Müslüm Gürses Biyografi
Yazar: yampir09:37 27-Ağustos-2006
:info: Sanatçı hakkında buldunuğunuz veya yazdığınız biyografileri bu başlık altında yayınlayabilirsiniz.
Lütfen sanatçı biyografisi için farklı bir başlık açmayın.
HAYATA MERHABA
1953'ün 7 Mayıs günü Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi'nin Fıstıközü köyünde, kerpiç
duvarlı bir evin nohut odasında dünyaya gözlerini açar, Müslüm
Gürses... Yoksul olsa da, sevgi zengini bir ailenin oğludur... Annesi
Emine, sevinç çığlıkları atarak bağrına basar ilk oğlunu... 'Adı Müslüm
olsun' diyen ve köy meydanında göğsünü gere gere 'Oğlum oldu' diye
bağıran rençper Mehmet Akbaş mutluluktan türküler çığırır... Sesi de
öyle güzeldir ki...
MÜSLÜM GÜRSES; Babam
köylü olsa da, duygu adamıydı. Türkü söylemeyi severdi... Bağlama da
çalardı... Ama kazanç teknesi, ekmek kapımız topraktı... Köy içinden
hatırladığım, toz toprak yollar, kavurucu sıcakların içindeki
tarlalardır hep... Bir de ağustos böcekleri'nin seslerine karışan,
toprakla haşır neşir çalışırken çardakta oturduğumda bana kadar gelen
babamın yanık sesidir hatırladığım:Benim sadık yarim, kara topraktır! Babamı tanıyanlar, benim sesimi ona benzetirler.
GÖÇ VE MÜZİK
Çocukluğunun ilk yıllarını geçirdiği Şanlıurfa ve köyü, hayal meyal kalır aklında
Müslüm Gürses'in. Sonra, geçim derdi, onları memleketlerinden söküp
alır. Batıya, Adana'ya göç ederler ailece. Kızı Zeyno, küçük oğlu Ahmet
ve büyük oğlu Müslüm'le karısı Emine'ye bakmak için ne iş olsa yapar
Mehmet Akbaş. Hatta bazı düğünlere gizli gizli gidip bağlama çalıp
türkü söylediği bile konuşulur. Mehmet Akbaş bunun duyulmasını,
bilinmesini istemez. O yıllar, şarkıcılığın baştacı edildiği yıllar
değildir... Ancak, Mehmet Akbaş gizlese de, büyük oğlu Müslüm
yüreğindeki müzik sevdasını gizlemez, gizleyemez...
MÜSLÜM GÜRSES; Adana sıcak olur... Ve sıcak yaz geceleri bunaltıcı olduğu için
damda yatardık... Ben dama çıkıp sırtüstü uzanınca, yıldızların altında
bir hoş olurdum... Ama babamın korkusuna içimden şarkı söylemek gelse
de, sessiz kalır okuyamazdım.
ANNE VE KARDEŞ ACISI
Fazla gülmenin günah olduğu öğretilen Müslüm'ün hayatı da, kaderi de pek
güler yüzlü değildir zaten. Hele yaşadığı iki acı vardır ki, yüreği
dağlanır, yıkılır kalır... 'Büyüyünce paşa olacak benim oğlum' diyen,
oğlunu yerlere göklere koyamayan Emine Akbaş hastalanır... Önceleri
belli etmemeye çalışsa da, gizlediği hastalığı sonunda iyice ortaya
çıkar... Mehmet Akbaş, karısının tedavisi için elinden gelen çabayı
gösterirken, doktorların ' Allah'tan umut kesilmez ' sözlerini asla
Müslüm'e yansıtmaz... Aradan birkaç ay geçer ve Emine Hanım, üç
yavrusunu ardında gözyaşları içinde bırakarak hayata veda eder... Bu
acıyla sarsılan Müslüm, daha sonra bir de Ahmet'ini yitirerek, kardeş
acısını yaşar... Artık iyiden iyiye içe dönük bir genç olur... Anasının
babasının bir altın bileziği olması için terzi çıraklığından
yetişmesini sağladığı Müslüm, pek konuşmaz, hiç gülmez, kimseyle
ilgilenmez... İlgilendiği tek konu müziktir... Bir de felsefesi
vardır...
MÜSLÜM GÜRSES; Eskiden dedeler varmış, önce çilehaneye
girer çile çeker, unvanlarını sonra alırlarmış. Biz de bu hayatın
acısını çekmek için geldik, çekeceğiz.
ÇAY BAHÇESİNDE BAŞLADI
İç dünyasında acı dolu fırtınalar eserken, dış dünyaya sımsıkı kapalı olan
Müslüm'ün müzik sevdası karşılıksız bir aşk gibi sürüp giderken, bazı
tesadüfler yaşanır... Öyle ya, hayat her zaman acımasız olacak değildir
ya...
