Peygamberlere iman
Peygamber, Farsçada “haber taşıyan ve elçi” anlamlarına gelir. Dinen, “Allah’ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği elçiye peygamber denir. Arapçada, peygamber kelimesinin karşılığı olarak, gönderilmiş ve elçi demek olan resûl ve mürsel kelimesi kullanılır. Terim olarak resûl ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla insanlara gönderilen peygambere denilir. Çoğulları “rüsul” ve “mürselûn”dir. Nebi de Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren; fakat yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilmeyip, önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını ümmetine bildirmeyle görevli olan peygamberdir. Çoğulu “enbiya”dır. Risalet ve nübüvvet kelimeleri mastar olup, peygamberlik anlamına gelmektedir.
Kur’an’da da belirtildiği gibi yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığıyla gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine peygamber gelmemiş hiçbir topluluk ve ümmet bulunmadığı Kur’an’da şöyle dile getirilmektedir: “(Geçmiş) her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber bulunagelmiştir.” (Fatır 35/24), “Allah’a and olsun ki biz senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir...” (Nahl 16/63).
Peygamberlik, Allah vergisidir. Çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve layık olanları bilir ve dilediğini peygamber olarak seçer: “Bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir...” (Cum’a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret ve makam etkili değildir. Her konuda olduğu gibi peygamberlik konusunda da orta yolu gözeten İslam, onları İlah mertebesine çıkartmamış, Allah’ın elçisi ve kulu saymıştır. Biz, peygamberlerin vahiyle şereflendirilmiş ve diğer insanlarda bulunmayan niteliklere sahip, seçkin kişiler olduklarını kabul ederiz. Fakat onların hiçbirisinde Tanrılık özelliği olmadığına, Allah’ın müsaadesi dışında fayda sağlama ve zararı giderme güçlerinin bulunmadığına, Allah’ın bildirdikleri dışında gaybı bilmediklerine inanırız (Maide 5/72-73, 75; A’raf 7/188; Tevbe 9/30).
Peygamberler sadece dini tebliğle yetinmemişler, dinî esasları açıklamışlar, sonra ümmetlerine öğretmişler, onları eğitip kötülüklerden arındırmışlardır. Bu işleri yaparken davalarından taviz vermemişler, bu uğurda pek çok eza ve sıkıntıya göğüs germişlerdir.
Kur’an-ı Kerîm’de de bildirildiği gibi, peygamberlik Hz. Muhammed ile son bulmuştur: “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur...” (Ahzab 33/40). Artık ondan sonra peygamber gelmeyecektir. O’nun getirdiği mesaj da kıyamete kadar sürecektir.