Türk Güreşi
Türklerin güreşle ilgisine gelince; tüm insanlıkta olduğu gibi atalarımızda da bu sporun ilk şeklinin kuvvet denemesi şeklinde yapıldığı söylenebilir. Türk güreş tarihi ile ilgili bir açıklama yapmak gerekirse, bunu üç kısimda ele almada yarar vardır.
I. Devir : XIX. yüzyılın başına kadar gelen ve daha çok eski tarih kitaplarında kısaca bahsi geçen devre,
II. XIX. yüzyılın başında Koca Yusuf'a kadar (1830-1890) geçen ve daha çok söylentiler halinde bilmen devre,
III. Devre Koca Yusuf tan bu yana belgelere dayanılarak bilinen devredir. (*)
Güreş tekkeleri, yağlı güreşin kuralları teknik oyunların isimleri hakkında geniş bilgi almak için Evliya Çelebi'nin "Seyahatnamesi" eşsiz bir kaynaktır. Çelebi'ye göre yağlı güreşin önceleri yağlı mermer üzerinde fakat daha sonra çayır üzerinde yapılmaya başlandığı bilinmektedir.
Yağlı güreş ananesi bizi tabii olarak Kırkpmar hikâyesine götürmektedir. Osmanlılardan ilk kez Rumeli kıyısına çıkan Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa'nın yanında bulunan ve hepsi de bu bölgenin fethinde şehit olan Kırk yiğidin adından Kırk pınara gelindiği ileri sürülmektedir. Rivayete göre Süleyman Paşa'nın öncüleri olan Kırk yiğit Rumeli içindeki ilerlemelerinin her molasında silahlanm bir kenara bırakıyor, kısbetlerini giyiyor ve güreş tutuyorlardı. Bunlardan Anadolu yakasındayken güreşini tamamlayamamış iki kişi bir gün Edirne civarında bir çayırda tekrar tutuşurlar. Ancak bütün gün güreştikleri halde bir türlü yenişemezler. Ay ışığında da gece yansına kadar güreşen pehlivanlar sonunda son nefeslerini verirler ve bir incir ağacının altına gömülürler. Bir süre sonra o bölgeye dönen ve arkadaşlannın mezarına' bir taş dikmek isteyen diğer kahramanlar incir ağacının altında billur gibi suların kaynadığını ve kırk tane pınarın aktığım görürler.(**)
Dünya çapında bazı ülkelerin tarihi ve geçmişte yaptıkları hizmetler, oldukça kısıtlı olsa da bazı arkeoloik kazılar ve belgelerle günümüze kadar ulaşmıştır.
Bu konuda ülkemizde çok sayıda kaynağa rastlan-masına karşın yapılan incelemeler dar bir çevre içerisinde kaybolup, kalitesini yitirmektedir. Ne yazık ki, ülkemize güreşi incelemeye gelen birçok yabancı uzman, tekniklerimizi rehber edinerek ve gerekli değişikliği yaparak modern güreş halinde çeşitli çalışma yöntemleriyle güçlü takımlar oluşturup, galibiyetten galibiyete koşmaktadırlar. Güreşçilerimizin spesifik tekniklerini filme alarak gizli silâhlı taktikle çıkarak başarı olma hedefini seçtiler ve bunda da başarılı oldular. Güreşte dünyaca ün yapan Yaşar Doğu, Mustafa Dağıstanlı, Hüseyin Akbaş, Hamit Kaplan, İsmet Atlı, Ahmet Aylık .. vb güreşçimizin temel teknikleri diğer ülke otoritelerince kök söktüren teknikler olarak sözlüklerine girmiş bulunmaktadır. Birçok çalışmalar yapıldı, yeni yeni varyasyonlar, taktikte kombinasyonlar hazırlandı. Teknik-taktik çalışmalarda yeni yeni formlar seçildi. Çalışma formasyonuna, bilimselliğe yön verilerek birçok yeniliklere değinildi. Gayretli çalışmalar neticesinde olumlu sonuçlar elde edildi. Zamanın askeri stratejisine göre ordumuzda kullanılan ateşsiz silâhlardan süngü, mızrak, ok, yay vs. kullanılarak ikisinin genelde bedeni düzgün, kuvvetli ve sağlıklı bir er olması gerekliydi. Birçok bulgu ve araştırmalara göre erlerimizin güçlü, kuvvetli yetişmelerinde güreş sporunun katkısının büyük olduğu Ulusumuzca malûmdur. Bedensel gücün geliştirilmesinde güreş, çeşitli amaçla kuvvet ve beceri kazanma unsuru olarak yapıldığı gibi halkımızın da üstün bir zevki haline gelmiş, saraylarda bile güreşler düzenlenmiştir. Köy ve kasabalarımızın günlük yaşantılarında en ufak bir bayram şenliğinde güreşler yapılmadan geçmesi pek nadirdir. Başanlı olan güreşçilerimizin birer milli kahraman olarak sevilip sayılmış, yetişen her yetenekli ve ümit veren gence her çeşit maddi ve manevi yardımlarını da esirgememişlerdir.
Güreş yalnız kaba kuvvet sporu olarak kalmamış, değişen koşullara özel teknik ve taktikler uygulanmıştır. Yıllarca dış ülkelerde yurdumuzu temsil eden güreşçilerimiz özel ekol kazandırmaya muvaffak olmuşlardır.
Amerikan sözlüğüne giren "Türk gibi güçlü" sözünün milletimize ve güreş sporuna otorite kazandırmalarında katkısı az değildir. Yıllardan beri ülkemizde uygulanan ve kısa sürede diğer Balkan ülkelerine sıçrayan karakucak ve yağlı güreşlerinde temel teknik olarak kullanılan tek ve çift dalmalar, sarmalar, sarma kleler, kündeler ters paçalar, elense çekmeler güreşte Türk ekolünü oluşturmaktadır.
Ülkemizde de zamanında güreşe büyük önem verildiği inkâr edilemez. 1923 yılında Türkiye Güreş Federasyonunun kurulmasıyla ülkemizde modern güreş kurallarını ve greko-romen tekniklerin öğretimi için Macar Peter getirilmiştir. Güreşçilerimiz ilk olarak 1924 Olimpiyatlarına (Paris) katılmışlardır. 1936 yılında yapılan Berlin Olimpiyatlarında 61 kilo güreşçimiz Yaşar Erkan, greko-romen stilde Olimpiyat şampiyonu olmuştur. Türkiye güreşte gücünü 1948 Olimpiyatlarında bütün dünyaya göstermiştir. Serbestte 4, greko-romende ise 2 altın madalya alınmış ve takım sıralamasında İsveç'ten sonra 26,33 puanla ülkemiz ikinci sırayı almıştır. Güreşteki başarımız 1960 Roma Olimpiyatlarında da devam etmiştir. Serbestte 4, greko-romende 3 madalya ile Sovyetlerden sonra 31 puanla ikinci olunmuştur. Bu dönemden sonra diğer ülkeler güreş konusunda birçok çalışmalarla yeni yöntemler teknik-taktik üzerinde evalüsyonlar yaptılar. Ülkemizde ise modern güreşte 1972 yılından bu yana bir düşüş görülmektedir. Genellikle önceki çalışmalar seviyesinde daha yoğun çalışmalara geçilse bile, FİLA tarafından uygulanan yeni yeni kurallar üzerindeki değişikliklere sadece hakem açısından bakılmış, sporcular ise yeni kurallara adapte olmakta güçlük çekmişlerdir. Güreşte tabana dönük uzun vadeli çalışmalar için yatırımlar yapılmayınca pek tabii ki, elde edilen basanlar da periyodik ve sürekli olmamaktadır. Bir veya iki müsabakayı geçmeyen yetersiz sayıda olumlu sonuç alınmaktadır. Bu yüzden ata sporumuzun kalkınabilmesi için önemli sorunlardan sayılan tabana dönük ve-uzun vadeli yatırımlar yetenekli uzmanlar tarafından geniş ölçüde ağırlık verilerek bilimselliğe yönelik çalışmaların gereksinimi duyulmaktadır.
Her yıl il, ilçe ve köylerimizde organize edilen ve minder güreşine kaynak oluşturan yüzlerce yağlı ve karakucak güreşlerine genç güreşçi katılmaktadır.
Her ne kadar bir sporcunun güreşe erken yaşta başlaması gerekiyor ve gelişim süreci içerisinde temel motorsal özelliklerin güreşin gerektirdiği şartlara uygun bir biçimde geliştirilmesi isteniyor ise de, teknik eleman ve malzeme yetersizliği nedeniyle günümüz koşullarında geniş sporcu kitlesine hizmet etmek oldukça sınırlı kalmıştır.
Bunun telâfisi için, geleneksel olarak ya da bazı durumlarda her yıl ve birçok yörede sık sık yapılmakta olan karakucak güreşlerinin, minder güreşlerine yakın kaynak oluşturacağı inancındayım.
Kaynak : Dr Musammet Başaran
Serbest ve Grekoromen Güreş isimli kitabından