Köpekbalıkları (Neoselachii) kıkırdaklı balıklar sınıfının bir alt-sınıfıdır. Toplam 800 balık türünü kapsıyan bu alt-sınıf onbır takima ayrılır (Bakınız: Köpek balıklarının takımları)
Yaşadığı yerler
Hem okyanusta hem de tatlı sularda bulunabilirler. Tropik sularda, kuzey denizlerinde ve Akdeniz'de çoğunlukla derinlerde rastlanırlar.
Özellikleri
İskeletleri kıkırdaktandır. Vücutlarının büyük kısmı zımpara gibi bir madde ile kaplıdır. Ağızları başın altında bulunur. Keskin birkaç sıra dişleri bulunur. Yumurtlayan ve doğuran türleri vardır.
Çeşitleri
• Harhariyas,
• güneşleyen köpekbalığı,
• çizgili köpekbalığı,
• mavi köpekbalığı,
• çekiç köpekbalığı,
• camgöz,
• vatoz,
• keler
bilinen meşhur türleridir.
Çekiç balığı
Köpekbalıkları (Neoselachii) takımından, torpido veya mekik gövdeli, sivri burunlu, ağızları alt tarafta olan ve solungaç yarıkları boynun iki yanında bulunan, kıkırdak iskeletli yırtıcı balıkların genel adı. Denizlerde yaşayan 250 kadar türü bilinmektedir. Bunların 27 türünün insanlara saldırdığı tesbit edilmiştir. Bazı türler tropik nehirlerin tatlı su ağızlarına kadar sokulurlar. Boyları 30 cm'den küçük olanları olduğu gibi 14 metreye ulaşanları ve ağırlıkları 18 ton gelenleri vardır. Derileri pulsuzdur. Üzeri zımpara gibi sert ve pürtüklü bir maddeyle kaplıdır. Kuru derileri eskiden marangozlar tarafından zımpara kağıdı yerine kullanılırdı. Boyunlarının yan tarafında çoğunlukla beşer solungaç yarığı bulunur. Bu sayı bazılarında altı veya yedi olabilir. Solungaçlarının kapakları yoktur. Solunum için su, ağızdan alınarak solungaç yarıklarından pompalanır.
Köpekbalıklarının yüzme (hava) keseleri bulunmadığından ve suda ağır olduklarından, batmamak için sürekli olarak yüzmek zorundadırlar. Bu sayede su kesintisiz olarak ağızdan girerek solungaçlardan pompalanır. Balina köpekbalığı ise, ağzı açık olarak yüzdüğünden su akımı kesintisizdir.
Gelişmiş geniş yüzgeçleri, bir su kanadı gibi kullanılarak ağır gövdeyi devamlı yukarı kaldırırlar. Bazılarının sindirim sistemi de yüzmeye yardımcıdır. Kum köpekbalıkları su yüzeyinde kalabilmek için hava yutarak midelerini şişirirler. Köpekbalıklarının vücut yağları karaciğerlerinde biriktiğinden etleri yavan ve tatsızdır. Orta derinlikte yaşayanlarının büyük ve yağlı karaciğerleri yüzdürücü organ görevi yapar.
Köpekbalıklarının sabit solungaçlarını havalandırmak için, devamlı dolaşmaları gerektiği fikrinin doğruluğu bütün türler için geçerli değildir. Kaplan köpekbalıkları ve diğer bazılarının karınları üstünde yatarak saatlerce dipte kalabildikleri gözlenmiştir. Ağızları, oksijen için solungaçlara ağır ağır su pompalar vaziyettedir.
Köpekbalıklarının üremesi, çiftleşme sonucunda iç döllenme ile gerçekleşir. Döl yatağında yumurtalardan çıkan yavrular gelişimlerini buradan tamamlar ve canlı olarak doğarlar. Bazıları ise yumurtlayarak ürer. Bir kuş yumurtası kadar olabilen yumurtaları esnek bir kapsül içinde bulunur. Uçlarındaki ipliksi uzantılarla zeminlere tutunurlar. Yavrular doğar doğmaz dişlerine uygun küçük balıklara saldırırlar. Köpekbalıklarının karaciğerleri A vitamini bakımından zengindir. Bunlar ve derileri için avlanırlar.
Köpekbalıklarında dişler çenelerinde birkaç sıra halinde bulunur. Bu diş dizilerinin dışta olanı etkilidir ve içteki dizi ise kolaylıkla dışa doğru katlanabilir ve burada kaybedilen dişlerin yerini alır. Çenenin ön kısmında dişler kesicidir. Bunların gerisinde ise ezici dişler yer alır.
Kuba köpekbalığı
Etçil saldırgan ve hareketli hayvanlardır. Çoğunlukla balıklar, çeşitli omurgasızlar ve gemilerden, limanlardan, atılan çöplerle beslenirler. Bu arada çeşitli eşyaları da yutarlar. Yakalananların midelerinde çeşitli kutular, şişeler, kömür ve tahta parçaları, gazete kağıdı, kırık çalar saatler, beze sarılmış tuğla gibi eşyalar görülür. Mideleri sindirimden çok depolama vazifesi yapmaktadır. Bazan midelerinde, parçalanmadan yutulmuş bütün balıklara rastlanabilmektedir. Köpekbalıklarının doymak bilmeyen yüksek bir iştahları vardır. Müthiş açlıklarını bastırmak için devamlı yiyecek ararlar. Bulurlarsa yerler. Köpekbalıkları okyanusların çöpçüleridir. Ağızlar başlarının altında olduğundan deniz tabanındaki leşleri adeta süpürürler. Mide suları o kadar kuvvetlidir ki, tek bir damlası insan etini yakar. Yavruları bile aç doğar. Doğar doğmaz dişlerine uygun küçük balıklara saldırırlar. Ağızları altta olduğundan, avlarına yandan dönerek saldırırlar. Avdan testereyle kesilmiş gibi parçalar kopararak yerler. Bu balıkların saldırısı sonucu, ayağını veya kolunu kaybetmiş birçok insan mevcuttur. Bu hayvanlar, tehlikeli olmakla beraber insanlara yaptıkları zarar korkulduğu kadar değildir. Her sene yıldırım çarpmasıyla ölenlerin sayısı, köpekbalıklarının öldürdüklerinden fazladır.
Köpekbalıkları, çok keskin bir koku alma duyusuna sahiptir. Başın alt kısmında ve ağzın önünde bulunan burun deliklerinde koku alma organları vardır. Burunları soluk almaya değil, koku almaya yarar. Kan kokusunu üç km uzaklıktan hissederler ve saldırgan bir hale gelerek o bölgeye doğru hızla hareket ederler.
Koku duyusunu görme duyusu tamamlar. Eskiden beri, köpekbalıklarının gözlerinin zayıf olduğu kabul edilirdi. Ancak, yapılan incelemeler neticesinde gözlerinde hassas bir retina bulunduğu ortaya çıkarıldı. Çok zayıf ışıkta bile görebilirler. Mesela gece veya karanlık derin sularda rahatlıkla avlanabilirler. Bazı derin su köpekbalıklarının gözlerindeki ağ tabakasında zayıf ve kesintili ışığı netleştiren ince bir zar mevcuttur. (Kediler de buna yakın bir mekanizmayla koyu karanlık bir ortamdaki en zayıf ışığı bile değerlendirerek çevrelerini rahatça görürler.) Gözlerine fazla ışık geldiğinde duyarlı zar, bir çeşit koku diyaframıyla örtülerek gözü korur.
Araştırmacılar, köpekbalıklarının avlanırken, avlarının 30 metre yakınına kadar koku duyularıyla yaklaştığını, 30 metreden daha yakın olan avları için gözlerini devreye koyduklarını ortaya çıkardı.
Köpekbalıkları, ayrıca vibrasyonlara karşı da çok hassastır. Aynı zamandan vibrasyon (sallantı) cinsi de mühimdir. Akıntı ters olsa bile işitme duyuları sayesinde sudaki titreşimlerden, yaralı bir insan veya hayvanın varlığının farkına varırlar. İşitme olayına, kapsül içinde bulunan iç kulaklarından başka, yanal çizgilerinden de son derece istifade ederler. Kemikli balıklarda olduğu gibi, vücutlarının yanlarında uzunlamasına birer kanal içinde bulunan yan organ (yanal çizgi) küçük frekanslı titreşimleri idrak eder.
Köpekbalıklarının saldırısına sebeb olan etkilerden biri de yüzen kimsenin sudaki hareketleridir. Köpek balıkları, daha çok sinirli, düzensiz, çırpıntı şeklindeki su dalgalarına doğru giderler. Bir insanın sudaki davranışı, çoğu zaman köpekbalıklarının davranışını tayin eder. Suda panik çok tehlikelidir. Böyle hareketler köpekbalıklarına davetiyedir. Denizde yüzen insan, köpekbalığı gördüğü takdirde soğukkanlılığını bozmadan düzenli yüzme hareketleriyle sahile bir an önce varmaya çalışmalıdır. Paniğe kapılmadan düzgün yüzme hareketleriyle birkaç köpekbalığı arasından sıyrılarak sahile ulaşan kimseler mevcuttur. Köpekbalığının burnu darbeye karşı hassastır. Burnuna vurulabilecek bir yumruk, balığı kaçırtır. Bir yaralanma halinde, yarayı hemen kayış gibi bir şeyle sıkarak kanı durdurmak gerekir. Aksi takdirde kısa bir anda ortalık köpekbalıklarıyla kaynayabilir. Köpekbalıkları genelde derin su hayvanları olmakla beraber bazan sığ sularda da saldırmaktadırlar.
Köpekbalıklarına karşı çeşitli korunma çareleri araştırılmaktadır. İkinci Dünya Harbinde ABD donanmasında bunlarla ilgili çalışmalar hızlandırılmıştı. Yarı kokuşmuş köpekbalığı etinin, ahtapot ve mürekkepbalığı mürekkebinin köpekbalıklarını kaçırttığı tesbit edildi. Bilim adamları, bir geminin batması veya bir tayyarenin mecburi iniş yapması halinde personeli korumak için bakır-asetatlı bir bileşimi ve nigrosin boyası hazırladılar. Bakır-asetatlı bileşim, kokuşmuş köpekbalığı etinin bazı kimyevi hususiyetini taşır. Nigrosin boyası da, mürekkep balığı mürekkebini andırır. Yapılan denemeler gösterdi ki, suda eriyen kalıp halindeki karışım suya bırakılınca köpekbalıklarını kaçırttı. Korunma çaresi olarak gemideki bütün personele dağıtıldı. Böylece birçok hayat kurtarılmış oldu. Daha sonra yapılan araştırmalar neticesinde köpekbalıklarını kaçırtan şeyin nigrosin boyasından çok boyanın rengi olduğu ortaya çıktı. Bununla beraber asetat ve kara nigrosin boyasıyla yapılan deneyler her zaman kesin sonuç verememektedir. Delinmiş, basınçlı hava borularından çıkan hava kabarcıkları da köpekbalıklarını tamamen kaçırtmamaktadır. Köpekbalığı saldırısına karşı, insanı koruyabilen bir çeşit köpekbalığı kaçırıcı madde elde etme çalışmaları henüz kesin bir sonuç verememiştir. En uygun savunma çeşidi; yüzülen alanları, köpekbalıklarına karşı hazırlanmış özel ağlarla çevirmektir.
Köpekbalıklarının denizlerde mağlup edemedikleri tek hayvan zeki foklardır. Foklar saldırgan köpekbalıklarının karın boşluğuna dalarak karnını deşerler. Bazı ülkelerin plajlarında, köpekbalıklarının saldırılarına karşı ehlileştirilmiş fok balıkları bulundurulur. Yurdumuzda en çok rastlanan camgöz kedibalığı, pamukbalığı ve vatozlardır.