yelemlem'dir. Geliş yönüne göre Cidde de bazı ulemâya göre mikat olarak kabul edilmiştir.
İhram bu yerler geçilmeden yapılacaktır. Mikat yerlerini ihramsız geçenler, mümkün ise dönüp burada ihram yaparlar, aksi halde ceza olarak kurban keseceklerdir. İhram şu sünnetler içinde cereyan edecektir: Mümkün ise gusletmek veya (hiç olmasza) abdest almak, yağı vücutta kalmamak üzere güzel koku sürünmek, göbekten diz kapağına kadar örten "izâr" ile üst tarafı örten "ridâ"dan ibaret olan ve kefeni andıran dikişsiz bir elbise giymek, iki rek'at namaz kılmak, namazdan sonra başlamak üzere her fırsatta bol bol telbiye okumak.
İhrama giren hacı adayı aşağıda sayılacak şeyleri kendine yasak kılmıştır. Bunları kasten ve bilerek yaptığı takdirde haccı kazâ etmek, kurban kesmek, sadaka vermek, oruç tutmak, avın bedelini ödemek gibi cezalarla karşılaşacaktır. Bilmeden veya unutarak yasakları çiğneyenlere, bazı müctehidlere göre ceza gerekmez. Ancak av vb. mâlî zararları tazmin ederler.
Giyecekler konusunda: Kadınlar ihramda iken, her zaman giydikleri elbiselerini giyerler, yalnız yüzlerinin açık olması gerekir. Erkekler ise dikişli elbise ve üstü kapalı papuç giyemez, başlarını örtmezler. Üstü açık sandalet, vb. giymek şemsiye kullanmak serbesttir. Ayrıca saat, yüzük, boyuna asılı çanta, bele sarılı kemer kullanmakta sakınca yoktur.
Vücutla ilgili olarak: Saç ve sakal tıraşı, vücuttan kıl koparmak, tırnak kesmek, koku sürünmek yasaktır.
Cinsî hayat konusunda: İhramlının eşi ile cinsî münasebette bulunması, öpme, sevme ve bu gibi konuları konuşması yasaktır.
Genel davranış: Müslüman her zaman olduğu gibi özellikle hacc ibâdetini yaparken dinin kötü saydığı davranışlardan uzak duracak, insanlar ile çekişmek, dövüşmek, küfür söylemek yerine sabredip Allah'ı anacaktır.
İhramlının Harem bölgesinde kara avı yapması ve yeşil bitkilere zarar vermesi de ihram yasakları arasındadır.
Arafat'ta vakfe ve haccın çeşitleri:
Hangisini yapsanız hacc ibâdetini yerine getirmiş olacağınız üç çeşit hacc vardır: Umresiz yapılan "irfâd" haccı, arada ihramdan çıkmak suretiyle önce umre, sonra hacc şeklinde yapılan "temettu" haccı, arada ihramdan çıkmaksızın umre ile haccı birleştiren "kırân" haccı. Türk hacıları hem iki ibâdeti bir âraya getirdiği, hem de arada ihramdan çıkarak rahatlama imkânı verdiği için temettu haccını tercih etmektedirler. Vakfe her çeşit haccın rüknü, ana direğidir. Temettu hacı yapanlar arafat vakfesi gününden önce ihramlı olarak tavâf ve sa'yden ibâret olan umre ibâdetini yapmış ve tıraş olarak ihramdan çıkmışlardır. Zilhiccenin sekizinci günü, Mekke'de (Harem bölgesi içinde bulunulan yerde) tekrar ihrama girilir, güneş doğduktan sonra Mina'ya hareket edilir? Ertesi gün (Zilhicce'nin dokuzuncu günü) sabah namazını kılıncaya kadar burada kalmak sünnettir, sabah namazı kılındıktan sonra vakfe yapmak üzere Arafat'a hareket edilir. Arefe günü öğle namazı vakti girince vakfenin de vakti başlar ve güneşin batmasına kadar devam eder. Güneş batmadan biraz önce Arâfat'a gelen de vakfe yapmış olur; ancak bunu yapanlara kurban cezası gerekir.
Bu dünya mahşerinde müslüman Allah'ı ve âhireti düşünmeli, bolca telbiye ve salâvât okumalı, Rabbine duâ etmelidir. Vakfenin sünnetlerinden biri de bugün, öğle ile ikindi namazlarının öğle vaktinde, cemâatle arka arkaya kılınmasıdır.
