Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kan Hakkinda Genel Bilgi Ve Herşey

Kan Hakkinda Genel Bilgi Ve Herşey Hakkında Bilgi - Kan Hakkinda Genel Bilgi Ve Herşey Nedir Özet


Araştırmalar



KAN HAKKINDA GENEL BİLGİ
Kanın Hayati Fonksiyonları :
Kan bedenimize canlılık vermek için yaratılmış bir yaşam sıvısıdır. Bedenimizde dolaştığı sürece onu ısıtır, soğutur, besler, korur, ona enerji verir ve içindeki zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Bedenimizdeki haberleşmenin neredeyse tamamını üstlenir. Ayrıca damarlarda oluşan her yırtığı anında kapatır. Sistem böylelikle kendini sürekli olarak yeniler.

60 kg. ağırlığındaki bir insanın damarlarında ortalama 5 lt. kan dolaşır. Kalp, bu miktarı bedende rahatlıkla bir dakikada dolaştırabilir. Ancak, fiziksel bir zorlanma sırasında ya da spor yaparken bir dakikada bu miktarın beş katını dolaştırabilir. Kan, saç köklerinden ayak parmaklarına değin bedenin her yerinde, atardamarlar, kılcal damarlar ve toplardamarların içerisinde akar. Damarlar öylesine kusursuz bir yapıda yaratılmıştır ki, içlerinde tanecikler çökelmez, tıkanıklıklar oluşmaz. Bu karmaşık sistemin içinde, çeşitli, besin maddeleri ve ısı taşınır.

Oksijen Taşıyıcısı :
Soluduğumuz hava, yaşamın en gerekli maddesidir. Ateşin, odunu yakabilmesi için nasıl oksijene gereksinimi varsa, hücrelerin de enerji üretimi sırasında şekeri parçalayabilmek için oksijene gereksinimi vardır. Bunun için, oksijenin akciğerlerden kaslara ulaştırılması gereklidir. İşte, karmaşık bir boru hattına benzetebileceğimiz kan dolaşım sistemimiz de bu görevi üstlenir.

Oksijeni taşıma görevini, alyuvarların içindeki hemoglobin molekülü yerine getirir. Yassı, yuvarlak ve her iki yanı basık bir yapıda olan alyuvarların yalnızca biri neredeyse 300 milyon hemoglobin taşır. Alyuvarların, kusursuz bir çalışma sistemi vardır. Oksijeni taşımakla kalmayıp, onu gerektiği yerde de bırakabilir. Bunu da en gerekli yer ve zamanda, örneğin çok çalışan bir kas hücresinin yanından geçerken yapar. Alyuvarlar, oksijeni bu şekilde gerekli dokulara verirken, şekerin yakılmasından açığa çıkan karbondioksiti de alarak akciğere taşır ve orada bırakır. Bunun ardından hemen yeniden oksijenle bağlanır ve onu yeniden gerekli dokulara taşır.
  
Basıncı Ayarlı Bir Akışkan :
Hemoglobin molekülleri oksijenin yanı sıra azotmonoksit (NO) gazını da taşır. Eğer bu gaz kanda taşınmasıydı, kan basıncı sürekli değişim gösterecekti. Hemoglobin ayrıca azotmonoksit yardımıyla bir dokuya ne kadar oksijen verileceğini de denetlemektedir. Dikkat ederseniz, sözünü ettiğimiz bu "denetleme"yi yapan, sadece bir molekül, yani hiçbir beyni, gözü, bilinci, aklı olmayan karmaşık bir atom yığınıdır. Bir atom yığınının vücudumuzu kusursuzca denetlemesi ise, elbette ki bu vücudu kusursuzca yaratmış olan Allah'ın sonsuz ilminin bizlere bir göstergesidir.

İdeal Tasarımlı Hücreler :
Alyuvarlar, miktar bakımından diğer kan hücrelerine göre çoğunluktadır. Yetişkin bir erkeğin damarlarında 30 milyar alyuvar yüzer. Bu sayıdaki alyuvarlarla bir futbol sahasının neredeyse yarısı kaplanabilir. Kanımıza, dolayısıyla tenimize renk veren hücreler alyuvarlardır.

