NEDEN SATRANÇ OYNUYORUZ
Modern insanın tanımının "zamanı ve mekânı en iyi kullanan kişi" olarak yapıldığı bir dünyada çocuklarımıza öğretmek zorunda olduğumuz diğer bir kavram da zamandır. Yaşamın hızlanması zamanın önemini artırmıştır. Yaşamın daha da hızlanacağını düşünürsek, gelecekte zaman kavramının öneminin daha da artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaman, sadece bir kavram olmanın ötesinde, artık pek çok kavramın da belirleyicisidir. "Doğru" bile, ancak kendi zamanında yapılırsa "doğru"dur.
Satranç, zamana karşı oynanan bir sürat oyunu değildir. Ama belirli bir zaman dilimi içinde oynanması gereken bir düşünce sporudur. Dolayısıyla sadece hızlı oynamak ya da sadece doğru oynamak yeterli değildir. Esas olan, her ikisini de birlikte yapabilmektir. Yani doğru kararı belirli süre içinde verebilmektir. Hayatın da bizden istediği budur
Günlük yaşamın pek çok anında zamanın baskısı vardır. Yapılan hataların önemli bir nedeni, zamanın üzerimize yaptığı baskının oluşturduğu gerilimden kaynaklanmaktadır. Okula geç kalan çocuk, zaman baskısıyla gerilim altındadır. Böyle bir çocuk, hata yapma eğilimindedir. Derslerini zamanında yetiştiremeyen çocuk huzursuzdur. Çevresine karşı kırıcıdır. Satranç zamanın önemini en iyi vurgulayan ve zamanı kullanma becerisini arttıran bir oyundur.
Satranca yeni başlayan çocukların, düşünmeleri için uzun bir süreleri olmasına rağmen, zaman baskısı ile çok hızlı oynadıkları bilinen bir gerçektir. Aynı çocukların bir süre sonra zaman sıkışmasında bile doğru hamleleri bulup oynadıkları gözlenir. Çocuk kendi kapasitesini tanıdıkça, belli bir süre içinde neleri yapıp neleri yapamıyacağını bilir. Zamanı kullanma becerisi arttıkça, insanın bioritmi ile zamanın periyodları daha fazla örtüşür. Dolayısıyla bioritmin gerçek zamandan daha hızlı olduğu tezcanlılık ve bioritmin daha yavaş kaldığı ağırkanlılık ve bunun sonucunda ortaya çıkan panik ataklara pek rastlanmaz.
Satranç ile psikolojik sorunların ve ruhsal boşluğun üstesinden gelmek
Çocuklarımızın psikolojik sorunlar yaşamasında, istenmeyen alışkanlıklara kapılmasında, suça eğilimli olmasında en önemli etkenin, onların içine düştükleri ruhsal boşluk olduğu bilinmektedir. Ruhsal boşluk içinde bulunan bir insanda umutsuzluk, karamsarlık, değersizlik, yalnızlık, kural tanımamazlık gibi duygu ve düşünceler egemendir. Bu tür olumsuz duygu ve düşünceler içindeki bir çocuğun, bu boşluğu doldurmak amacıyla toplum tarafından pek kabul görmeyen davranışlarda bulunması ve bağımlılık yapan maddelerden yardım beklemesi, sık rastlanan sosyal bir sorundur.
Çocuklarımızın ruhsal gelişimine ne kadar özen göstersek de, ne kadar ruhsal dünyalarını doldurduğumuzu sanıyor olsak da, zaman zaman ruhsal boşluğa düştüklerine tanık olmaktayız.
Satranç, insanların ruhsal dünyasında oluşan boşlukları doldurabilecek eşsiz bir oyundur. Çünkü tek başına bile çalışılabilen, problemleri çözülebilen, analizleri yapılabilen, monotonluktan uzak, içinde pekçok güzelliği barındıran ve hayranlık duygusu uyandıran bir oyundur. Çocuklarımızın zaman zaman yaşadıkları yalnızlıklarını paylaşabilecekleri iyi bir arkadaştır. Satranç, çocuklarımızı suçtan, suç ortamından uzak tutar. Onlar için güvenilir, hayata bağlayıcı, sıcak bir ortam sunar. Pek çok anne ve baba, satranç sayesinde rahat uyuyabildiklerini ifade etmişlerdir.