1. Müzdelife vakfesi:
Arafat'tan Kâbe 25 km. dir. Bunun ilk on kilometresinden sonra Müzdelife'ye gelinir. Dört mezhebe göre de vâcib olan Müzdelife vakfesi burada, Hanefîlere göre sabah namazı ile güneşin doğuş vakti arasında yapılır. Daha önce, yatsı vaktinde, akşam namazı ile yatsı namazını birleştirerek kılmak da vâcibdir. Müzdelife'de sabah namazı ilk vaktinde kılınır, güneş doğuncaya kadar duâ ve zikir ile meşgul olunur. Şâfiîlere göre gece yarasından sonra Müzdelifeden ayrılıp mina'ya gitmek caizdir. İzdiham halinde bu hükümden faydalanılabilir.
2. Şeytan taşlamak:
Hz. İsmâil, Allah'ın emrine boyun eğerek canını fedâ etmek üzere babası ile Mina'ya doğru giderken yolda şeytan musallat olmuş, ona vesvese vermeye çalışmıştı, Hz. İsmâil onu kovdu ve taşladı. Müslüman kişi de bütün ömrünce Allah emrine boyun eğecek ve şeytan ile mücadele edecektir. Mekke'ye yaklaşık yedi km. mesafede bulunan Mina'da, Mekke'ye doğru sıra ile "küçük, orta ve akabe" isimleriyle anılan üç taş yığını vardır, bunlar şeytanı temsil eder ve hacı namzetleri tarafından taşlanır. Bayramın birinci günü güneşin doğmasından batmasına kadar olan vakit içinde yalnız Akabe'ye yedi küçük taş atılır. (Taşlar Müzdelife'de iken yetmiş adet olarak toplanıp hazır edilmelidir). İkinci ve üçüncü günler öğleden sonra, küçükten büyüğe doğru sıra ile yedişer taş atılır. Bayramın dördüncü günü de Mina'da bulunanlar yine sıra ile yedişer taş atarlar.
3. Tıraş olmak:
İlk şeytan taşlama vazifesi yapıldıktan sonra temettu ve kıran haccı yapanlar kurban keserler, bundan sonra da saç tıraşı olurlar. Hanefîlere göre başın, en az dörtte biri tıraş edilmelidir. Şâfiîlere göre daha azı da (üç kıl) yeterli olur. Bu tıraş vazifesi de îfa edildikten sonra ihramdan çıkılır ve eşi ile cinsî hayat dışındaki ihram yasakları sona erer. Mekke'ye gelip farz (rükün) olan ziyaret tavâfı da yapılınca hacc ibâdeti tamamlanmış ve bütün ihram yasakları sona ermiş olacaktır.
Kâbeyi tavâf ve öncesi:
Hacc ibâdetinin ikinci ana direği Kâbe'yi tavâf etmektir. Vakfe'den sonra, haccın vâcipleri bahsinde (yukarıda) açıklanan Müzdelife vakfesi, şeytan taşlama, kurban, tıraş, gibi işler yapıldıktan sonra bayram günleri içinde, farz olan tavâf yapılır. Tavâf, ezelden Allah'a verdiğimiz kulluk sözünün mührü mesabesinde olan Hacerü'l-Esved'den başlar, bu köşeden sağa doğru tavâf bölgesi içinde yürünür ve böylece Kâbe'nin etrafında yedi kere dolaşılır; ilk dört turu farz, üçü ise vâcibdir. Tavâf abdestli yapılır ve bittikten sonra iki rek'at namaz kılınır. Tavâf yapılırken ilk üç turda kısa adımlarla çalımlı bir şekilde yürümek (remel), sağ omuz ve kolunu izarın dışına çıkarmak, dönüp başlangıçtan bir önceki köşe (yemânî) ye her geldikçe onu selamlayarak Hacer-i Esved hizasına her gelişte onu öpmek, yahut geriden el kaldırarak selamlamak, bu sırada Allahu Ekber, Lâ ilahe ilallahu vallahu ekber..." demek tavâfın sünnetleridir. Beytullah olan Kâbe'nin etrafında Allah'ı anarak dolaşmak bir yandan, Allah tarafından kulluğa kabul niyazını, diğer yandan müslümanın bütün hayatının tevhid imanı ve düşüncesi etrafında cereyan etmesi gerektiğini temsil etmektedir.
4. Sa'y:
Safâ'dan başlayıp Merve'de bitmek üzere dört gidiş ve üç geliş hareketine sa'y denilmektedir. Hz. Hacer'in Allah emrine boyun eğerek çölün ortasında, çocuğu İsmâ'îl ile tekbaşlarına kalmaları ve tepeden tepeye koşarak su aramasını temsil eden sa'y ibâdeti, kulun yalnız Allah'a güvenmesini ve O'ndan isteyenin eli boş dönmeyeceğini ifade etmektedir. Sa'y yerinin belli iki noktası arasında hızlı ve çalımlı yürümek (hervele), erkek ve kadın (özürlü değilse) abdestli olmak, Allah'ı ve âhireti düşünüp dünyadan konuşmamak... sa'yin sünnetleridir.