Alyuvarlar yassı disklere benzer. Esneklikleri sayesinde en dar kılcal damarlardan ya da en küçük gözeneklerden geçebilir. Alyuvarların bu esneklik özelliği olmasaydı, vücudun pek çok noktasında takılı kalırlardı. Çünkü kılcal damarlar yalnızca 4-5 mikrometre kalınlığındadır (1 mikrometre=milimetrenin binde biri). Oysa alyuvarların çapları 7,5 mikrometredir.

Eğer alyuvarlar böylesine büyük bir esneme özelliğinde yaratılmamış olsalardı ne olurdu? Bu sorunun cevabını şeker hastalığını araştıranlar bilir. Şeker hastalarının kan hücreleri genellikle esnekliklerini yitirir. Bu nedenle, hastaların gözlerindeki hassas dokular esnek olmayan kan hücreleri tarafından tıkanır. Bu tıkanma ise körlüğe yol açabilir.

Otomatik İşleyen Acil Durum Sistemi :
Bir alyuvar hücresi bedende yaklaşık 120 gün dolaşır. Bu sürenin sonunda görevini tamamlamış olur ve makrofaj adlı savunma hücreleri tarafından yenir. Bu kayıp, sürekli tekrarlanan bir üretimle dengelenir. Normal koşullarda, saniyede 2,5 milyon alyuvar üretilir, ancak gerektiğinde bu sayı artırılabilir. Üretim hızı, eritroprotein adlı bir hormon yardımıyla dengelenmektedir. Örneğin kaza sonucunda oluşan ağır kanamalarda ya da burun kanaması gibi durumlarda alyuvar kaybı hızla dengelenir. Ayrıca alyuvarların ek üretimi, solunan havadaki oksijen miktarının düşmesi durumunda da gerçekleşir. Örneğin Himalaya dağlarına tırmanıyorsanız, havadaki oksijen giderek düşecek, vücut ise azalmakta olan oksijeni daha yüksek bir verimle kullanabilmek için böyle bir tedbiri kendiliğinden alacaktır.
  
Mükemmel Bir Ulaşım Sistemi :
Kandaki hücrelerin dışında, vücuda giren birçok madde de kanın plazma denen kısmında taşınır. Bu sıvı, kan hücreleri içermediğinden sarı berrak bir renktedir. Plazma, beden ağırlığının %5''İni oluşturur ve bunun da % 90'dan fazlası sudur. İçinde tuzlar, mineraller, karbonhidratlar, yağlar ve yüzlerce değişik türde protein yüzer. Kandaki proteinlerin bazıları taşıyıcı proteinlerdir. Bunlar yağları kendi üzerlerine bağlayıp onları gerekli dokulara ulaştırır. Eğer yağlar proteinler tarafından bu şekilde taşınmasaydı, birbirleriyle birleşir ve kanda, çorbadaki yağ öbekleri gibi, denetimsiz bir şekilde yüzerlerdi. Bu ise ölümcül sağlık sorunları meydana getirirdi.

Bedendeki özel haberci görevini ise plazmada dolaşan hormonlar üstlenir. Hormonlar, organlar ve hücreler arasında kimyasal mesajlar taşıyarak haberleşmeyi sağlar.

Albümin, sayıca en fazla olan plazma proteinidir ve bedende bir anlamda taşıyıcılık görevi yapar. Kolesterol gibi yağları, hormonları, zehirli bir safra kesesi maddesi olan sarı bilirubini, ve penisilin gibi ilaçları kendine bağlar. Zehirleri karaciğerde bırakır, besin maddelerini ve hormonları ise gerekli oldukları yerlere götürür.

Bütün bunlar üzerinde düşündüğümüzde ise, vücudun ne kadar olağanüstü detaylara sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir proteinin yağ, hormon ve ilaçların ayrımını yapabilmesi, gerekli yerlerin ihtiyaçlarını tespit etmesi, miktarlarını belirleyip ilgili yerlerde bırakması ortada kusursuz bir plan olduğunu göstermektedir. Kaldı ki burada saydıklarımız, vücuttaki on binlerce farklı biyokimyasal olaydan sadece bir kaç tanesidir. Vücudun içindeki trilyonlarca farklı molekül, muhteşem bir uyumla çalışmaktadır. Ve tüm bu moleküller, gerçekte tek bir hücrenin, anne rahminde oluşan ilk hücrenin bölünüp çoğalmasıyla oluşmuştur. Açıktır ki, insan vücudundaki bu muhteşem sistem, insanı tek bir damla sudan yaratmış olan Allah'ın muhteşem sanatıdır.

Özel Denetim Mekanizmaları :
Besin maddelerinin, atardamarlardan gerekli oldukları dokulara ulaşabilmesi için, doku duvarını aşması gerekir. Doku duvarı, çok küçük gözeneklere sahip olsa da, hiçbir madde kendiliğinden bu duvardan geçemez. İşte bu sorunu çözen ve besinleri doku duvarından geçiren etken, kan basıncıdır. Ancak besin maddelerinin dokulara gerektiğinden fazla geçmesi durumunda ise, bu kez dokuda iltihaplanma oluşacaktır. Bu nedenle, kan basıncını dengelemek için, sıvıyı kana geri çeken bir mekanizma kurulmuştur. Bu görevi yine albümin üstlenir. Albümin, doku duvarlarındaki küçük gözeneklerden geçmek için fazla büyüktür ve kandaki yüksek yoğunluğu nedeniyle, suyu bir sünger gibi emer. Albümin olmasaydı beden, adeta suda beklemiş bir fasulye gibi şişerdi.

Beyinde ise, kandaki maddelerin denetimsiz bir biçimde doku duvarlarından geçmemesi gereklidir. Çünkü istenmeyen bir madde sinir hücrelerine (nöronlara) zarar verebilir. Bu nedenle beyin, zarar gelebilecek tüm olasılıklara karşı korunur. Gözenekler, yoğun hücre tabakaları ile kapatılmıştır. Her maddenin, bir kontrol noktasından geçer gibi öncelikle bu hücreleri aşması gerekir. Bu şekilde, bedenin en duyarlı organına dengeli bir besin akışı sağlanmış olur.

ANEMİLER

Anemiler,hemoglobini azaldığı bir durumdur.Buna ilaveten,genellikle alyuvarların sayısı azalmıştır.Çeşitli sebepleri olan bir çok anemi vardır.Grup olarak anemiler kan bozuklarının en yaygın olanıdır.

Anemi başladığı zaman belirti ve semptomları o kadar hafiftir ki çoğu zaman fark edilemez,fakat durum ilerledikçe bunların şiddeti artar.Başlangıçta normalden daha solgun ve yorgun olabilirsiniz.Solgunluğu kontrol etmek için en uygun yer tırnaklarınızın altı,yani tırnak yatağı,göz kapaklarınızın ve dudaklarınızın alt tarafları ve avuçlarınızdır.önemli sıklıkla avuçlarınızın içindeki kırışıkların çerçevesindeki deri kadar solgun olmasına yol açar.Fiziki çalışma yaptığınızda normalden kısa sürede nefesiniz kesilir.Aynı zamanda kalp atışlarınızın normalden süratli olduğunu fark edersiniz
Demir Eksikliği Anemisi:
Demir eksikliği anemisi,vücuttaki demir miktarı gereken ölçüde hemoglobin yapılmasına imkan vermeyecek kadar yetersiz olduğu zaman meydana gelir

Demir eksikliği anemisinin semptomları öylesine tedricen meydana gelme eğilimindedir ki sıklıkla,bunları fark etmek zordur.Diğer anemilerde olduğu gibi kendiniz yordun hissedebilirsiniz ve harekete dayanıklılığınız azalabilir.cildiniz,diş etleriniz ,tırnak yataklarınız ve göz kapağı civarlarınız solgunlaşır.sonunda kalp atışlarınız daha süratli ve fark edilebilir gibi hissedeceğiniz kadar şiddetli olabilir

Ender olarak,bu durumdaki kişilerin yiyecek olmayan şeylere karı şiddetli bir yeme istekleri belirir.Bu kişiler toprak,kil veya buz yiyebilirler.Bu maddelerin bazıları bağırsak sisteminde demir emilmesini olumsuz etkileyeceği için demir eksikliğini daha da kötüye götürebilir

Doktorunuz demir eksikliği anemisini teşhis etmek için çeşitli kan tahlilleri yapabilir.Tek tek alyuvarların boyutu küçülmüştür,fakat sayıları normale yakın olabilir hücrelerdeki hemoglobin miktarı düşüktür ve mikroskop altında alyuvarlar soluk görünecektir.

Sindirim yolundan kan kaybı söz konusu olduğu zaman özel testler dışkıdaki kan miktarını tam olarak ölçebilir.
Pernisiyöz Anemi:
Belirtiler:
-Fiziki çalışmaya dayanıklılığın azalması ve fark edilebilen süratli kalp atışları.
-Dilde yara ve acıma durumu.
-İştah azalması ve dengenin bozulması.
-Hafıza kaybı,depresyon ve bunama dahil olmaz üzere zihinsel değişiklikler.
-Elde ve ayaklarda duyu azlığı.

Pernisiyöz anemi kırmızı kan hücrelerini normal yapımı için gerekli olan B12 vitaminin eksikliyle meydana gelir.Sıklıkla kalıtsaldır.Pernisiyöz terimi etkili bir tedavini bilinmediği ve bu hastalığın kesinlikle öldürücü olduğu zaman benimsenmiştir.

B12 ihtiva eden yiyecekler et ve süt ürünleridir.Fakat ,katı vejetaryenler hariç,bu hastalık bu yiyeceklerden yeteri kadar yenmemenin sonucu değildir.Daha ziyade,pernisiyöz anemi sindirim yolunun B12 vitaminini emmeyi başaramamasından kaynaklanır.Emme işleminin böyle bozulmasının karmaşık bir proses olduğu düşünülmektedir.


Folik Asit Anemisi:
Belirtileri:
-Hastalığın başlangıç safhasında genellikle görünümde bir belirti yoktur.
- Fiziki çalışmaya dayanıklılığın azalması ve fark edilebilen süratli kalp atışları.
-Kilo kaybı.
-Diyare(İshal)

Pernisiyöz anemide olduğu gibi folik asit eskilklği alyuvarlaın yapısın olumsuz yönde etkiler.Folat olarak da bilinen folik asit,B vitamini grubunun bir üyesidir.Bunun yokluğu alyuvarların boyları büyümüş fakat sayıları azalmış olma özelliği gösteren bir anemiye sebep olur.Eksiklikler,eğer gıdanızda vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar folik asit almazsanız ve bağırsaklarınız bunu emmezse meydana gelir.
Orak Hücre Hastalığı:
Belirtiler
-Yorgunluk,nefessiz kalma ve süratli kalp atışları.
-Büyüme ve gelişmenin geri kalması.
-Bacakların aşağı kısımlarında cilt ülseri.
-Retina etkilendiği zaman görme problemleri

Orak hücre hastalığında,kırmız kan hücreleri esnek ve yuvarlak olmak yerine sertleşir ve yarım veya orak şeklini alır.Alyuvarlarda meydana gelen bu değişiklikler ağrı krizlerini hızlandırır.Bu rahatsızlık adını ,hemoglobin S olarak bilinen,anormal bir çeşit hemoglobinin varlığından doğan bu biçim değişikliğinden alır.Bu hücreler kolayca hasar görebilir ve hemoliz eğilimi gösterirler,yani alyuvar parçalanır ve hemoglobini plazmanın içine boşaltır,buda kansızlık sonucu doğurur.Bu hastalık kalıtsaldı
LÖSEMİLER
Lösemiler,vücudun,kemik iliği ve lenf sistemi dahil olmak üzerekan yapan dokuların kanseridir.Bu kanserler büyük miktarlarda anormal akyuvarların meydana gelmesine yol açar.Bu anormal akyuvarlar kemik iliğinde,lenf sisteminde ve kanda yüksek konsantrasyona ulaşır ve bunların birikime hayati organların fonksiyonunu bozabilir.Sonunda bunlar sağlıklı kan hücrelerinin;akyuvarlar alyuvarlar ve trombositler dahil olmak üzere yapımın engeller.

Anormal Akyuvarların aşırı bolluğuna ek olarak sağlıklı olanlarında sayısı yetersizdir.Dolayısıyla vücudun enfeksiyonlar mücadele kapasitesi azdır.Anormal akyuvalr kemik iliğinde alyuvar ve trombositlerin yapılmasını engeller.Alyuvarların eksikliği vücudun organlarının yeterli oksijen almadıkları anlamına gelir,trombositlerin yetersizliği kanın pıhtılaşma yeteneğini azaltır,bu şekilde kanamaya ve yaralanmaya daha yatkın hale gelir.Bütün bu etkilerinde dolayı tedavi edilmezse öldürücüdür....

Löseminin nedenleri bilinememektedir.Araştırmacılar,belirli kimyasal maddelerin ve virüslerin bunda rolü olabileceği görüşünü ortaya atmışlardır.Lösemiye yatkınlık kalıtımsal olabilir.Hastalık bazı ailelerde nesiller boyu görülebilir.

Lösemiler lenfositik,miyelojen ve monositik olarak sınıflandırılır.bu sınıflandırma hangi tip akyuvarların etkilendiğine dayalı olarak yapılır.

Miyelojen lösemi,granülositlerin bir tür kanseridir ve granülosit ise kemik iliğinde yapılan bir tür akyuvardır.lenfositik lösemi lenfositlerin bir hastalığıdır;lenfositler lenf sisteminde veilikte üretilen bir tip akyuvardır.Monositik lösemikemik iliğini akyuvarları olan monositlerle ilğilidir

Lösemi tipleri,ne kadar süratli ilerledikleri ve etkilenen hücrelerin olgunluk durumuna göre daha başka bölümlere ayrılır.Akut lösemi,olgunlaşmamış olan hücrelerin çogalmasıyla,süratle ilerler.Blast adı verilen bu hücreler daha olgun akyuvarların habercisidir.Kronik lösemi ağır ağır ilerler ve özelliği hem blastların hem de daha olgun akyuvarların aşırı derecede üretilmesidir.Hem akut hem de kronik şekilleri erkeklerde kadınlara nazaran daha sık görülmektedir.
LENFOMALAR
Lenfomalar,lenf sistemin kanserleridir.Lenf sistemi bütün vücuda yayılmış ve birbirine lenfatik denilen küçük damarlarla bağlı olan lenf düğümlerinde ve lenf guddelerinden meydana gelmesidir.Dalak da lenf sisteminin bir parçasıdır.Sıklıkla lenfomanın ilk belirtisi başka bariz belirti olmaksızın lenf düğümlerini büyümesidir.Normal olarak fasülye boyunda olan lenf düğümlerini şişmesi her zaman lenfoma belirtisi olmayabilir,diğer bir çok durum düğümlerin büyümesine yol açabilir.Fakat eğer guddeler 3 haftadan fazla bir süre şiş kalırsa doktorunuza danışınız.Lenfomalar çok geniş alana yayılan bir tür hastalıktır.
KEMİK İLİĞİNİ BÜYÜME BOZUKLUKLARI:
Polycythemia Vera:
Belirtiler
-Güçsüzlük.
-Kaşıntı,özellikle sıcak banyoda.
-Baş dönmesi.
-Başta bir doluluk hissi ve yüzün ve ellerin kızarması.
-Karnın sol üst kısmında doluluk hissi.

Polycythemia Vera ,kemik iliği fazla sayıda kan hücresi ürettiği zaman meydana gelir.Polycythemia kanda çok hücre olduğu anlamına gelir.

Bu rahatsızlıkta,dolaşan kanda çok yüksek bir konsantrasyonda alyuvar vardır,fakat akyuvarların ve trombositlerinde sayısı atmıştır.Bu durum normal dışıdır ve sebebi bilinmemektedir.Polycythmeia vera genellikle orta yaş sonlarında meydana çıkar,çocuklarda son derece nadirdir.
Multipl Myelom:
Belirtiler
-Aneminin sonucu olarak yorgunluk.
-Sinsice ilerleyen sırt ağrısı.
-Özellikle omurgada veya kaburga kemiklerinde olmak zere açıklanamayan kemik kırılmaları.
-Burun kanamaları ve kanayan diş etleri gibi kanama problemleri.
-kemik kırılması.

Multipl myelom,ilikte plazma hücresi dene tipteki akyuvarların kontrolsüz olarak çoğalmasına yol açan bir hastalıktır.

