Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Peygamberlerin Ispatı

Peygamberlerin Ispatı Hakkında Bilgi - Peygamberlerin Ispatı Nedir Özet


Araştırmalar



Hz. Peygamber ve Nübüvveti
Yukarıda belirtildiği gibi insanlıkta nübüvvetin varlığı ve yüz binlerce peygamberlik mucizeleriyle ve ilahi fermanlarıyla nübüvvet dava etmeleri, Bediüzzaman'a göre, Hz. Peygamber'in de nübüvvetine bir delildir. Hz. İsa ve Hz. Musa gibi bütün peygamberlerin risâletlerini gösteren delillerin, vasıf ve vaziyetlerin, ümmetlerine karşı olan davranışlarının Hz. Peygamberde daha mükemmel bir şekilde varlığı, onun da peygamberliğini açık bir surette göstermektedir.12
Büyük bir vazifeyle görevli, büyük bir şeref ve haysiyet sahibi birinin, büyük bir cemaat içinde, büyük bir davayı şiddetli hasımların karşısında yalan biçimde ve hakikatin zıddına söylemesi imkânsızdır diyen Bediüzzaman, Hz. Peygamber'in tereddütsüz, korkusuz, samimi bir kalple, karşısında olanların izzetlerini kırmak suretiyle nübüvvetini ilan ettiğini ifade ederek şöyle demektedir: Onun böyle büyük bir dava ve makamda, en küçük bir hileye bile sapması mümkün değildir ki, ona 'Muhammedü'l-emin' denmiş, kendisinde toplanan yüce huylar yalancılık, hile gibi kötü huylara yer bırakmamıştır. Bu sebeple doğruluk ve güvenilirliği nübüvvet davasına en büyük delildir.13 Yine Bediüzzaman'a göre Hz. Peygamber'in nübüvvetini ispat eden delillerden biri de tevhiddir. O, diğer bütün peygamberler gibi tevhid davasında bulunmuş, kendinden öncekilerin mücmel bıraktıkları tevhid hakikatlerini ayrıntılı şekilde belirtmiştir. Bu yüzden tevhidin hakikat ve kuvveti nispetinde Hz. Peygamber'in nübüvveti de haktır14 ki, kelime-i tevhid'deki "Allah'dan başka ilâh yoktur" hakikati, "Muhammed Onun elçisidir" cümlesiyle iman terazisinde eşit olmuştur.15 Bütün bunların yanında getirmiş olduğu Kur'an, onun nübüvvetini o derece ispat eder ki, başka bir delile ihtiyaç bırakmamaktadır.16
Kâinatın yaratıcısı bilerek ve hikmetle tasarruf etmekte, her şeyi görerek terbiye etmekte, gaye ve hikmetlerini irâdesiyle düzenlemektedir diyen Bediüzzaman, şöyle devam etmektedir: Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette şuur sahibi ve konuşmasını bilenlerle; onların içinde en mükemmel olan insan ile; insanlar içinde kabil-i hitap, mükemmel ve insanlığa önder olabileceklerle konuşacaktır. Elbette dost ve düşmanın ittifakıyla en yüksek kabiliyet ve en yüksek ahlakta olan Hz. Muhammed ile konuşacak ve konuşmuş; onu resul tayin edecek, insanlara rehber yapacak ve yapmıştır.17 Yine ona göre kâinatın yaratıcısı, her nevde mükemmel bir fert yaratıp o nevin övünç kaynağı yapar. İnsanlık için iftihar kaynağı ise eşsiz bir şahsiyet olacaktır ki, o da şimdiye kadar tarihin kendisinden başka mükemmel bir şahsiyet gösteremediği Hz. Muhammed'dir.18 Bediüzzaman'a göre eşsiz bir şahsiyet olup bütün güzellikleri üzerinde toplayan, yaratıcıya en mükemmel ibadeti sunan, kemalî ihsanlarına en güzel biçimde teşekkürlerde bulunan böyle birine Allah'ın iltifat etmemesi, kendisiyle konuşmaması ve şanına yakışır biçimde bütün yaratılmışlara rehber yapmaması mümkün değildir.19 Çünkü kâinat onun için yaratılmış,20 'makam-ı mahmûd' kendisine verilmiştir.21 Yine o, yaratıcının en mühim bir maksadı, nuru, isimlerinin mükemmel bir âyinesidir.22 O olmasa idi, kâinatın yaratılış amacı bilinmediği için her şey yokluk hükmünde kalır, kıymet ve ehemmiyeti olmazdı.23 Yine o, Allah'ın birliğine 'bürhan-ı nâtık' (konuşan bürhan) olduğu24 gibi haber verdiği haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi kesin bir delilidir. Onun kulluk ve duası haşrin ve ebedî saadetin varlığının sebebidir.25 Kısacası, Hz. Muhammed hem Yaratıcıya, hem haşre, hem hakka, hem hakikata kesin bir delildir.26
Hz. Peygamber hakkında Bediüzzaman ayrıca şu hususlara da değinmektedir: Tevrat, İncil ve Zebur gibi kitaplar ondan haber vermiş; çeşitli kahinler onun geleceğini bildirmiştir. Doğumunda Kabe'deki putlar yıkılmış, Kisra'nın ateşi söndüğü gibi doğumundan önce de 'irhasat' denilen yüzlerce harikaları ve çeşitli mucizeleri olmuştur.27 Dost ve düşmanın ittifakıyla en yüksek ahlak sahibidir. Ulûhiyete karşı en parlak bir şekilde ubudiyette bulunmuş; en yüksek bir ses ile tevhidi ilan ve Allah'ın isimlerine en yüksek mertebede âyinedarlık etmiştir. Allah'ı en iyi bilen ve bildiren yine odur.28 Getirdiği şeriat ve sünneti binlerce hikmetle doludur.29 Bütün akıl sahiplerinin problemi olan "necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularına iknâ edici cevaplar vermiş, kâinata ruh katmış, ebedî saadete vesile olmuş, ruh ve kalpleri teshir etmiştir.30 Yine o, insanlığı cehennem azabından sakındırmak için dehşetli hakikatlerden, kalp ve akılları kendine çeken meselelerden haber vermekte; bir yaratıcının fiil ve sıfatlarından bahsetmekte; Allah'ın insandan istediklerini bildirmekte; dünya saadetinin ona nazaran rüya gibi olduğu ebedî bir saadeti müjdelemektedir.31 Bunun yanında Hz. Peygamber pek çok âdetleri, inatçı kavimlerden küçük bir kuvvetle, kısa bir zamanda kaldırarak, yerlerini yüksek, nezih ahlak ve âdetlerle doldurmuş, telkin ettiği iman sayesinde o vahşi insanlar, insanlığa öğretmen ve medeniyet dünyasına rehber olmuşlardır.32 Günümüze kadar bütün asırlar onların ve yetiştirdiklerinin ışıklarından faydalanmışlardır.33 Son olarak, kâinât büyük bir ağaç olarak hayal edilirse Hz. Peygamber hem çekirdeği hem meyvesi olur. Onun maddî ve manevî hayatı, kâinata hayattır, risâleti ise kâinatın nurudur.34
Hz. Peygamber'in, teklif edilen risâlet vazifesini 'cüz'i ihtiyariyle' kabul edip taşıdığını35 belirten Bediüzzaman, Hz. Peygamber'in Hz. İbrahîm'in dininden geriye kalanlarla farziyet ve mecburiyet altında olmadan kendi isteğiyle ibadet ettiğini de ifade etmektedir.36 Ayrıca, Hz. Peygamber'e 40 yaşında peygamberlik görevi verilmesini ise şöyle açıklamaktadır: Nübüvvet gayet ağır ve büyük bir mükellefiyet olduğundan, aklî meleke ve kalbî istidatların inkişafı ve kemâli ile o mükellefiyete tahammül edilebilir. O tekemmülün zamanı ise 40 yaşlarıdır ki, Hz. Peygamber'e bu yaşlarda nübüvvet verilmiş ve böylece gelecek pek çok haksız ithamdan kurtulmuştur.37
Bediüzzaman, tarihlerin naklettiği şekilde Hz. Peygamber'in hayatına maddî ve yüzeysel bir gözle bakan kimsenin onun manevî şahsını anlayamayacağını vurgulamaktadır. Bu sebeple onun nübüvvet öncesi yılları ve beşerî hallerine bakarken bir çekirdek örneği veya bir yumurta kabuğu gibi bakmalı, hakkında zayıf bir şey işitildiği zaman üstünde durmayıp, gözler onun âleme neşrettiği nurlara çevrilmelidir38 demektir. Tâ ki, bir çekirdekten koca bir ağaç; bir tavus yumurtasından tavus kuşunu çıkaran yüce Allah elbette Hz. Peygamberin beşeri şahsından da İslâmiyet şecere-i tûbasını çıkarmıştır. Mü'minler böylece Hz. Peygambere gerekli hürmeti gösterebilirler.

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış