İSLAMDA AHİRET İNANCI
Peygamber Efendimize bir müşrik elindeki kemikleri ufalayarak şu soruyu sorar :
Senin Rabbin’mi bu kemikleri diriltecek. Kur’an-ı Kerim cevap verir : “ Kendi yaratılışını unuttu da çürüdüğü halde bu kemikleri kim yaratabilir ? diyerek bize misal vermeye kalkıştı. Deki onu ilk yaratıp meydana getiren diriltecektir. O yaratılışın her özelliğini bilendir. (Yasin 78-79)”.
Ölen, çürüyen, toprak olan vücud ahirette, mahşer günü için yeniden nasıl dirilecektir?
İnsan beden ve ruhtan meydana gelir. Yani “İnsan = Beden+Ruh “ tur. Beden, et ve kemikten oluşan ve ölünce toprak olan kompleks bir yapıdır. Ruh ise Allah’tan gelen ilahi bir hediyedir.
Bir tohum düşünelim. Satıldığı poşetinde yüzlerce tohumla beraber cansızdır. Büyümeden çoğalmadan durur. Taki poşetten alınıp toprağa atılana tek. Toprağa düşer düşmez o cansız, ölü olan tohum canlanır. Toprağa kök salar, toprağı yararak yeryüzüne çıkar. Büyür, serpilir, dal-budak salar. Çiçek, yaprak, meyve verir ve kendi gibi yüzlerce tohum salar toprağa... halbuki bu tohum toprağa düşmeden önce ölü idi. Ölüyü, toprak canlandırdı.
Tohum (Cansız) + Toprak =Bitki (Canlı)
Tıpkı onun gibi ölü olan insan cansız iken girdiği o topraktan mahşer günü canlı olarak, insan olarak dirilecektir.
Tohumu toprakta canlandıran su ve madensel proteinlerdir. İnsan için tek soru ölü bedeni bir araya getirip onu tekrar diriltecek, su ve protein görevini görecek olan formülün bilinmemesidir. Ama genel hatlarıyla formül şudur;
Ölü Beden + Toprak = İnsan ( mahşerde )
İnsan nasıl dirilecekten önce insan nasıl yaşar bunu inceleyelim :
Toprakta bol miktarda madensel protein bulunur. Bu proteinler insan vücuduna girince mide içinde çeşitli şekillerde ve oranlarda birleştirilip vücut için gerekli enerji organ doku parçalarını oluşturur. Yani midemiz bir fabrika görevini görür. Elementleri alır, işler, yeni bir formda gerekli yerlere damar yoluyla gönderir. Yani vücudumuzu canlı ve ayakta tutan, var eden proteinler, toprak içinde karışık halde bulunurlar. İnsanlar bunları topraktan seçip, süzüp alamazlar. Allah-ü Teala bu görevi bitkilere vermiştir. Kainatta her madde gibi bitkilerde insanlara hizmet amacıyla yaratılmıştır. Bitkiler kökleriyle toprağın içindeki proteinleri toplar ve yaşamını devam ettirir.
Hayvanlar bitkileri yerler onların içindeki proteinleri vücutlarına depo ederler ve hayatlarına devam ettirirler.
Topraktan toplanan proteinleri kökleriyle alan bitkileri yiyen hayvanlar bu proteinleri vücutlarında depo ederler. Hayvanların et, süt, yumurtalarını yiyen insanlar bu proteinlerden faydalanır ve bu (Toprak Bitki Hayvanlar) dan geçen proteinleri vücudunda toplayıp yaşamlarını böylece devam ettirirler. İnsan ölünce de vücudumuzun topladığımız proteinler toprağa karışır. O halde insan toprak ilişkisi şöyle şemalandırılabilir :
Kısaca biz insanlar toprak sayesinde yaşamaktayız. İlk insan Hz.Adem’de topraktan yaratılmıştır. İlk önce toprak (çamur ) idik , insan olduk ‚ . Ölünce yine aslımıza dönüp toprak oluyoruz ƒ . Nasıl ki buz sudan oluşmuştur; eriyince yine aslına döner su olur. İnsanda eriyince, ölünce çürür ve aslına döner toprak olur. Ahirette işte ilk kez topraktan nasıl insan yaratılmışsa ikinci kez de yine topraktan yaratılacaktır „ . Bedeni canlı iken yaşatan toprak, mahşer günü yine hayat bulup dirileceğimiz kaynak olacaktır. O halde insan (beden)-toprak ilişkisini şöyle şemalandırabiliriz :
Tıpkı buz-su buhar gibi. Katı, sıvı, gaz üç ayrı şekil (form) ama üçüde aynı madde.