5. Vedâ Tavâfı:
Hanefîlere göre vâcib olan vedâ tavâfı, farz olan ziyaret tavâfından sonra yapılır ve hacı kardeşimiz bununla Beytullah'a vedâ etmiş olur.
Hacc ibâdeti bitmiştir, daha önce Medîne'ye gelmemiş olanlar için sıra Allah Rasûlü, Yaratan ve Yaratılanların Sevgilisi, Son Peygamber, Kâmil Örnek Muhammed Mustafâ'nın (sav) ziyaretine gelmiştir. Mümin, aşk ve şevkini örten âdâb içinde bu ziyaretini de tamamlayıp günlük kulluk hayatına dönmek üzere Mekke'den Medîne'ye hareket eder.
Hz. Peygamber'in (sav) Mescidini ve Türbesini Ziyaret:
Bütün İslâm asırlarında, hacc ibâdeti yapan müslümanların, Rasûl-i Ekrem'in (sav) Mescidi'ni ve Türbesi'ni ziyaret etmeleri güzel bir davranış olarak kabul edilmiş, kabrin ve bilhassa Mescid'in ziyareti Efendimiz (sav) tarafından da teşvik ve tavsiye buyurulmuştur. "Onlar kendilerine zulmedip günaha girdiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, (Sen) Rasûl de onlar için af dileseydi Allah'ı çok bağışlıyıcı ve sınırsız rahmet sahibi olarak bulacaklardı." (Nisâ: 4/64) meâlindeki âyet, müfessirlerce şöyle anlaşılmıştır: Hayatında olduğu gibi, bekâ âlemine intikal ettikten sonra da müminler, Rasûlullah'ın (sav) yanına (kabri başına) gider ve burada Allah'tan af diler ise bu ziyaret, dileklerinin kabulü konusunda faydalar sağlayacaktır. Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir mescidi ziyaret etmek için hususî yolculuk yapılmaz; ancak bundan üç mescid müstesnadır: Kâbe (Harâm) Mescidi, Aksâ Mescidi ve benim mescidim". "Beni vefatımdan sonra ziyaret eden, hayatımda ziyaret etmiş gibidir". "Beni ziyaret edene şefâatim gerekli olur."
Bir yandan bu teşvikler, diğer yandan, Sevgili Peygamber'i (sav) hayatında görememiş bulunan müminlerin gönüllerinde yanıp tutuşan sevgi onları, karşı durulamaz bir cazibe ile Medîne'ye doğru çekmektedir:
Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahrânın
Benim de bağrımı yaktıkça yaktı hicranın
Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum
Gerildi karşıma yıllarca âilem, yurdum
"Tahammül et" dediler... Hangi bir zamana kadar
Ne bitmez olsa tahammül onun da bir sonu var!
* * *
Şamdan yana bir kapusı nurdan yalabur yapusı
Şefâat umar hepisi gel varalum Muhammed'e
Mekke'nin ortası kara hem nazar ittüm dört yâra
Âşık oldum Peygamber'e gel varalum Muhammed'e
Âb-ı Zemzem suyın içen çok tevbe istiğfar iden
Ol Habîb'ün nûrun gören gel varalum Muhammed'e
İşte bu âşıkların izinde Peygamber şehrine kavuşan mümin, şehri görür görmez yüksek sesle salâvât-ı şerife okumaya başlamalı ve şuna benzer duâlar etmelidir: Allah'ım, işte Peygamberin'in (sav) mukaddes şehri; onu benim için cehenneme karşı korugan, azâb ve kötü hesâba karşı güvence kıl!" Yerini bulunca hemen yıkanmalı (veya abdest almalı), en güzel elbisesini giymeli, güzel kokular sürünmeli ve edeb içinde Ravza-i Mutahhara'ya yönelmelidir. Mescid'e girince iki rek'at namaz kılmalı, sonra içi ve dışı ile huşû içinde Allah Sevgilisi'nin (sav) mübârek başlarının hizasına kadar gelmeli, birkaç adım uzakta, yönü kıble ile kabir arasına dönük olarak O'na (sav) selâm vermeli, bir adım geri atıp Hz. Ebû Bekr'e, yine bir adım geri gidip Hz. Ömer'e selâm vermeli, sonra ilk yerine gelerek Peygamberimiz'in (sav) rûhu için Fatîha ve Mümkünse Yâsin sûrelerini okumalı ve dilediğince duâ etmelidir. Akıl, şuur ve irade yerinde olduğu müddetçe mübârek kabrin duvar ve penceresine el ve yüz sürmemeli, aşkını edebi ile kontrol etmelidir.
es-Salâtu ve's-selâm aleyke Yâ Rasûlallah!..