Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kutsal Kitap Ve Tanrı Sözü

Kutsal Kitap Ve Tanrı Sözü Hakkında Bilgi - Kutsal Kitap Ve Tanrı Sözü Nedir Özet


Araştırmalar



1. Kutsal Kitap ve Tanrı Sözü

I. Müslümanlar soruyor

* Neden bir değil de dört İncil var? Hangi İncil asıl olanı?
* İnciller arasındaki farklılıklar, değiştirildiklerine bir kanıt değil mi?
* Tek tek kitaplar yazarlarının adını taşırken (Yeşaya, Matta, Markos vb.) Kitabı Mukaddes nasıl Tanrı Sözü olabilir? Bu yazarlar en fazla kendilerine indirilen vahyin “aktarıcıları” olabilirler.
* İslamiyetin kabul edilen aktarılarındaki (Hadisler) gibi aktarıcılar ne vahyin direk tanıkları, ne de aktarıcıların silsilesinde değilken, nasıl olur da Kitabı Mukaddes’in kitaplarının yazarları güvenilir “aktarıcılar” olabilirler? Örneğin Luka İsa’yla hiç karşılaşmamıştır, üstelik kendisine bilgileri aktaranların adlarını da vermiyor (bkz. Luka 1,1-4).

II. İslami Görüş

Genel olarak

Temel olarak İnciller, bütün Kitabı Mukaddes gibi, müslümanlar tarafından Kuran ölçü alınarak değerlendirilir. İslam inancı Kuran’ı Tanrı tarafından vahyedilen her kutsal yazı için model ve ölçüt olarak görmektedir. Vahiy, peygambere yapılmıştır. Peygamber bu sözün taşıyıcısından ne daha eksiği ne de daha fazlasıdır. Metin bir defalık ve değişmez biçimde, hiç bir insani etki olmaksızın oluşmuştur.

Kuran gerçeğin ölçütüdür (furkan). Diğer her kutsal yazı bununla ölçülmelidir. Kitabı Mukaddes, İnciller de dahil, ancak Kuran’la uyum içindeyse Tanrı Sözü olarak görülebilir. Kuran’a sahip olanın diğer yazıları okumaya ihtiyacı yoktur. Onların hepsi ya değiştirilmiş ya da en azından yanlış anlaşılmışlardır. Asıl olarak verilen metinle artık uyum içinde değildirler. Bu yüzden müslümanlar arasında Kitabı Mukaddes’i okumak için çok az ilgi vardır, o da ancak hristiyanların kendilerine özgü öğreti ve ibadet şekillerini nereden kaynaklandırdıklarını öğrenme merakından. Bununla birlikte böylesi bir merak müslümanlar arasında Kuran’ın açıkça ve ebediyen geçerli gerçeğinden kuşku duymak gibi bir şüpheyle karşılanır.

Detaylı olarak

1. Yalnızca tek bir Kitap vardır, “bütün kitapların anası” (ummül-kitab, Kuran Al-i İmran 7; Rad 39; Zuhruf 4). O Tanrı’nın sözüdür ve “en iyi korunan levhada” saklanmaktadır (levh-i mahfuz, Kuran Bürüc 22). Bu asıl yazı zaman içerisinde seçilen peygamberlere vahyedilmiştir: Musa’ya Tevrat şeklinde (aşağı yukarı Tevrat’ın ilk beş kitabına benzemektedir); Davut’a Zebur şeklinde; İsa’ya İncil şeklinde, ve sonunda Muhammed’e Arapça Kuran şeklinde. Bütün bu kitaplar “indirilmişler”, Tanrı tarafından görevleri bunu bozulmadan, kelime kelime aktarmak olan peygamberlere “yazdırtılmışlardır”.

2. Bütün bu kitaplar, ebedi kitabın birer versiyonudurlar. Hepsi de aynı ve tek mesajı içerirler. Bu bir uyarıdır: Tek ve ebedi Tanrı’ya tapınacak, O’na hizmet edecek ve kimseyi O’nun yerine koymayacak ya da O’na eş tutmayacaksın. Yahudi ve hristiyanların kutsal kitapları, Tanrı Sözü’nün son ve en mükemmel şekli olarak Arapça ve bütün vahyin gerçeğini en açık ve güzel şekilde içeren Kuran’la buraya kadar uyum içindedir. Kitabı Mukaddes ile Kuran arasında eksik olan uyumun nedeni ise yahudi ve hristiyanların kendi kitaplarını hatasız korumamış, aksine “tahrif” etmiş olmalarıdır (harrafa).

3. İslami teologlar ve savunucular Tevrat ve İncil’in tahrif edilmiş olduğunu değişik yollardan kanıtlamaktadırlar.

— Kitabı Mukaddes’in ilk beş kitabı (Tora) tamamen Musa’nın kitabı olamaz; örneğin Musa’nın 5. kitabı (Yasa’nın Tekrarı) 34,5-8 Musa’nın ölümünden bahsediyor. Bu ayetleri bir başkasının yazmış olması gerekir. Kitabı Mukaddes’te başka eklemeler de vardır.

— Yeni Ahit’teki İnciller çelişkilerle doludur, örn. İsa’nın soy ağacı, Kudüs’e girişi, Petrus’un inkarı gibi. Ayrıca bu İnciller dört farklı yazar tarafından kaleme alınmıştır, içlerinden en az biri İsa’yı asla görmemiştir. Bu nedenle güvenilir hadis (hadis matavatir) kavramında belirlenen güvenilir aktarı için en temel kriteri yerine getirmemektedir: Peygamberin bir sözü ya da yaptığı bir şey hakkındaki aktarının zincirleme aktarı içinde ilk aktarana dek varması gerekir.

— Hristiyanlar bir dizi İncili geçerli kabul etmediklerini itiraf etmektedirler. Bunları örneğin “apokrif” İnciller olarak adlandırmaktadırlar. Bunlardan birisinin Kuran’la uyum içindeki gerçek İncil olması gerekir. Bir çok müslüman bu gerçek İncil’in yeniden bulunduğuna inanmaktadırlar: Barnabas İncili.

— Hristiyanlar Muhammed’in gelişiyle ilgili önbildiriyi hem Tevrat’tan hem de İncil’den silmişlerdir (bkz. Kuran Araf 157; Saff 6). Buna rağmen bu önbildirinin izleri bugünkü Kitabı Mukaddes’te bulunmaktadır. Tevrat, “Musa gibi” bir peygamberin geleceğinden bahsetmektedir (bkz. Tesniye-Yasa’nın Tekrarı 18,15: “Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin”; Tesniye-Yasa’nın Tekrarı 18,18: “Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek.”). Yuhanna İncili (14,17) “gelecek ve size tüm gerçeği öğretecek” birinden bahsetmektedir.

— Buna rağmen geçmişte ve günümüzde1 Kitabı Mukaddes’in bugünkü şekliyle metinsel otoritesini kabul eden müslüman din adamları vardır. Onlara göre, Kuran’ın bahsettiği tahrif metnin değiştirilmesi şeklinde değil, yalnızca Kitabı Mukaddes’in ifadelerinin yahudiler ve hristiyanlarca baştan beri (Pavlus!) yanlış yorumlanması şeklindedir. Günümüzde bazı başka müslüman2 yazarlar İncillerin tarihi olayların bilgi ve bilinci içinde ortaya çıktıklarını kabul etmektedirler. Ancak bu hristiyan yorumunun diğer yorumları ve müslüman yorumunu da olanaksız kılmadığını eklemektedirler.

— Aynı şekilde bazı müslüman bilimadamları3 da Kuran’ı modern metin yorumlama prensiplerine göre yorumlamaya başladılar. Ancak kendilerine toplumlarında siyasi ve akademik yönden büyük zorluklar çıkarılmaktadır.