İnsan toprağın şekil değiştirmiş bir halidir ( suyun buz olması gibi ). Doğal olarak ölünce asıl hammaddesi olan toprağa (buz ise suya ) dönüşür. Yani insan yürüyen, konuşan bir topraktır. Sadece şekil değiştirmiştir.
İnsan yaşarken hayatını devam ettireceği maddeleri bitkiler vasıtasıyla topraktan toplar. Kıyamet günü tüm canlılar gibi bitkilerde ölecektir. İşte insanı canlı iken topraktan bitki vasıtasıyla yaşatan Allah-ü Teala kıyamet günü bitki vasıtasını kullanmadan (çünkü ölüdürler) direk, vasıtasız topraktan insanı diriltecektir. Nasıl ? ilk nasıl diriltmişse yine aynen öyle. O her şeye kadirdir. İnsan (beden), toprakla o kadar iç içedir ki (ondan yaratıldı ondaki proteinlerle yaşar ölünce toprak olup ahirette yeniden topraktan dirilecektir...). Nasıl ki tebeşir kullanıldıkca biter, toz olur, tozlar belli şartlarda birleştirilirse yine bir tebeşir oluyorsa tıpkı bunun gibi insan ölünce kimyasal bir değişime
uğrar, toprak olur. Toprak aynı değişimi tersine işletirse bir bedeni meydana getirebilir.
İnsan ölünce toprak olur diyoruz peki ölüm nedir ? ölüm bir son bir toprakta dağılıp, her şeyin bitmesi midir ?
Hayır aslında ölüm diye bir şey asla yoktur. Ruhlar aleminden yola çıkan bir ruh için artık ölüm, bitiş, yok oluş asla yoktur.
Bir insan toplam altı dünyada yaşar. Ruhlar alemi: Allah-ü Teala beden elbisesine sarıp dirilteceği tüm bedenlerin ruhlarını cennet-cehennem, insan yok iken bir mekanda toplanmış ve onlara şu soruyu sormuştur. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim”. Tüm ruhlar, “bilakis sen bizim rabbimizsin “diye cevap vermişlerdir. Anne karnı: Her insan ruhlar aleminden sonra, sırası geldikçe dünyaya gelebilmek için anne karnında belli bir süre (9 ay) civarı yaşar. O mekan, kısa sürede olsa küçük bir dünya demektir o bebek için. Ruhlar aleminde ölüp anne karnında dirildiği gibi doğum esnasında da ölüp (mekan değiştirip) yeni bir dünyaya gözlerini açar bebek. (Önemli nokta şudur : Ruh ölmemekte sadece mekan değiştirmektedir). Dünya hayatı ve rüyalar alemi: Her ikisi de iki ayrı mekandır, iki ayrı dünyadır. Bu iki alem, dünya bir arada yaşanır. Dünyada insanın belli bir ömrü vardır. Ölüm dediğimiz olay vuku bulur ve insan (ruhu) kabir alemindeki mekanında dirilir. Burası ameline göre cennet bahçesi veya cehennem çukuru olur. Kabir cehennem çukuru nasıl olur, kabir ateş ile mi dolar ? Hayır. İnsan rüyasında nasıl kabus görürken bağırır, ölür, yaralanır, korkar... fakat dışarıdan bakılınca mışıl mışıl uyuyormuş gibi gözükürse, kabirde de ölü için aynı kabus gibi olacaktır. Dışarıdan gülümser uyur gibi yatacaktır insan ama içinde, ruhunda bağırışlar, korku, pişmanlık ... hakim olacaktır.
Sonra kıyamet kopar İsrafil (A.S) sur’a üfürür ve her şey biter, son bulur. Tam bir sessizlik... kainatın yaratılmadan önce ki hali gibi. Sonra ikinci kez sur’a üflenir. Beden topraktan dirilir, ruh bedene girer (Ruh+Beden). İnsan dirilir. Mahşer yerinde insanlar toplanır.
Ahirette insanlar amellerine göre Mizanda tartılır. İyiliği çok gelen Allah’ın lut-fu, rahmeti ile cennete, kötülüğü çok olan kendi yaptığı kötü, zararlı, pis işlerin sonucu olarak cehenneme girer.
Özetle ruh ölümsüzdür. Ruhlar aleminden yola çıkan ruh, son durak olan cennet-cehenneme kadar mekan değiştirir, durur. Bizler her mekan değişimine ölüm diyoruz, ama asıl itibarıyle bu ölümler yeni mekana bir doğumdur aslında.
Geçmiş =Ruhlar Alemi
=Anne Karnı
Şu an =Dünya Hayatı
=Rüyalar Alemi
Gelecek =Kabir Alemi(mezar)
= Ahiret (cennet-cehennem)
Not: Ahiret inancı insanda sorumluluk hissi uyandırır. Yapılan iş amellerin bir gün hesabının verileceğinin inancı, insanları kötü fiillerden uzaklaştırır, iyi fiillere yöneltir. Hesap günü bilinci, insanı insan haklarına saygıya götürür, zararlı davranışlardan uzak, yararlı ve faydalı, iyi ve huzurlu kılar. Aile ve akrabaların çürümeyip, sonlu-toprak olmak yerine; sonsuz, cennette yeşillikler içinde yaşadığını, insanlara iyiliğin yarın (ahirette) karşılıksız kalmayıp cennet ile mükâfatlandırılacağını, kötülük yapanların ise cezalandırılacağını bilmek, yaşlı hasta, mahkûm, idamlık, mazlum, fakirlere... ümit; zîna, rüşvet, cinayet, gösterişe.... engel, sevgi, şefkat, sadakat, affetme, fedâkârlık, ihlâs, şükür, kanaatın.... hakim olduğu bir dünya kurar.
NOT 1- Reenkarnasyon, tenasüh, ruh gücü diye bir şey asla yoktur. Dünya ve rüyalar aleminden göçen kişiler kabirde dirilirler. Asla dünyaya geri dönüp yeniden dünyada hayat bulamazlar. Reenkarnasyon cinlerle alakalı bir aldatmaca, kandır-macadır.
NOT 2- Bazı insanların aklına şu sorular takılabilir. MÖ ölen bir insanda cehennemlikse kabir azabı görüyor. Kıyamete yakın bir cehennemlikte kabir azabı görüyor. MÖ ölen daha fazla azap çekmiş olmuyor mu ?
Buna şu şekilde cevap verebiliriz : Azapların derecesi farklı olabilir. Dişi sızla-yan biri ile dişi aşırı derece ağrıyan iki kişiyi düşünelim. Yıllarca dişi sızlayan bir adam dişçiye gitmeyebilir. Ama dişi çürümüş, ağrıyan insan sabah erkenden dişçinin kapısına dayanır. Azabı az az sürekli veya azabı ani, yoğun fakat kısa süreli olabilir kötü insanların.
Ayrıca zaman izafi, göreceli (şartlara göre değişken) bir kavramdır. Allah-u Teala zaman içinde zaman yaratıp kıyamete yakın öleni daha uzun süreli azaba uğratabilir.
Allah-u Teala rahmetinde çok geniş, azabında ise çetindir. Bize düşen iyi kullarında olabilmektir.