MYRİOKEPHALON SAVAŞI
26 Ağustos 1071 tarihinde vuku bulan Malazgirt Zaferi, Tüklere Anadolu nun kapılarını açmış ve 9 yıl içinde Türkler karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarına dayanmıştır. Bu süre içinde iç karışıklarla çalkanan Bizans ise , 1081’de Aleksiyon Komnenos gibi akıllı, temkinli , ileriyi gören bir imparatorun gayretleri ile yavaş-yavaş kendini toplamış ve halefleri zamanında süper devlet durumuna gelmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanlığı ise, 1. Haçlı Seferi (1096-1101) yıllarında sarsılarak İçanadolu da küçük bir kara devleti durumuna düşmüştü.
Bizans daha önceleri, Doğudan İranlılar ın Arapları’ın; Batıdan Gotların, Hunlar’ın, Sılavlar’ın, Avarlar’ın, Bulgarlar’ın, Macarlar’ın, Pecenekler’in, çok tehlikeli istilalarına uğramış, fakat ince diplesisi, tecrübeli devlet adamları kumandanları sayesince bütün bu tehlikeleri başarı ile atlatmış ve varlığını koruya bilmiştir. Şimdide en zengin vergi ve insan kaynağı Anadolu daki Türklerin varlığını geçiçi bir işgal sayıyor ve er geç kurtarılması gereken bir Bizans toprağı olduğunu aklından çıkarmıyor.
2. Kılıç Arslan (1155-1192): Tahta çıktığı zaman bir taraftan, Ankara, Çankırı Valisi olan kardeşi Şahin Şah ve ülkesinin kuzey ve doğusunda geniş toprakların sahibi Danışment oğlu
Yağı basan ve zinnunun, öbür taraftan çukur ova Ermenilerinin saldırısına uğrayarak, orduları her tarafta bozulduğundan ,İstanbul’a giderek İmparator Manuel Komnenos’tan yardım istemiş, orada büyük itibar görmüş ve büyük bir para yardımı alarak ülkesine dönmüş ve fırsatları değerlendirerek kardeşinin ve danışmentler’in topraklarını eline geçirerek gücünü artırmıştır.(1174) Diğer yandan Orta Asya’dan Kalabalık Kütleler halinde gelen ve batıya yerleştirilen Türkmen aşiretleri, yaz mevsimini yüksek yaylalarda geçirdikten sonra kışın sınırı geçerek Ege ve Akdeniz kıyılarına kadar itiyordu.
Bu durumda rahatsız olan ve daha fazla kuvvetlenmeden Türkleri Anadolu’dan Atma zamanının geldiğini düşünen Manuel, 1175 yılında harekete geçerek Ege ve Eskişehir bölgesinden sürüp çıkardı ve ertesi yıl yapacağı büyük askeri harekatta üs olarak kullanılmak üzere, biri Eskişehir yakınında Dorilaion, diğeri Homada, Siblia (Saublaion) kalelerini inşa ettirdi. Bu durum karşısında Sultan hem aradaki aradaki anlaşmalara ayrı olduğunu hatırlatarak bu inşaattan vaz geçmesini rica etmek, hemde, İmparatorun hazırlıkları hakkında bilgi edinmek maksadıyla gönderildiği Süleyman adındaki elçisine sırtında taş taşımak suretiyle karşılık verdi. Ve bütün kış mevsimi boyunca-Avrupa’nın en savaşçı halklarından aldığı üçretli aldığı askerlerle ordusunu takviye etti. Sultanda savaşın kaçınılmaz olduğuna kanaat getirdiğinden hazırlıklarını tamamladı.
Manuel’in genel sekreteri ve saray tarihçisi Hohazli Niketas ( Niketas Khoniates)’e göre Bizans ordusu 1175/76 kışında, Ulubat gölü batı kenarı Lapadion karargahında toplanmış ve 1176 İlkbaharında buradan hareket ederek Akreus (Balıkesir)- Tietheira(Akhisar)- Sardes(Salihli batısında )- Philadelphia (Alaşehir)- Tripolis ( Yenice)-Hieropolis(Pamukkale) Laodikeia (Eskihisar)- Khonai (Honaz)- Lampis(Beylerli)- Kelainai ( Dinar) yolu ile hareket üssü olan Siblia (Homa- Gümüşsuyu)’ gelmiştir.Sultan, arasındaki anlaşmazlıkları görüşmeler yoluyla halletmek için buraya elçilerini göndermiş ise de yanındaki tecrübeli danışmanların tavsiyelerine rağmen elçileri kabul etmeyerek yoluna devam etmiş ve Myriokephelon kalesine gelmiştir. Khoniates ‘e göre burası terk edilmiş eski bir kaledir. Burada binlerce Romalı başını kaybettiği için bu isim (On bin baş kalesi ) verilmiş 2. Kılıç Aslan buraya da elçilerini göndererek bir defa daha barış yolunu denemiş ise de İmparator elçileri gene de kabul etmemiştir. Ve ordusunu hiçbir güvenlik tedbiri almaksızın dar ve uzun bir boğaz olan Tzybritze vadisine sürmüştür.