Bu hücreler büyüyüp ilikte daha fazla yer kapladıkça kemikler zayıflayabilir,bu ağrıya sebep olur,özellikle de sırtta ve kaburgalarda kemikler daha hassas hale geldikçe daha kolay kırılır.
KANAMA BOZUKLUKLARI:
Hemofili:
Belirtileri:
-Bir çok derin veya büyük çürükler.
-Mafsallarda iç kanama nedeniyle ağrı ve şişme
-İdrarda veya dışkıda kan
-Kesik veya yaralardan veya ameliyat,diş çektirmeden sonra uzun süreli kanama.

Hemofili kan seven anlamına gelen yunanca kelimelerden adını almış olarak belirli pıhtılaşma faktörlerinin bir çok kalıtımsal bozukluğunu içine alır.Bunların en yaygını “Hemofili A” dır.Buna klasik hemofili de denir.Pıhtılaşma faktörü VII yetersizdir.Hemofili B olan ve Faktör IX in yokluğu olan diğer çeşit geri kalan vakaların çoğunu meydana getirir.

Hemofili A’ya ve Hemofili B’ye çekinik olan ve cinsiyete bağlı olan genler sebep olur.Dolayısıyla bu rahatsızlık hemen her zaman erkeklerde olur,kızlarda değil.Bir hemofili genin aileden alan kızlar genellikle belirti göstertmeyen taşıyıcılardır.Bunlarda hemofili özelliği bulunduğu söylenir,çünkü onlar diğer X: kromozomlarındaki normal gen tarafından korunurlar.Büyük sıklıkla hemofili portör olan anne yoluyla dededen erkek toruna geçen bir geçmişe sahip ailelerde görülür.Yine de hiçbir geçmişi olmayan ailelerde de yeni vakalara rastlanmaktadır.
Von Willebrand Hastalığı:
Belirtileri:
-Burun kanamaları ve aşırı ay hali kanamaları.
-Kolayca çürük oluşması
-Dışkıdan kan,özelliği siyah ve katransı görünüm

Bu kronik kanama bozukluğuna von willebrand faktörü denen pıhtılaşma faktöründeki bir bozukluk yol açmaktadır.Bir çok vakada aynı zamanda Faktör VIII inde yetersizliği vardır.Normal olarak,bu iki faktör trombositlerin kan damarı yaralanma yerine toplanmalarını sağlamak için ihtiyaç duyulan aktif kompleksi meydana getirmek üzere birleşirler.Von willebrand hastalığında trombosit toplanması ve pıhtı formasyonu bozulmuştur.


KAN YOLU BULAŞAN HASTALIKLAR




KAN YOLU BULAŞMA




YARALANMALAR KAN NAKLİ SIRASINDA
HASTA-HEKİM BULAŞMA OLANLAR


Bu iki kategoride bulunan hastalıkları şöyle sıralayabiliriz.
AİDS, Sıtma, Hepatit B, İnfeksioz Mononükleoz, Sitomegalo.


AİDS ( Acguaired İmmansystem Defficiency Syndrom ) ( Kazanılmış Bağışıklık Sistemi Yetersizlik Sendromu )

Etkeni HIV ( Human İmmunodefxicency Virüs ) virüsü. Hastalığa ilk kez 1981 yılında A.B.D.’de rastlanmıştır. Bu başlangıçtan sonra yapılan araştırmalarla bu hastalığın yaygın olarak Afrika’da olduğu görülmüştür. Bu hastalığın adı 1986 yılında alınan bir kararla HIV Virüsü olarak anılmasına karar verildi. Virüs bağışıklık sistemi hücrelerinin özel bir tipine saldırır. Hastalık, HIV virüsü enfeksiyonunun geç ortaya çıkmış şeklinden başka bir şey değildir. Kişi hasta olmadan da virüsü taşıyabilir. Hastalığın bu türlüsüne SEROPOZİTİF denir, çünkü vücudunda virüse karşı antikor taşır. Hastalığın klinik belirtileri çok çeşitlidir. Hastalık; cinsel ilişki ile, kan nakli ile ve ana rahminde daha sonrada ana sütü vasıtasıyla anadan çocuğa geçebilir. Bugüne kadar başka kesin geçiş yolu belirlenememiştir. Hastalığın şu anda bilinen bir tedavisi bulunmamaktadır. Tedavideki amaç hastanın bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Hastalığın tipik bir belirtisi yok. Bu hastalıkta ölüm genellikle AİDS’in kendisinden değil onun yol açtığı ikincil problemler nedeni ile olur. İkincil hastalıklara örnek olarak zatüre, menenjit, böbrek yetmezliği, karaciğer fonksiyon bozukluğu v.s. verilebilir. Bu hastalık bütün toplumlarda görülebilir.

- 1 -


SITMA

Çok eskiden beri bilinen dişi anofellerin sokmasıyla bulaşıp alyuvarlara yerleşen bir kan asalağından ileri geldiği 1880’de Laveren tarafından bulunmuştur.
Dünyanın en büyük yerleşik hastalığı olan sıtma; özellikle Afrika, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinde görülmektedir. Sıtma sivrisinek sokmasıyla ve çok nadiren kan nakli ile bulaşmaktadır. Hastalığın belirtileri ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, üşüme nöbetleri ile ortaya çıkar. Tedavi edilmezse ölümcül olabilir yada ağır olarak genel durum bozuklukları ortaya çıkabilir. Sıtmaya kesin teşhis boyalı kanın mikroskopta muayenesi ile konur. Sıtmanın tedavisinde klorokin ve muhtelif kinin türevleri etken tedavi yöntemleridir. Ancak bu tedaviler bazı kimselerde yan etki gösterdiğinden dolayı kullanımı zorlaşmaktadır.


HEPATİT B (SARILIK)

Genelde kan nakli ile ortaya çıkan bir hastalıktır. En çok görülen Hebatit B karaciğer narkoz yapar. İstahsızlık, halsizlik, ateş, gribe benzer bir sendrom ve sindirim bozukluklarıyla başlar. Aktif süreğden hepatit nedeni belli olmayan bir karaciğer iltihabıdır, bazen virüse bağlı olabilir. Özellikle genetik bakımından bağışıklık bozukluğuna eğilimli kadınlarda görülür, bazen tedaviyle bile siroza dönüşmesi engellenemez. Pek çok vaka özel bir tedavi gerektirmeden yatak istirahati ile normale döner. Sağlıklı iken aşı yaptırmak bir önlem olabilir. Arada sırada karaciğer testleri yapmakta bu hastalığın oluşması için bir önlem olabilir.



- 2
İNFEKSİOZ MONONÜKLEOZ

Virüse bağlı olarak ateş, forenjit ve lenflerde şişme gösteren rahatsızlık öpüşme yolu ile bile geçebilir. Etkeni, Eppstein-barr virüsü.
Aynı virüs bazı kanser türlerinde de etken olabiliyor. Pek çok vaka beş yaşından küçük çocukların %50’sinde kendiliğinden hafifçe atlatılır. Hastalığından kendinden çok komplikasyonları önemlidir. Bunlar menenjit, fleç, akçiğer fonksiyon bozuklukları v.s. dir. Tedaviden esas vücudu kuvvetlendirerek ve dinlenme ile 2 haftada geçer.


SİTOMEGALO

Doğumdan önce ve sonra her yaşta olabilir. Özellikle küçük çocuklarda görülen ve sitomegalik inklüzyonlar hastalığı denilen bir enfeksiyondan ve erişkinlerde çeşitli enfeksiyonlardan sorumlu virüstür. Bu virüs insanlarda; fazla miktarda kan nakli yapılmış hastalarda görülen mononükleoz sendromları, geleneksel virüslü hepatitin eşi karaciğer hastalığı, kötücül bir uru olan yada ümmüredepresör tedavisi gören hastalarda ortaya çıkan genel enfsiyonlar oarak görülür. Genelde çocuklarda etkili olan hastalık ağır beyin hasarları yapabilir. Daha ileri yaşlarda tehlikesi çok fazla değildir. Ancak bağışıklık yetersizliği olan hastalarda ölümcül olabilir. Tedavide gancylovir kullanılır. AİDS gibi rahatsızlıkları beraberinde getirir. Eğer hastanın bağışıklık sistemi zayıfsa tedavi cevapsız olur.


Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış