BİRİNCİ BÖLÜM
Kamuoyu çağdaş politika biliminin üzerinde durduğu konulardan biridir. Otoritelere göre kamuoyu yeni bir kavram sayılmaz. Ancak, bilimsel araştırma ve inceleme konusu olarak ele alınması oldukça yenidir. Özellikle siyasi bilimciler, sosyologlar ve sosyal psikologlar bu konuyu çeşitli açılardan ve farklı araştırma teknikleri kullanarak incelemektedirler.
Kamuoyu nedir, kamuoyu nasıl oluşur veya nasıl oluşturulur, siyasi rejimlere göre kamuoyunun oluşması farklılık gösterebilir mi, kamuoyu siyası kararları nasıl ve ne ölçüde etkiler, iktidar seçkinleri için kamuoyu neyi ifade eder, Türkiye’de kamu oyunu oluşturan kişilerin kanaatlerinin biçimlenmesinde, etkilenmesinde nelere dikkat edilmelidir?
1.KAMUOYU OLUŞTURMA
1.1.Kamuoyu Nedir? Sanılır ki bir kamu ve bu kamunun oyu bulunmaktadır. Böyle bir şeyden söz edilemez. Toplumda yaşayan tüm bireylerin ortak görüşü olduğundan da söz edilemez. Bir sorun karşısında herkesin aynı görüşü taşıması sosyolojik gerçekliklere aykırı düşer. O halde kamu oyu nedir? “Belli bir tartışmalı sorun karşısında bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakim olan kanaattir”. Ancak bu tanımda ilgili grup içinde “Hakim kanaatin” nasıl ortaya çıktığı ya da hangi faktörlerin etkili olduğu açık değildir. Bu konuda iki önemli unsur rol oynamaktadır. Birincisi “sayı” diğer bir ifade ile çoğunluk, ikincisi ise yoğunluk etkinlik faktörüdür. Bir anlamda kamuoyu çoğunluğun kanatidir, denilebilir. Bu bakımdan kamu oyu kavramında nicelik unsurlarından çok nitelik unsuru ağır basar. Sonuç olarak “Kamuoyu, kendini etkin olarak duyuran kanaattir.” Biçiminde tanımlanır.
1.2.Kamuoyu Nasıl Oluşur?: Kamuoyunu oluşturan kişisel kanaatlerin biçimlenmesinde (kamuoyunun oluşmasında) çeşitli psikolojik ve sosyolojik etkilerin rol oynadığı görülür. Bunlar:
1.2.1.Kişilek Yapısı (Psikolojik etkiler): Kişilik yapısı ile ilgilidir. Kişinin doğuştan getirmiş olduğu mizacı ve onunla çevre etkileşimine giren karakteri, çocukluk deneyimleri ve öğrenilmiş davranışları, neyi – nasıl algılayacağını belirler.
1.2.2.Sosyal Çevre (Sosyolojik etkiler): Bu faktör kişinin artık toplumda yaşayan bir birey olarak sosyalizasyon sürecinde öğrendikleri ve çevre ile olan etkileşimlerinde anlam kazanır. Aile içinde çocuğun yetiştiriliş biçimi, ailenin kullandığı iletişim biçimi ve sahip olduğu statüsüne uygun rol davranışları, onun ilerideki yaşamında belirleyici olmaktadır. Fakat bu durum çocuğun ailesinden öğrendiklerinin hiç değişmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü birey hem değişen hemde değiştiren bir varlıktır. Örneğin muhafazakar bir ailede yetişen bir çocuk yaşamı sürecinde girdiği farklı ortamlarda, okul ve arkadaş gruplarında daha radikal davranabilir. Başka bir örnek, batılı normlarında yetişen bir çocuk aynı şekilde , ilerideki yaşam dönemlerinde tutucu bir durum sergileyebilir. Bireyin okul yaşamı arkadaş çevresindeki etkileşimleri, ilişkileri ve öğretmenleri de yaşam boyunca etkili olmaktadır. Okul yaşamı, bireyin aynı zamanda öğretim ortamında ulusal bütünleşme ve yurttaş olma bilincinin verildiği ve bireyin yaşamında önemli rol oynayan bir süreç olarak değerlendirilebilir. İş ve meslek yaşamı da bireyin öğrenme sürecinin devam ettiğini göstermekte ve birey yeni gruplara girdikçe farklı ilişkiler içinde olabilmektedir. Sonuç olarak sosyolojik faktörler, bireyin bu sosyalleşme süreci içinde görüş ve tutumlarının değişmesine etki etmektedir.
1.2.3.Kitle İletişim Araçlarının Etkisi .(KİA) Teknolojik gelişmelerle birlikte etki alanları giderek genişleyen bu araçların temel özelliği, olayları ve yorumları çok kısa bir zamanda büyük kitlelere yayabilmeleri ve böylece onların kanaatlerine yön verebilme olanağına sahip olmalarıdır. 1940’ lerde başlayan kitle iletişim araçlarının bireyleri etkilediği üzerinde yapılan araştırmalar, etki düzeyinin sınırlı olduğunu ya da dolaylı bir etkinin söz konusu olabileceği üzerinde sonuçlanmıştır. Böyle bir sonucun nedenlerinden biri “etki” sözcüğünden neyin kastedildiğinin açık olarak belirlenmediğinden kaynaklandığı ifade edilir. İkinci bir neden ise kitle içindeki bireyin, çeşitli kanallardan kendisine yöneltilen haber ve yorumların hepsine açık olmamasıdır. Bu haber yığını içinde yalnızca kendi seçtiklerine kulak verir. Kendi ilgi alanına giren, kendince önem taşıyan konuları kendi görüşlerine, yerleşmiş düşünce ve kanaatlerine uygun olanları seçme eğilimindedir. Psikolojide bu eğilime “Algıda seçilcilik” adı verilmektedir.
1.2.4.Yüzyüze İletişim; Kanaat (fikir) Önderleri (Opinion Leaders) Öte yandan birey, bağlı olduğu sosyal grubun normlarına, kollektif yargılarına ters düşen, onlarla çatışan haber ve yorumları kolayca kabullenmez. Bu haberleri grubun değer yargılarına göre bir süzgeçten geçirir, eleme yapar. Kendisi için bir nevi “eşik bekçizi” (gate – keeper) görevi yapar. Diğer açıdan bakıldığında, her birey içinde bulunduğu grubun kültürel özelliklerine göre aktarılanları anlamaya çalışır. Dolayısı ile bu araçlardan gelen mesajların etkisinin sınırlayıcı yönü olarak değerlendirilir. Ancak böyle bir durum karşısında bile grubun lideri , grubun üyeleri ile yaptığı toplantılarla yüz yüze kurduğu iletişim sayesinde kendi kanaatlerine üyelerine kabul ettirebilir. Seçim döneminde Amerika Birleşik Devletlerinde küçük bir kasabada, Lazarsfeld, Katz ve Berelson tarafından yapılan bir araştırmada, grup lideri, adaylar hakkında gazetelerden okuduklarını ve radrodan işittiklerine yorumlar katarak üyelerine anlatmıştır. Bunun sonucunda üyeler, grup liderinin görüşlerine katılmışlardır. Araştırmacılar bu durum karşısında grup liderine “ kanaat önderi” adını vermişler ve yüz yüze yapılan konuşmaların kitle iletişim araçlarından daha etkin olduğu sonucuna varmışlardır. Türkiye de de muhtarların aynı işlevi gördükleri söylenebilir. Kamu olunun oluşumundaki bu psikolojik ve sosyolojik etkiler , farklı siyasi sistemlerde değişik biçimlerde rol oynamaktadır.