Sultan ise boğazı iki yanını tutarak düşman ordusunun kapana girmesini beklemeye başlamıştır. Aslında cesur ve tecrübeli bir asker olan imparatorun böyle ihtiyatsızca davranmasında sultanın arka arkaya elçi göndermesinden dolayı,kendisinden korktuğu ve karşısına çıkmak cesaretini gösteremeyeceğini sanarak gurura kalmış olması rol oynamıştır.Sultan, savaş başlamadan önce, düşman ordusunu yıpratma hareketlerine girmiştir. Bu cümleden olmak üzere, Bizans ordusu Honaz’ da iken, kuvvetli bir süvari müfrezesi ile yaptırdığı gece baskını ile düşmanın ağır savaş araçları tahrip edilmiş ve imparatorun hazinesinin büyük bir bölümü ele geçirilerek alınıp götürülmüştür. Sonra türk atlıları Bizans ordusunun önünden giderek, yol üzerindeki otları yakmış ve suları içilmez hale getirmiştir. Bunun sonunda ağır malzeme yüklü binlerce öküz arabasının hayvanları aç kaldığı gibi, askerde mide hastalığına (Dizenteri) tutularak kuvvetten düşmüştür.
Yorgun ve halsiz duruma gelen Bizans ordusunun tamamı boğaza girince yamaçlarda bekleyen Türk askerinin şiddetli bir ok yağmuru ile karşılaşmıştır. Yakın mesafeden yapılan bu atışlar çok etkili olmuş, hayvanlar büyük hedef teşkil ettiklerinden daha fazla isabet alarak yere yıkılmış ve vadiyi kapamıştır. Daha sonra yamaçlardan inen Türkler, kılıç, kargı ve topuz gibi. Yakın mesafe silahları ile düşmanlarını imha etmişlerdir. Akşamın alaca karanlığında vadinin yukarı ağzından kaçıp canını kurtarabilen kılıç artıkları ile bir tepeyi tutarak savunma tertibatı almışlar ise de Türkler bu tepeyi çevirmekte geçikmemişlerdir. Ertesi sabah büyük korku içinde beklerken Bizanslılar tam bir süprizle karşılaştılar. Sultan muhteşem takımlı bir merasim atı ile değerli bir kılıcı elçisi ile göndererek barış isteğinde bulundu. Evelce yapılan 3 barış teklifini geri çevirmiş İmparator bu sefer, Sultanın ileri süreceği bütün şartları kabule hazır iken, Sultanın Doryelaion ve Siblia kalelerinin yıkılması dışında hiçbir istekte bulunmayışı hayretle karşılanarak barış imzalandı. Ve İmparator bir Türk müfrezesinin korunması altında Honaz’a gönderildi.
Burada adı gecen Myriokephalon kalesi ve Tzybritze boğazının yeni yüz yılı aşkın bir sürden beri tartışma konusu olmuştur. İngiliz tarihçi W.M.Ramsay 1890 da yayınladığı “Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası” adlı kitabında, Homa nın doğusundaki Düzbeli nin kuzeyindeki Akdağ’ın sarp dağı üzerindeki bir duvarın Myriokephalon Kalesi “bu belin Sandıklı ovasına açılan güne-doğu istikametinde uzanan kanadı olan “ “Türkçe”(Değirmen Boğazı/Hacı Osman Boğazı ) Boğazından Tzbritze Boğazı olması gerektiğini ileri sürmüştür. 1970’e kadar tarihçilerce de benimsemişlerdir. Halbuki Düzbel in topografik yapısı ana kaynaklarındaki tarife uymadıktan başka, Homa Ovasına bakan batı yamacı oldukça sarptır ve Bizans ordusundaki binlerce öküz arabasının tırmanmasına elverişli değildir.Homa dan Konya ya giden bir anayol güzergahı üzerinde de değildir. Zaten ramsay de, Avusturyalı tarihi coğrafyacı Tomaschek’in tesiri ile bu düşüncesini değiştirerek 1906 Kumdanlı ovası tezini ortaya atmıştır ve bu sefer de tarihçilerimiz “Kumdanlı Ovası tezi” ni benimsemeye başlamışlardır. Oysa 1176 yılında Bizans ordusunun Kumdanlı ovasına geldiğine hiçbir kaynakta bilgi yoktur. Hatta Manuel ‘in 30 yıl önce Konya üzerine yaptığı başarısız seferle 1166 seferinin birbiri ile karıştılmasını ileri gelmektedir.
Gerçek Nedir?: Dinar’dan Homa’ya gelen anayol Akdağ zincirinin eteyini izleyerek Işıklı istikametinde uzanmakta ve hafif meyilli sırtkarı aşarak Küfi Vadisine inmekte, buradan Aşağı Sandıklı ovasınıdan geçerek Sincanlı’ da İstanbul Konya Kütahya ana askeri yoluna ulaşmaktadır. Manuelde bu yolu izleyerek ilk konak yeri olarak Işıklı ya gelmiştir. Khniates’in terk edilmiş eski bir kale dediği “Myriokephalon Kalesi” buradadır. Kasabanın yaslandığı “Sarı Baba tepesi” nin eteğini çeviren bizans yapısı dış kale vetepenin üzerinde Helenistik Çağ’ a iç kale kalıntılarına biz 1987 Eylül ayında tesbit ettik Myriokephalon Kalesi bu kalıntılardan başkası olamaz. Tzibritz Boğazı ise “ Küfi vadisi” olduğuda şüphe edilmemeli.