MÜSLÜM GÜRSES; İçimdeki gamı kederi hep şarkılarla dağıtmaya çalışırdım. Bu
yüzden evde, sokakta, her yerde şarkılar mırıldanırdım. Sonra bir gün
Adana Piknik Aile Çay Bahçesi'nde bir yarışma düzenlendi. Arkadaşlar bu
yarışmaya katılmam için ısrar ettiler. Katılacaktım ama babam karşı
çıktı. Hatta gece ben uyurken usulca gelip saçlarımı kesmiş makasla.
Sabah baktım, saçlarım perişan. Gittim üç numaraya vurdurdum. Sonra Bit
Pazarı'ndan da bir elbise aldım kendime. Sonra doğru yarışmanın
yapılacağı çay bahçesinin yolunu tuttum. Neticede, beni birinci
seçtiler. Sene 1968... Bir süre bu çay bahçesinde söyledim şarkılarımı.
Soyadımı da orada çalışırken Gürses yaptılar. Sonra baktım işler iyi
gitmiyor, kendim ayrıldım ve müziğe de küstüm...Ama bu küskünlüğüm uzun
sürmedi. Mehmet Genç diye bir arkadaşım vardı, bağlama çalardı. Ben
terziliğe başlayınca, arada bir yanıma gelir giderdi. Mehmet, o
zamanlar İzzet Altınmeşe'nin kardeşi Sadık Altınmeşe'ye çalardı. Bir
akşam Sadık hastalanmış, Mehmet beni arayıp 'Bu akşam gazinoya sen
çıkacaksın' dedi. Çıktım... Gazino sahibi beni çok beğendi. 'Bundan
sonra burada çalış' dedi. Böylece müziğe tekrar geri döndüm... Dönüş o
dönüş...
ÖLDÜ, DİRİLDİ
İlk ve en önemli çıkışını 1969'da çıkardığı 45'lik plakta yer alan 'Sevda Yüklü Kervanlar, Fark
Etmez ' kasetleriyle yapar ve herkesin dilindedir artık bu şarkılar...
Ardından vatan borcunu öder, döner... Müziğe kaldığı yerden devam edip
zirveye yürürken de, hiç beklemediği bir anda Azrail'le yüzleşir...
MÜSLÜM GÜRSES; 1978-79 yılıydı... Bir gece konser sonrası Tarsus'tan Adana'ya
dönüyorduk. Ben uyumuşum. Şoför de uyuklamaya başlayınca bir kamyonla
çarpışmışız. Ben o uykudan öbür uykuya geçtim aniden...Bu
korkunç kazayla ilgili hiçbir şey hatırlamaz Müslüm Gürses... Çünkü bir
anlamda ölüm uykusudur, onun 'Öbür uykuya geçtim' dediği. Alın kemiği
kırılmıştır... Neler yaşadığını çok sonra öğrenir...
MÜSLÜM GÜRSES; O kazada şoför öldü... Beni de öldü sanmışlar zaten... Sonra
alıp hastaneye götürmüşler... Ben ölümü yaşadım aslında... Bana göre
yeniden hayata dönmüş olmam, Allah'ın bir lütfudur. Alın kemiğim un
ufak olduğu için en küçük bir darbede ölebilir ya da kör kalabilirim...
Ameliyatta alnıma beynimi koruyacak plaka gibi birşey taktılar... O
korkunç kazadan sonra koku alma duyumu yitirdim... Hiçbir kokuyu
alamıyorum ne yazık ki şimdi... Çok kuvvetli parfümler ispirto kokusu
veriyor bana... Ayrıca işitme duyumu da yüzde elli yitirdim... Çok ağır
işitirim... Neyse, buna da şükür, yaşıyoruz işte...
BÜYÜK AŞKI MUHTEREM NUR
'Özür Diliyorum Senden', 'İsyankar', 'Ben İnsan Değil miyim?' şarkılarıyla
artık Müslüm Gürses milyonların gözbebeğidir... Özellikle de
varoşların, orada yaşayan ezilmişlerin baştacıdır... Gönüllerde taht
kuran Gürses'in gönül tahtına kurulansa bir dönem Türk Sineması'nın en
ünlü yıldızlarından biri olan Muhterem Nur olur...
MÜSLÜM GÜRSES; Adana'da Muhterem Nur'un filmlerini hiç kaçırmazdım. Koyu bir
hayranıydım onun. 1982'de Naci Uyanık diye bir menajer arkadaş vardı,
'Müslüm, Malatya'ya konsere götürmek istiyorum seni' dedi. Hayır dedim
ama baktım kadroda Muhterem Nur da varmış... Muhterem Hanım'ın olduğunu
öğrenince, ben de geleceğim dedim... Ve Malatya'da tanıştık Muhterem
Hanım'la... Kısa süre içinde de kaynaştık... Ben her insana bel
bağlamam ama Muhterem Hanım, bu dünyanın insanı değil...