Thomas Alva Edison ,11 Şubat 1847 ‘de ABD ‘nin Ohio bölgesinde bulunan Milan kasabasında dünyaya geldi.Edison’a kısaca “ Al “ diye seslenirlerdi.Henüz dört yaşındayken kendisini seven birçok dostu vardı.Bunlar kasabanın bütün çocukları,büyükleri ve tersanenin işçileriydi.
Küçük Al,annesine görünmeden evden kaçarak soluğu rıhtımda almaya alışkındı.Tersanede makineler ve aletler hakkında ardı arkası gelmeyen sorularıyla işçilerin sabrını taşırırdı.İşçiler onu başlarından atabilmek için uğraşırlardı.
Edison herşeyin “ Neden,nasıl ve niçin?” olduğunu merak eder ve bu sorularına cevaplar arardı.” İnsanlar , hayvalar, bitkiler neden ve nasıl varolmuşlar? Onları yaratan niçin yaratmış?Hepsinin yaratıcısı aynı mı ?” diye merak ederdi.” Bunları yaratan ne büyük!” diye geçirirdi içinden.Yine gökyüzünün ne olduğunu,ayın neden dört köşe değil de yuvarlak olduğunu,yağmuru,karı yağdıranın kimliğini,makinaları yapan akılları onlara kimin verdiğini,neden kuşlarınki gibi kendisinin de kanadının olmadığını sorardı.Onun bu ve benzeri sorularından bıkan insanlar “ Bilmiyorum!” Diyerek bağırırlardı. Al da “ Niçin bilmiyorsunuz!” diyerek onlara tekrar soruyla çıkışırdı.
Çocuksu merakı bazen hayale gelmedik işleri yaptırıyordu Al’a.....Altı yaşındayken birgün ahırda yavru çıkarmak üzere yumurtaların üzerinde yatan kazı kovalayarak kendisi yumurtaların üzerine oturmuştu.Onun ortalardan kaybolduğunu düşünen babası telaşa kapılıp aramaya koyulmuştu.Al’ı ahırda yumurtaların üzerine oturmuş vaziyette bulunca da çok şaşırmıştı.
Gençlik çağlarında Edison’un hafızası çok zayıftı.Okulda öğretilenleri öğrenemez,sınıfın sonuncusu olmaktan kurtulamazdı.Öğretmenleri ondan yaka ailkmişlerdi.Onun ahmak,gerizekalı,hiçbirşeyi kavrayamayacak kadar budala olduğuna inanmışlardı.
Birgün öğretmeninin müfettişe okulda daha fazla tutmanın faydasız olduğunu,onun zekaca geri kaldığını,diğer çocuklar gibi normal olmadığını söylediğini işitti.Bu sözler ona çok dokundu.Ağlayarak okuldan ayrıldı ve annesine koştu.
Eskiden öğretmenlik yapmış olan annesi oğlundan bunları duyunca küçük Al’ı da peşine takarak soluğu okulda öğretmenin karşısında aldı.Adama nefes aldırmaya vakit bırakmadan çıkışmaya başladı:
“ Müfettişe oğlum hakkında söylediklerin kulağıma geldi.Halbuki burada zekaca gelişmemiş birisi varsa o da sizsiniz.Al’ın zekasının yarısına sahip olsaydınız öpüp başınıza kordunuz.”
Yumruğunu masaya indirerek devam etti :
“ Günün birinde benim oğlum meşhur olacak,siz çoktan unutulacaksınız!”
Öğretmenin cevabını bile beklemeden oğlunun kolundan tuttuğu gibi eve döndü ve “ Artık o herife göndermem seni! Bundan sonra ben vereceğim derslerini!” dedi.
Thomas da hayatı boyunca annesinin onun hakkındaki bu güzel düşüncelerine layık olmaya çalıştı.Hayatı boyunca sadece üç ay okula gidebildiği halde bilgisini kendi okuduğu kitaplarla ilerletti ve araştırıcı gücünü sonuna kadar devam ettirdi.Onun başarısı sayesinde de dünya bambaşka bir şekil aldı.
Edison’un yaşı ilerledikçe yaramazlıkları da azalıyordu.Çoğu zaan eline anlaşılması ağır bir kitap alıp pencerenin kenarına oturur ; ışık,hava, elektirik gibi fen bilimlerine ait konularda bilgi edinmeye çalışırdı.Kitaplarda karşılaştığı dört beş heceli kelimeleri söylerken zorluk çekmesine rağmen atlmaz,en uzun ve en güç kelimeleri bile dili iyice yatmadan geçmezdi.
Okumayı çok seviyordu.Şehrin en büyük kütüphanesindeki bütün kitapları okumaya karar verdi.Daha 11 yaşına girmeden bu kitapları bitirmişti bile.
Annesiyle ders çalışmak kolay ve zevkliydi.Henüz 12 yaşına gelmeden annesinden bütün temel bilgileri aldı.
Al’ın ilk ticari tecrübesi,evlerinin arkasındaki sebze bahçesinde gelişti.Al sebze yetiştirmeye karar verdi ve mahsüllerini komşularına satmaya başladı.Bu suretle gelişen alışveriş ona bir yığın dolar kazandırdı.Kazancının yarısını annesine veriyor,diğer yarısıyla denemeler yapmak için kimyevi maddeler ve cihazlar alıyordu.Yaşadığı kasabanın ihtiyacını artık yetiştirdiği sebzeler karşılayamıyordu.Zorda olsa annesinden izin alarak Detroit pazarından sebze alıp kasabada satmaya karar verdi.Böylece ilk defa büyük bir şehiri de görmüş oluyordu.Trenin kalkış saatine kadar Detroit’te gezip şehri inceliyordu.Detroit’i daha yakından tanıdıktan ve yeniliğin ilk hayranlığı geçtikten sonra Al Detroit’te ve trende geçen zamanı nasıl değerlendirmesi gerektiğini düşünmeye başladı.Önce Detroit’in gençler kulübüne yazıldı ve buranın kütaphanesinden bolbol faydalanmaya koyuldu.
Bu yaşına rağmen Port Huron-Detroit arasında işleyen trenle de gazete ve içecek satmak için müracaat etti.İsteği yerinde görülerek kısa bir süre sonra işe başladı.bu sayede yolculara Detroit Free Press gazetesini satmakla kalmıyor,aynı zamanda bedava yolculuk da ediyordu.Trenin kullanılmayan kompartımanına evindeki kimya laboratuarını taşıdı.Bu şekilde gidiş gelişlerde deney yapmaya zaman buluyordu.
Gazete satışlarındaki başarısı Edison’
un kendine olan güvenini arttırdı.bunu üzerine “Neden kendim basabileceğim gazete yerine başkalarının bastığı gazeteleri satıyorum?” sorusu kafasını kurcalamaya başladı.
Kendisine verilen yük vagonuna ucuza satın aldığı küçük bir baskı makinesi yerleştirdi.Ayrıca birkaç kasa eski harf buldu.Böylece dünyaya küçük,yeni bir gazete doğuyordu.Gazeteye Weekly Herald adını verdi.
Edison yollarda haberleri topluyor,telgraflarını da kendisini çok seven ve koruyan istasyon memurlarından alıyordu.Gazetenin sahibi , başyazarı,haber muhabiri,tashih edicisi,bakıcısı,dağıtıcısı yalnızca Edison’du.Mendil büyüklüğündeki gazetenin 500 abonesi,birkaç yüz de peşin alıcısı vardı.Edison gazetesinden ayda 40 dolar kazanıyordu.Londra’da çıkan meşhur Times gazetesi bunun farkına vardı ve bunu haber olarak yayınladı.
Bir gün içerisinde kimyasal madde bulunan ve küçük bir laboratuarı andıran vagonunda fosforlu bir maddeyle deney yaparken şişeyi yere düşürdü ve bir anda bütün vagon yanmaya başladı.Edison ve yük vagonunun memurları birlikte epeyce uğraştıktan sonra yangını söndürmeyi başardılar.Ancak bu olaydan çok korkan memur,Edison’a adamakıllı bir tokat atarak onu trenden indirdi; ardından da kitaplarını,kağıtlarını,harflerini ve kimyevi maddelerini fırlattı