Nil Takvimi
Bilinen ilk takvimi icat edip kullanmış olan Eski Mısırlılar, insanlığın geri kalanının tersine gök olaylarına bakarak değil, Nil nehrine göre takvim oluşturmuşlardır. Nil nehri her sene aynı zamanlarda taşar. Yaşamı nehre bağlı uygarlık için bu taşmaların ne zaman olacağını bilmek hayati önem taşır. Bu aynı zamanda dinlerinin de merkezinde yer alan kutsal bir olaydır.
Eski Mısır takviminde bir yıl otuzar günlük on iki aydan oluşur. Bu aylar onar günlük üç haftaya sahiptir. Yıl sonunda kalan beş günde ise bereketli Nil nehrinin taşmasının kutlandığı dini tatildir.
Yüzü nehre dönük olarak gelişmiş bu uygarlık zamanı ölçmek için de su saatleri kullanmıştır. Bulundukları coğrafyanın daha baskın özellikleri olan güneş ya da kum malzeme olarak düşünülmemiştir.
Takvim Sistemleri
Mısırlıların Nil nehrine dayalı takviminden hemen sonra gelen en temel takvim sistemi ise Ay takvimidir. Yaklaşık olarak 28 gün süren bir ay devri yıl 12 kez gerçekleşir. Ayın devrine dayalı olarak düzenlenmiş takvimler günümüzde özellikle İslam dünyasında kullanılmaktadır.
Dünyanın Güneş çevresindeki hareketine dayalı olan Güneş Takvimleri ise özellikle mevsimlerin daha hissedilir olduğu kuzey bölgelerde daha gerçekçi sonuçlar vermesi nedeniyle tercih edilmeye başlanmıştır. 365 gün olan yıl 12 aydan oluşur ve her ay sırasıyla 30 ve 31 gün içerir.
Julien, Gregoryen, Hicri, Rumi takvimler
Julius Sezarın emriyle hazırlanan Julien takvim, Güneş Takvimidir. Gregoryen takvim ise Artık Yıl hesaplama konusunda Julien takvime yapılmış bir düzeltmedir.
Aslında doğa olaylarını temel alan takvim sistemleri için yıl başı genel olarak baharın başlangıcı ile Mart ayıdır. Gregoryen takvimle birlikte yıl başı İsa’nın doğum tarihi olarak kabul edilen Aralık sonu – Ocak başına kaydırılmıştır. Bu değişimin izi ise bugün hala sürmektedir. Yılın 2. ayı olan Şubat ayının 28-29 çekmesinin nedeni uzun süre yılın son ayı olduğu için gerekli düzenlemelerin son ayın günleri üzerinde yapılması nedeniyle dir.1
Burada durup bir yan hikaye anlatalım. Şubat niye diğerlerinden daha az güne sahip? Bir dönem özel ismi olmayan aylara Roma imparatorlarının isimleri verilmeye başlanmış ( June, July, Agust ) Ağustos ayınına adını veren imparator Agustus benim ayımın gün sayısı Julius’unkinden az olamaz deyince yılın son ayından bir gün alınıp 30 gün olan Ağustos’a eklenmiş. 2
Ülkemizde ise Osmanlı döneminde, bir Ay Takvimi olan Hicri takvim kullanılmış, Osmanlının son döneminde devlet işlerini daha rahat yürütebilmek için Julien takvimden uyarlanmış Rumi ya da Mali adıyla anılan takvim kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Gregoryen takvime geçilmiştir.
Hafta
Neredeyse tüm takvim ve zaman sistemlerinde her şey doğal olayların döngüsüne dayanmaktadır, tamamen kurgusal olan hafta kavramı hariç. Haftanın neden 7 günden oluştuğuna ilişkin geçerli bir açıklama yoktur. Bilinen tek şey, ilk defa Romalılar tarafından kullanılmaya başlamıştır.
Hafta içinde yer alan günlerin isimleri ise her kültürde biraz farklı olsa da Roma tanrılarından gelmektedir. Türkçe gün adlarının kökeni isimlerin kendisinden çıkarılabilmektedir : Pazar, Pazartesi, Cuma, Cumartesi. Çarşamba ve Perşembe günleri ise farsça Char-şembe ve penç-şembe yani 4. gün ve 5. günden gelmektedir. Geriye kaldı Salı, bu da ev ödevi olsun…
Gelecek bölüm : Çin, Hint, Maya, İbrani takvimleri…
Not 1 : İngilizce ay isimleri October, November ve December sırasıyla sekiz, dokuz ve onuncu aylardır…
Not 2 : Şubat ayının otuz gün çektiği durumlar da varmış
Takvimde Değişiklik (26 Aralık 1925)
Türk milleti tarih boyunca birçok takvimler kullanmıştı. Fakat çağdaş dünya ile ilişkilerin geliştirilmesi için, Dünya Devletlerinin kullandığı takvim sistemine ihtiyaç hissedildiğinden Hicrî ve Rumî takvim kaldırılarak 26 Aralık 1925'te Miladî takvimin kullanılması ve alaturka saat yerine de milletlerarası saat usulüne geçilmesi kabul edilmiştir. 20 Mayıs 1928'de milletlerarası rakamların kullanılması kabul edilmiş ve 1935'te çıkarılan bir kanunla, hafta tatilinin cuma günü yerine pazar günü olması sağlanmıştır. Ölçülerde Değişiklik Toplumda kullanılan ağırlık ve uzunluk birimleri olan arşın, endaze, okka, çeki gibi birimler toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadığı gibi bölgeden bölgeye de farklılıklar göstermekteydi. Uluslararası ticarete yönelen bir milletin bu birimlerden kurtulması metre ve kilo gibi bütün dünyanın kullandığı uzunluk ve ağırlık ölçülerinin kabul edilmesi bir zorunluluktu. Bu nedenle 1931 yılında bir kanun çıkarılarak ağırlık ve uzunluk birimleri değiştirilmiştir