III. Hristiyan Görüşü

1. Hristiyanlar için Tanrı Sözü en başta Kutsal Kitabın yazısı değil, kitabın tanıklık ettiği olaydır, yani insanlık tarihi içerisinde Tanrı’nın kendini vahyetmesi. Eski Ahit Mısır’dan çıkışa, Mısır’a kölelikten kurtuluş olarak tanıklık eder, Sina Dağı’nda Tanrı’nın halkla antlaşmasını aktarır ve kutsal topraklara sahip olunuşu, halkına kurtarır şekilde yakın olan ve onlarla kalmak isteyen Tanrı’nın sevgisi olarak açıklar. Hristiyanlar Yeni Ahit’in (İncil) yazılarında, İsa Mesih’in Tanrı Sözü olarak İsrail’in Tanrısının bütün halklar için tamamlayıcı ve mükemmel vahyi olduğu şeklindeki inançlarını vurgularlar. Örneğin, İsa’nın eziyetlere uğrayıp çarmıha gerilmesi ile ilgili İncillerin aktarılarını karşılaştırınca ortaya çıkan bir sözcük seçimi ve ifade farklılıkları vardır. Yeni Ahit’teki bütün aktarıların ortak yanı İsa’nın yaptıkları ve sözlerini O’nun dirilişinin ışığında ortaya koymalarıdır. Ancak İsa’nın dirilişi O’nun gerçek kişiliğini ve sözlerinin derinliğini açığa çıkarmıştır.

2. İnciller de dahil, Kitabı Mukaddes, Tanrı’nın “esinlediği” yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Tanrısal esinleme altında yazıldıkları için Tanrı sözüdürler. Kitabı Mukaddes’in “kitaplarının” çoğu belli bir dönem sözlü aktarıdan sonra adım adım yazıya geçirilmiş olan metinlerdir. Sonuç ise, Kutsal Kitap’ın, “Eski” ya da “İlk” Ahdin ve “Yeni” ya da “İkinci” Ahdin, Kilise onları koruduğu şekilde metinlerinin biraraya toplanmış hali, Kitabı Mukaddes’tir. Kilise’nin inancına göre bu kutsal kitap, bütünlük içinde Tanrı’nın işleri ve kendini vahyine tanıklık etmektedir. Bu nedenle imanlı olarak onda Tanrı’nın sözü ile biraraya geliriz. Havariler devamlı olarak kutsal yazılara (yani Eski Ahit’e) işaret ediyor, gönderme yapıyorlardı. Bu nedenle, Eski ve Yeni Ahit’te Tanrı’nın sözünü tanımak için Eski Ahit’i de öğrenmemiz gereklidir.

3. Tanrı’nın sözü, insani sözlerde, yani insan dilinde karşımıza çıkar. Peygamberler, kendilerine iletilen Tanrı Sözü’nü detaylı vurgulamalarla dinleyicilerine aktardılar. Öğrenciler ve öğrenci grupları bunu kendi durumlarında tekrar kullanırlar. İnciller mesajı ilk hristiyan topluluklarının çevresine duyururlar. Bu, neden Eski ve Yeni Ahit’te farklılıklar olduğunu açıklar. Onlar aynı vahyin farklı görüş açılarıdır. Kitabı Mukaddes’in yazarları sadece megafon durumunda değillerdir. Edinilmiş Tanrı Sözü’nü güncelleştirmeleriyle Tanrı’nın Sözü’nün diriliğine de tanıklık etmektedirler.
Modern metin analiz ilkeleri, hangi sözün ilk hristiyan topluluklarının iman tanıklığına, hangi sözün de direk İsa’ya ait olduğunu bulmaya yardım etmektedir. Kutsal yazılarda yeralan yorumların temel kurallarını kabul etmemiz, İsa’yı günümüz için de anlamamıza yardım eder.

IV. Hristiyanlar yanıtlıyor

1. Müslümanlar İncil’i Kuran’a göre yargıladıkları için öncelikle islami bakış açısını göz önüne getirmek gereklidir. Hristiyan bakış açısını konuşmaya katmak ancak bundan sonra anlamlı olur. Hristiyanlar için İncillerin mesajıyla beslenen hristiyan iman görüşü, iman gerçeğinin ölçütü durumundadır.

2. Çaba sarfedilen bir diyalogda ilk olarak İnciller arasındaki farklılıkları vurgulamak ya da İnciller arasında uyum kurmaya çalışmak yararlı olmayacaktır. İçeriğe dayalı sorular ön planda yer almalıdır.

3. Öncelikle İncil bir kitap değildir. Yunanca euangelion kelimesi “müjde (kurtuluş müjdesi)” anlamındadır (buşra). Müjde, İsa’nın Tanrıoğlu olarak duyurduğu Tanrı’nın sevgisinin mesajında yeralır. Bu mesaj İsa tarafından sözlü olarak duyurulmuş, ardından onunla beraber yaşamış ve onun yaşamı, çektiği eziyetler, ölümü ve dirilişinin tanıkları olan havarileri tarafından yine sözlü olarak aktarılmışlardır.

4. Biz İsa’nın kendisinin Tanrı Sözü, Tanrı’nın kendini vahyetmesi olduğuna inanır, tanıklık ederiz. Kuran da İsa’yı, Tanrı Sözü olarak adlandırır (kelimetullah, Kuran, Nisa 171; bkz. Al-i İmran 39-45), ancak İsa’yı Tanrıoğlu olarak görmez.

5. Dört İncil İsa’yı konu olarak alırlar. Dirilen’e olan imanın ışığında kaleme alınmışlardır. Dinleyen ya da okuyandan da aynı imanı bekler, İsa’yı Rab olarak görmelerini isterler.

6. Bizim dört İncil olarak adlandırdığımız şey islami sınıflandırmayla ifade edilirse – Kilise’nin “geleneğini”, yani İsa’nın mesajının toplulukta yazılı olarak aktarılmasını oluşturur. Öncelikle sözlü olarak duyurulmuş, ilk yüzyılın ikinci yarısında yazıya aktarılmıştır. (bkz. III)

7. Kutsal Kitap gibi İnciller de büyük oranda uyum içinde, ancak aralarında farklılıklar da gösterebilen değişik metin versiyonlarında mevcuttur. Filolojik metin incelemesi yöntemleriyle aslolan metne yaklaşmak olanaklıdır. Yeni Ahit’in mevcut en eski yazılı metin parçaları ikinci yüzyılın başlarına kadar ulaşmaktadır. Kitabı Mukaddes metinlerinin bu yöntemle incelenmiş metin örnekleri yayınlanmıştır. Belirleyici metin versiyonlarını gözönünde bulundurmaktadırlar. Daha çok tesadüfi olarak oluşan metinler (İnciller, Mektuplar) topluluklarda yazı bütününe (=Kanon) dönüştürülmüşlerdir. Bu sırada Kilise mevcut yazıların bir kısmını aslına uygun bulmamış ve bir dizi yazıyı (=apokrif yazılar) ayırmıştır.

8. Diyalog için her iki tarafın da, karşı tarafın inancının dayandığı kutsal kitabın güvenilirliğini tanıması gerekir. Bu, Tripoli’deki İslami-Hristiyan Kongresi (Libya, Şubat 1976) tarafından da talep edilmiştir.

9. Hristiyan imanını önşart olarak koymadan da insanlar Kitabı Mukaddes’in metinlerini diğer bütün tarihi metinler gibi görüp inceleyebilirler. İnciller, aynı olayın farklı yorumlarına başlangıç noktasını teşkil edebilirler. Bu şekilde Rasyonalistler, Marksistler, Yahudiler ya da Müslümanlarca yapılmış yorumlar vardır. Her yorum, yazının amacına çaba gösterdiği kadar saygıya değerdir. Buradan, hristiyan-müslüman diyaloğunda Kuran ile Kitabı Mukaddes arasındaki farklılıklar hakkında da konuşulabilmesi umudu doğar

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış