ÇOCUK OYUNLARI
MENDİL KAPMACA: İki grup halinde oynanır. Ortaya bir medil konur ve gruplar eşit uzaklıkta ikiye ayrılır. Orada, oyunu yöneten (ebe) kişinin işaretiyle gruplar, mendili öncelikle kapıp eşlerine getirmeye çalışırlar. Mendili kapan, eşlerine zamanında yetişemezse, diğer gruplar tarafından dövülür ve karşı grubun adamı olur. Yenen grup, yenilen grubun sırtına binerek, önceden belirlenen yerde tur atar.
ZAMBIR VE BÜVE AVI: Çocuklar bir bez parçasını çamurlayıp, daha çok su kenarlarında dolaşan zambır ve eşekarısı üzerine atarak yakalarlar. Yakaladıklarının beline, ince bir ip bağlayıp iğnesini çekerler. Bazen de, ipin ucunda bağlı arıyı, büve yuvalarının içine salarlar. Kimin arısı, büveyi önce çıkarırsa, iddiayı o kazanmış olur,
AŞŞIK: Koyunlardan çıkarılan, aşşık kemikleriyle oynanır. Büyük aşşıklar enek olarak seçilir; ortası oyulur, ağır olması ve hedefi iyi vurması için oyulan yerlere kurşun akıtılır. Pütürlü bir taşa sürtülerek inceltilir; bazen de boyanır.
Oyuncular, aşşıkları yan yana dizerler. Ebe, eneğini karşıya atar, diğer oyuncular da atarlar. Eneği en uzağa giden, dizili aşşıklara, ilk atma hakkına sahiptir. "Doğduk eneğimin aşşığına" diyerek eneğini atar. Aşşıklar vurulursa, daha önce tesbit edilen uzaklığa kadar gitmesi gerekir. Karşıya atılan enek, dik durursa, buna "Mir durdu" denilir. Mir durdurmayı başaran oyuncu, eneği ne kadar uzaklıkta olursa olsun, dizili aşşıklara ilk atış yapma hakkına sahiptir. Oyun böyle sürüp giderken, daha büyük çocuklar, oyunda dizili aşşıkları alıp kaçarlar. Buna "çörleme" denilir.
BİLLİ: 10-15 cm. uzunluğunda bir ağaç parçasıdır. 60-70 cm. uzunluğundaki düzgün bir dal parçasının yardımıyla oynanır.
Billi oyunu üç çeşittir:
1 - Düz Billi
2 - Yan Billi
3 - Gömmeli Billi
DÜZ BİLLİ: Karşılıklı iki kişi tarafından oynanır. Küçük bir çukur kazılır, billi, bu çukurun üzerine konur. Billinin her iki ucu kalem gibi açılır. Oyuncu, sopanın ucunu çukura sokup, billiyi mümkün olduğu kadar, uzağa fırlatmaya çalışır. Karşıdaki oyuncu, billiyi düştüğü yerden alır; ya çukura, ya da çukurun etrafına kazılmış dairenin içine atar. Billi, çukurun uzağına düşerse, billiyi atan oyuncu, kenarına vurur; bu vurma esnasında, şu tekerlemeyi söyler: "Gınifi, gın-dalifi, hazıra hök, çamura çok" bu tekerleme üç defa söylenir. Billi ne kadar uzaklaştı ise, çukurla billi arasını, elindeki sopanın uzunluğu ile ölçer. En fazla sayıyı alan, oyunu kazanır. Eğer karşı oyuncu, billi atanın, billisini havada kaparsa; onun bütün sayılarını alır.
YAN BİLLİ: İki grup halinde oynanır. Çukurun üzerindeki billiye, oyuncu sopa ile vurur. Üç kere ıskalarsa, onun yerine, kendi grubundaki diğer bir oyuncu geçer. Karşı grubun, billiyi düştüğü yerden alıp; billi çukuruna ya da çukurun kenarına dizilmiş daireye sokması gerekir. Ebe oyuncu, atılan billiyi, elindeki değnekle karşılayıp; mümkün olduğu kadar uzağa vurması gereklidir. Billi ile çukur arasındaki uzaklık, sopanın uzunluğu ile ölçülür. 10, 100, 150... gibi rakamlar belirgin rakamlardır. Örneğin, "Yüzellim sandıkta" denildiği zaman bu sayı 162 demektir. Bir tarafın oyuncuları yanıp bitince, diğer grup ebe olur. Düz billide olduğu gibi, billi havada kapı-lırsa, hem ebe grup yer değiştirir, hem de o grubun aldığı bütün sayılar sıfıra inmiş olur. Bazen de, ebe grubun uzaklaştırdığı billiyi, rakip oyuncu, çukurla billi arasını, üç adım atlamak suretiyle alırsa oyunu kazanmış olur.
GÖMMELİ BİLLİ: Her oyuncu birer daire çizerek, ortalarında dururlar. Bir kişi ebe olur. Ebe için de ayrı bir daire çizilir. Seçilen oyuncu, ebenin attığı billiyi, mümkün olduğu kadar uzağa çeler. Diğer oyuncular, ebenin, billiyi düştüğü yerden alıp, gelme süresi içerisinde, ebenin çukurunu, ellerindeki billi sopalarıyla kazarlar. Ebe, kendi dairesine, geç kalan birinin dairesine, billiyi bırakırsa, o kişi ebe olur. Çukuru en fazla kazılan kişi, oyunu kaybetmiştir. Kazılan çukur, genişletilerek; oyunu kaybeden kişi kendi çukuruna gömülür.
ÇANAK - ÇÖMLEK: İki grup halinde oynanır. Sokaktan toplanan, ortalama avuç içi kadar büyüklükteki çanak çömlek parçaları ebe seçilen grup tarafından üst üste konur. Diğer grup da belirlenen aralıktan ellerindeki bir top vasıtasıyla üst üste yığılmış bu çanak çömlek parçalarını vurmaya çalışır. Vuramazsa, ebe değişikliği olur. Çanakları topla yıkan grup, hemen koşup, yıkılmaması şartıyla, etrafa dağılan çanak çömlek parçalarını üst üste koymaya çalışır. Ebe grup, çanakları yıkan topu, en kısa mesafede yakalayıp, çanakları üst üste koymaya çalışanları vurması gereklidir. Birinci grup vurulmadan çanakları üst üste koymayı başarırsa, bir oyun kazanmış olur.
MANEVERA: Özellikle yaz mevsimi gecelerinde oynanan bir oyundur. Oyun, çeviklik ve gözü açıklık gerektirir. Ebe grubun seçimi için, iki tarafı düz bir taşın, bir yüzüne tükürülür, taş atılır, kuru tarafı bulan kazanır; diğer taraf ebe olur. Ebe olan grup, saklanan diğer grubun üyelerini aramaya çıkar. İyi bir yere saklanan grup, zaman zaman ıslık çalarak, yerini, ebe gruba belli etmeye çalışır. Daha sonra ise, yerlerini değiştirerek, başka yere saklanırlar. Saklanan gruptan bir kişi bulununca, diğer grup üyeleri bulunmuş sayılır. Böylece diğer grup saklanma hakkına sahip olur.
Geçmiş değerlerde, böyle bir oyun sırasında, iki saat uzaktaki köylerinden, saklanmak için Karaman'a kadar gelen bir grup, sabaha kadar burada kalarak, ertesi gün köye haber gönderip; ebe grubun kendilerini mutlaka bulmasını, yoksa oyunu bozup köye geri döneceklerini bildirirler.
PANCARIM SÖKME: Oyun oynayacak çocuklar, arka arkaya sıralanır ve birbirlerinin bellerinden sıkıca tutarlar. Ebe olan çocuk, en arka sıradaki çocuğun elini, diğerlerinin belinden çekmeye uğraşır ve bu oyun en son çocuğa kadar böylece sürüp gider.
DÜĞÜNLERDE OYNANAN OYUNLAR
TAŞKALE-ŞIH OYUNU: Arap oyununa benzer. Kışın düğünlerde oynanır. Sekiz on kişilik bir grup, başlarının buyruğuna hareket edecek, ellerindeki kırbaçlarla seyircileri korkutmaya çalışırlar.
Oyuncuların kılıkları şöyledir: Başlarında uzun sivri külah, yüzlerinde kül sürülü, üzerilerinde beyaz çarşaf, sırtlarında ve göğüslerinde yastık konulu olarak oyuna çıkarlar.
TAŞKALE AYI OYUNU: Düğün sahibinden habersiz, bir seyirci ayı kılığına girer, ayının hazırlanışı şöyledir: Oyuncunun üzerine koyun ve keçi derileri sarılır; boynuna küçük çanlar, bir de yular takılır. Bir oyuncu da, ayıyı oynatmak için ayıcı olur. Ayıcı, bir ara soyunun nereden geldiğini anlatmaya başlar; sonunda, soyunun düğün sahibine dayandığını söyler, ayı oynatıcısı bunun üzerine düğün sahibine "Al bu senin akrabanmış" der ve ayının yularını uzatır. Düğün sahibi de bunun üzerine, ayı ile oynatıcısına bahşiş veya hediyelik eşya verir.
İBRALA İDAM OYUNU: Düğün alayı geçerken bir idam sehpası kurulur. Sehpaya bir oyuncu belinden, kendirle asılır. Suçlarını belirten bir yafta da, göğsüne iliştirilir. Bu suçların belli başlıları şunlardır: Komşunun tavuğuna "kist" demek, şeytana küfür etmek, vb. Düğün sahibi, idam sehbasının yanına gelerek, cellata suçluyu bağışlamasını söyler ve para verip onu kurtarır. Kurtulan kişi, evlenecek olan kişinin kölesi, tutsağı olacağına söz verir.
KABALI SÜPÜRGELİ ARAP OYUNU: Düğünlerde, arabın iki ayağının arasına süpürge sokulur. Arap, süpürgeyle oyun oynarken; arkasından sallanan süpürgeye gaz dökülüp yakılır. Sonra, Arap'm koluna bir sopa sokulur. Avucuna bir taş; taşın içine de, gazla sıkıştırılmış saman ve barut konulur. Davetlilerden biri, samanı tutuşturur. Barut patlar, Arap buna benzer diğeı oyunlarıyla halkı eğlendirir.
İBRALA KIZ KAÇIRMA OYUNU: Bir oyuncu, kız olur. Diğer oyuncular mestçi, simitçi, puseci olur. Bu oyuncular, kızı anasından isterler. Ana, hepsine kızı vermeye razı olur. Son olarak, kızını sarhoş ister. Ana "ben sarhoşa kız vermem" diyerek, isteği geri çevirir. Bunun üzerine sarhoş kızı alır kaçar ve bir eve saklar. Halk, bunları aramaya çıkar, kim bulursa, bahşiş alır.
GENÇLER ARASINDA OYNANAN OYUNLAR
Uzun kış gecelerinde, gençler arasında, haftanın belirli günlerinde eğlenceler düzenlenirdi. Bu eğlenceler, grupda bulunan kişilerin evlerinde yapılırdı. Buna, "sıra" ismi verilirdi. Bu eğlencelerde oynanan oyunların hepsi, dayak atma ve aldatmaca üzerine kurulurdu.
HOCA: Oyuna katılanlar, hoca ve üç öğrenciden ibarettir. Hocaya bir kavuk giydirilir, kavuğun ortasına bir tas su konur. İlk konuşmayı hoca alır:
"-Şam'dan geliyorum, amacım üç öğrenciye ders vermektir." dedikten sonra oyunu bilmeyen üç kişi öğrenci olarak seçilir. Hoca, öğrencilerine ders vermeye başlar. "-Ayak bütün, baş bütün hocanındır" bütün öğrenciler bunu tekrarlarlar. Bu arada hoca, öğrencilerden izin ister:
"-Benim hanım hastalanmış; onun için fazla kalamıyacağım, beni unutmamanız için sizlere birer anı vermek istiyorum" diyerek birinci öğrenciye teşbihini, ikinci öğrenciye bastonunu verir, üçüncü öğrenciye dönerek:
"-Evladım sana verecek bir şeyim kalmadı. Sen de şu kavuğumu hatıra olarak al" der ve kavuğunu çıkarır. Su dolu tası oyunu bilmeyen öğrencinin üzerin döker.
KÜLAH OYUNU: Oyunu oynayacak her kişi, kağıttan birer külah yaparak başlarına geçirirler. Bir tepsinin üzerine, gaz ve karışımı yayılır. Oyuncular, kağıttan külah başlıklarıyla, tepsinin üzerine eğilirler, bu arada, bir başka kişi, tepsinin üzerindeki karışımı kibritle tutuşturur. Külahı yanan kişinin, hemen kaçması gereklidir. Kaçmayanlar, oyunu seyredenler tarafından dövülürler.
YAĞCI: Oyunu bilen bir kişi, yağ satıcısı olarak; bilmeyen biri de yağ tuluğu olarak seçilir. Yağ satıcısı, elinde bastonu, beli bükük olarak odaya girer; muhtar kuruluna gelerek, yağ satışı için izin ister. İzin verilir, satıcı, yağını getirmek için odadan çıkar. Bir müddet sonra, odaya, yağ tulumu rolündeki genci, sırtına sıkıca iplerle bağlamış olarak döner. Yağ tulumunun ağzı bir bezle sıkıca bağlanmıştır. Muhtar kurulu, yağı kontrol eder ve satış başlar. Önce muhtara, yağı alması için teklif gelir. Muhtar, elindeki iğneyi yağ tulumuna batırır; sonra sıra ile, herkes ellerindeki iğneyi tuluma batırırlar. Yağ tuluğu, sıkı sıkı bağlı olduğu için kımıldıyamaz ve bağıra-maz.
BERBER: Oyunu bilen bir kişi, "ben berberim" der ve köy muhtarından iş ister. Muhtar, iş isteyen kişiye izin verir. Sonra, masa yapabilmek için tahta ister; muhtar da oyunu bilmeyen iki kişiyi tahta diye verir. Oyuncu berber, iki gencin ayaklarını ve kollarını, gergin şekilde bağlar, üstlerine de, çeşitli eşyalar doldurur. Berber, bir çanta içinden aletlerini çıkartır. Bunlar, sopa, kaşık, kova, kömür tozu, çamur, fırça gibi eşyalardır. Berber, masa rolündeki kişilerin üzerine oturur; kaşık ile birinin yüzüne çamur; fırça ile de diğerinin yüzüne kömür tozu sürer; sonra, satır ile traş eder; traş bitince, yüzlerine tükürür. Bu da berberin kolonyasıdır.
YILDIZ SEYRETME: Yıldızlı havalarda oynanır. Oyunu bilmeyen bir kişi seçilir. Bütün oyuncular dışarıya çıkarılır. Acemi oyuncuya, bir ceketin kolundan, yıldızlara baktırılır. Sonucu bilmeyen oyuncu, yıldızlara baka dursun; ceketin kolundan dökülen bir kova su her tarafını ıslatır.
KARI KOCA: Yine acemi bir oyuncu seçilir. Bu oyuncuyla birlikte, oyunu iyi bilen bir kişi, yorganın altına girerler. Yüzleri tamamen örtülüdür. Bu iki kişiye, dışardan seçilen iki kişi vuracaktır. Vuranın bilinmesiyle de ebeler değişecektir. Gerçekte, dayak yiyen hep acemi oyuncudur. Usta oyuncu, dayak yemiş gibi sesler çıkarsa da aslında acemi oyuncuyu döven, kendisidir.
YUMURTA OYUNU: Oyunu bilmeyen bir kişi seçilir; başka bir kişi de ebe olur. Acemi oyuncunun şapkasının içine bir yumurta saklanır. Ebe, bu sırada dışarda beklemektedir.Önceden nereye saklandığını bildiği yumurtayı bulacaktır. Ebe içeri girer, şüpheyi çekmemek için, yumurtayı sahiden arar gibi yapar, birden acemi oyuncunun şapkasının üstüne şiddetli vurur. Oyunu bilmeyen acemi oyuncu böylelikle, yumurta ile yıkanmış olur.
HÖLLÜK OYUNU: İkiden fazla kişiyle oynanır. Oyuncuların elinde el büyüklüğünde yassı taşlar vardır. Ön tarafa da yumurta büyüklüğünde "Höllük" adı verilen bir taş dikilir. Amaç belirli bir yerden höllüğü uzaklara götürmektir. Bu iş de, eldeki taşların ustaca höllüğe fırlatılmasıyla olur. Höllüğü vuran kişi, höllüğün gittiği mesafeyi ayakla sayar. Her ayak atışta şu tekerleme sıra ile söylenir:
Nanaç, bibiç, kırküç, kırkdört, kırkbeş... Kırksekiz, kırkdokuz, elli, belli, süllü, sÜlÜman, ardavut, kelenavut, savt, savtbir, savt iki. ..savt on, dalla dedimi oyunu kazanmış olur.
YÜKSÜKLÜ: İki grup tarafından oynanır. Ebe olan grup 10 tane ceviz kabuğunu yere sıralar. Birinin içine de gizlice bir üzüm tanesi saklar. Karşı grup bu üzümü bulacaktır. Bulduktan sonra saklama işi diğer gruba geçer.
Eğer üzüm, hemen birinci kaldırışta bulunursa, geri kalan cevizlerin sayısı cevizi bulan grubun aleyhine yazılır. İkinci kaldırışta bulunursa, part ifade eder ve geri kalan cevizler, çift sayılarak grubun aleyhine yazılır. Oyunda mühim olan, üzümü son kaldırışta bulmaktır.
BENİM GİBİ OL: Ebe olan oyuncu dışarıdan, çorabının teki çıkmış, ceketini ters çevirip tek kolunu giymiş, pantolununun tek bacağını giymiş vaziyette elinde tura, içeri girer ve "Benim gibi ol" diyerek içerdekileri dövmeye başlar. Ebe gibi olununcaya kadar bu dövme işlemi sürer.
SANATKAR OYUNU: Oyuna odada bulanan herkes katılır. İçlerinden bir ebe, bir de ebe yardımcısı seçilir. Ebe ile yardımcısı dışarıya çıkarlar. Ebe dışarda, marangoz, demirci, terzi, vs. gibi bir sanat ve seçtiği bu sanat dalının bir aletini seçer. Yardımcısı ile birlikte içeri girerler. Yardımcı:
-Benim oğlum filan sanatı seçti, ona ne lazım? Diyerek bütün kişilere sorar. Amaç, dışarda ebenin seçtiği aletin bulunmasıdır. Alet söyleninceye kadar, bazı taraflarda ebe, bazı taraflarda da oyuna katılanlar dövülür. Aleti söyleyen ebe olur.
SEYİRLİK OYUNLAR
ARAP OYUNU: Oyuna kambur, arap, efe, kız (kız kılığına girmiş erkek oyuncu) olarak katılır. Deveci oyununa benzeyen bu oyunda, geleneksel giysileri ile, halkın huzuruna çıkarlar.
KAMBUR: Karnına sırtına minder veya yastık sokulur. Eski yırtık elbiseler giyer, büyükçe bir sakal ve bıyık takılır.
ARAP: Yüzü siyah, is ile boyanır. Üzerine küçük çanlar takılır.
KIZ: Uzun boyludur; üzerine uzun bir entari giydirirler, başına bir çember "Baş örtüsü örtÜlür, memeleri herhangi bir şeyle şişirilir.
EFE: Pala bıyıklıdır. Elinde kılıç, başında fesi bulunur.
Kızlar düğünde sürekli oynarlar. Kambur veya Arap kızları kaçırmaya çalışır. Kızlar ise, Efenin yanından ayrılmazlar. Düğün alayı giderken, Arap ve Kambur, gelin arabasının veya atının önüne yatarak oynarlar ve bahşişlerini alırlar.
DEVECİ OYUNU: Kadı, Kızlar, Efe, Arap ve Deve'den oluşan beş oyuncu ile oynanır.
KADI: Beyaz çarşaflıdır. Vücudu yastık ve bezlerle iyice şişmanlatılmıştır. