Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Karbon Hitratlar Hangi Besinlerde Bulunur

Karbon Hitratlar Hangi Besinlerde Bulunur Hakkında Bilgi - Karbon Hitratlar Hangi Besinlerde Bulunur Nedir Özet


Araştırmalar



 KARBON HİTRATLAR HANGİ BESİNLERDE BULUNUR
Bunu anlatabilmek için öncelikle glisemik indeks terimini açıklamak gerekir. Glisemik indeks, besinlerle alınan karbonhidratın kan şekerini ne derece yükselttiğinin göstergesidir. Glisemik indeksi yüksek olan besinleri, diğer bir deyişle tüketildiği zaman kan şekerini çok çabuk yükselten besinleri günlük diyette tercih etmemek gerekir. Bunun sebebi şöyle açıklanabilir; kan şekerinin aniden aşırı yükselmesi pankreastan insülin salınımını arttırır. Aşırı salgılanan insülin; bu şekerin bir kısmını kanda bırakır, bir kısmını kaslarda ve karaciğerde depolar, bir kısmını ise yağa (trigliserid) dönüştürür. Aşırı salgılanan insülin bir süre sonra kan şekerini normal seviyenin altına indirir. Bu olay o anda acıkmaya neden olur. Eğer acıkılınca tekrar glisemik indeksi yüksek besinler yenirse bu olay tekrar oluşur ve bu böylece bir kısır döngü halinde devam eder. Bunun sonucunda şişmanlık kaçınılmazdır. Çabuk acıkıldığı için gereksiniminden fazla yemek yeme ve aşırı salgılanan insülinin yağ depolaması, süratle kiloların artmasına neden olacaktır.O halde yapılması gereken glisemik indeksi yüksek besinlerin yerine düşük olanları tercih etmektir. Glisemik indeksi yüksek karbonhidratlar; beyaz ekmek, beyaz undan yapılmış makarna, beyaz pirinç, patates ve ondan üretilen besinler ( cips vs…), şeker ve şekerden yapılan ürünler (tatlılar,gofret,çikolata, pastalar vs…), beyaz undan yapılan yiyecekler ( pastanelik ürünler vs…), meyvelerden üzüm, incir, muz… Glisemik indeksleri düşük olduğu için tercih edilecek besinler ise; tam ekmek, çavdar ekmeği, tam buğday unundan yapılan makarna, esmer pirinç, kuru baklagiller, sebzeler ve glisemik indeksi yüksek olmayan meyveler. Bu besinler aynı zamanda yüksek posa içerikleri nedeniyle de özellikle tüketilmesi gereken yiyeceklerdir. Muz, üzüm, incir sık olmamak koşuluyla tüketilebilir. Patates ise kızartma yöntemi kullanılmamak şartıyla diğer besinlerle birlikte yenebilir. Bazı durumlarda glisemik indeksi yüksek karbonhidrat kaynaklarının düşük olanlarla kombine olarak kullanılması, bu olumsuzluğu bir dereceye kadar azaltabilir. Karbonhidrat seçimine dikkat ederek beslenmek, sağlıklı beslenme ilkelerinden bir tanesini oluşturur ve kilo koruma açısından son derece önemlidir bir adımdır.

Vücudumuz için en gereksiz gıda ŞEKER

Ağzımızın "tadı" şekerin aslında hiçbir yararı yok. Prof. Dr. Emel Alphan, şeker kullanımındaki artış nedeniyle, şişmanlık, kanser, diyabet ve kalp-damar hastalıklarının arttığını belirtiyor.

Şeker, hayatımızdan çıkarmakta zorlandığımız gıdalardan bir tanesi. Ancak şekerin rafine edilmiş şekliyle sadece 200- 300 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu biliyor muydunuz? Peki nasıl oluyor da keşfi bu kadar yeni bir gıda hayatımızda bu kadar çok yer edebiliyor? Konunun uzmanı Prof. Dr. Emel Alphan, "Nasıl ki otomobillerin çalışmak için benzine ihtiyacı varsa vücudumuzun da etkili bir yakıt olan karbonhidratlara ihtiyacı var. Beyin, sinir sistemi ve alyuvarlar normal koşullarda enerji kaynağı olarak yalnızca karbonhidrat olan glikozu, yani kan şekerini kullanırlar. Karbonhidratları genellikle bitkisel kaynaklı yiyeceklerden alırız. Bütün karbonhitratlar vücudumuzda şekere dönüşür ve kan şekerinin kaynağını oluştururlar. Gerçekte sofra şekeri dediğimiz rafine şekere ihtiyacımız yoktur. Çünkü vücudumuza giren her karbonhidrat kaynağı kan şekerine dönüşür ve enerji ihtiyacımızı giderir" diyor.

HAYATIMIZA YENİ GİRDİ
Sofra şekerinin bulunmadığı dönemlerde insanlar bal ya da pekmez gibi gıdalardan dolayı tatlı tadını biliyorlardı. Günümüzde şekerin tadını bilmeyen yok. O yüzden bir insanın hayatından tamamen şekeri çıkarmasını istemek de çok zor. Alphan bunu "Doğduğu günden itibaren şekerli gıdalara alıştırılan bir insana belli bir yaştan sonra şekeri kes demek çok zor. O yüzden bize çeşitli sağlık sorunlarıyla gelen insanlara şekerin yerini dolduracak farklı şeyler öneriyoruz." Şeker, hayatımıza yoğun olarak geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren yer etmeye başlamış. Bu dönemlerden önce ise saraylarda kullanılan lüks bir gıda maddesi. Şeker kullanımının tüm dünyada artmasıyla birlikte bazı hastalıklarda da artışlar görülüyor. Şişmanlık, kalpdamar hastalıkları, diyabet, kanser, sindirim sistemi hastalıkları, romatizmal hastalıklar bunlar arasında. Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Alphan konuyla ilgili şunları anlatıyor; "Bir enerji dengesizliği sorunu olan obezitenin tedavisinde ve sağlıklı beslenmede en önemli konu, enerji alımını artıran boş kalori kaynağı şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketiminin kısıtlanmasıdır. Ayrıca diyabetli kişilerde tatlı algılama duyusunun azalması ve tatlı yiyeceklerin genelde sevilmesi, tatlı yeme isteğini artırmaktadır. Bu ihtiyaçtan dolayı şeker yerine kullanılabilecek aynı tadı veren ancak sağlık açısından sakıncası olmayan düşük kalorili veya kalori içermeyen bazı yapay tatlandırıcıların üretimi ve tüketimi 19. yüzyılın sonlarında gündeme geldi." Şekerin bir çeşit bağımlılık yarattığını da belirten Alphan, sofra şekerine hiçbir bünyenin ihtiyacı olmadığını ve şekersiz de yaşanabileceğini sözlerine ekliyor.

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış