Höyük, çok eski bir yerleşme yerinin zamanla toprakla örtülüp tepe biçimine gelmiş halidir. Höyükler genelde üst üste gelmiş çok evreli yerleşim yeri birikimleridir. 1-40 metre yükseklikte ve 1000-1500 metre genişlikte olurlar. Uygarlıkların araştırılmasında önemli referanslardır.
Höyükler, günümüze göre en yakını en üstte olmak üzere eskiye doğru uzanan bir katmanlaşma gösterirler.
Orta Anadolu höyüklerinde neolitik, kalkolitik, ve tunç çağı yerleşmelerinin üzerinde, Frig, Hitit, Selçuklu ve Osmanlı yerleşimleri görülebilir. Hatta modern yerleşimlerin bir kısmı da höyükler üzerinde kuruludur. Anadolu’da yaklaşık 20.000 höyük bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunların en bilinenleri:
Tümülüsler mezar ya da mezarlıkların üzerinde zamanla toprak yığılmasıyla oluşmuş küçük tepeciklerdir. Bunlara kurgan adı da verilir.
Traklar'ın mezarları bu şekildedir.
Trakya'nın en görsel anıtları tümülüslerdir. Trakya'nın tek düze doğal yapısını süsleyen ve ona bir hareketlilik getiren tümülüslerin tam bir envanteri çıkartılmamıştır. Genel olarak mezarın üzerine yapılan her türlü yükselti tümülüs olarak adlandırılsa da, yapıldıkları döneme, tepenin ve mezar odasının biçimine, niteliğine, ölünün gömülüş şekline göre mezar tepelerinin değişen geniş bir çeşitlenmesi vardır.
Mezarın yerini bir tepe ile belirleme geleneğinin bilinen ilk örnekleri Avrasya steplerinde, MÖ 4. bin yılın başlarına aittir; kurgan olarak da adlandırılan bu mezar tepelerinin altında, ölü basit bir çukur ya da ahşap bir odaya yerleştirilmiştir. Bu geleneğin, steplerden gelen etki ile, Trakya'ya ilk olarak MÖ 3. bin yıl içinde girdiği bilinmektedir. Trakya'nın Tunç çağ mezar tepeleri, daha sonraki dönemlerin tümülüslerine göre daha basık ve yayvan, çoğu kez de 2-3 m yüksekliğindeki tepeciklerdir; ancak Bulgaristan' da ender olarak yüksekliği 7 metreyi bulanlar da vardır. Tepelerin dolgulanm toprak değil taş oluşturduğundan, bunlan "Taşlıtepe" olarak tanımlamaktayız. Bu tür mezar tepelerinde ölü, tepenin altındaki bir çukura, ve çoğu kez uzun olarak yatırılarak gömülmüştür. Tepenin değişik kesimlerinde münferit mezarlara da rastlanır. Taşlıtepeler tek olabilecekleri gibi, bazen tümülüs mezarlığı gibi, sayıları 30'u bulan topluluklar da oluşturabilir.
İlk Demir çağ' dan itibaren mezar tepeleri daha sivri ve konik bir biçim almış, dolgularında taş ile birlikte killi toprak da kullanılmıştır. Demir Çağı'nın ilk kısmına tarihlenen mezar tepelerinde gene ayrı bir mezar odası yoktur; ölü toprağa açılmış ve ahşap ile kaplanmış bir odanın içine yatırılmıştır. Orta Demir Çağı'ndan itibaren mezar odası ya da taş lahidi olan gerçek tümülüsler görülmeye başlar. Bu tür tümülüsler için genellikle uzaktan görülebilen sırt ve yamaçlar tercih edilmiştir İkili ya da üçlü tümülüsler yaygın olmakla birlikte, tümülüs mezarlığı şeklinde sayıları dokuz ile otuzaltı arasında değişen gruplara da rastlanmaktadır. toplu tümülüs mezarlıklarının, daha eski bir kutsal alanın üzerinde yer aldığı görülmektedir.
"Midas, krallığı boyunca antik tanrıların ilginç espri anlayışlarına hedef olmasıyla ünlü Frigya kralı.
Ünü, dokunduğunun altın olması ve Apollon ile Pan arasinda düzenlenen müzik yarışmasında jüri üyesi oluşu ve sırf içinden yükselen isyan duygusunu bastırma dürtüsü ile hareket ederek Pan'ı birinci seçmesi ile, Apollon tarafindan bir çift eşek kulağı ile ödüllendirilmesinden kaynaklanır.
Pankuş
'İmparatorluk Meclisi' veya 'Soylular Kurulu' olarak da adlandırılabilecek Hitit Parlementosu.
Pankus'u oluşturan soyluların yüksek hakları vardı ve kralın yargısına bağlı değillerdi. Soylulara devlet tarafından bir miktar toprak verilir, buna karşılık onlar da krallık ordusuna gerekli silahları ve atlı savaş arabalarını tahsis etmekle görevlendirilirlerdi. Birçok ülke sorunu ve tartışmalı konular Pankus'ta kralla birlikte görüşülür ve karara bağlanırdı. Pankus, kralın kararları hakkında söz sahibi bir kurul ve böylelikle de onun mutlak hakimiyetinin tek denetleyiçisiydi. Pankus'la birlikte Hitit İmparatorluğu, dünyadaki en eski meşruti devlet olarak insanlık tarihinde eşsiz bir yer almaktadır.
Koloni, bir devletin nüfusunun bir bölümünü yerleştirmek için denizaşırı bir ülkeye sahip çıkması ve yurttaşlarını oraya iskan etmesi halinde meydana gelen yeni yurttur.
Bazı durumlarda "sömürge" ile eş anlamda kullanılır fakat sömürgeden farklı bir kavramdır. Yeni fethedilen ülke sömürge değil, onu kuran devletin normal bir parçasıdır. Bunun yanı sıra, ülkesinden ayrılıp başka bir ülkeye yerleşmiş insan topluluğu veya bir ülkede bulunan yabancı uyruklu kişilerden oluşan topluluk anlamında da kullanılır.
"
Tavananna, Hititlerde kral eşlerine verilen hititçe unvan. Türkçe karşılığı 'anne kraliçe'dir.
Hitit kraliçelerinin sahip oldukları saygınlık hitit sosyal yaşamının belirgin bir özelliğiydi. Kraliçeler bu unvanı kral kocaları öldükten sonra da taşıyorlardı. Yeni kralın eşi tavananna unvanını ancak bir önceki kral eşinin ölümünden sonra elde edebiliyordu. Bu yasa kazanılmış bir hakkın koruyucusu olma özelliğinden, o dönemki hitit hukukunun gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olarak değerlendirilir.
"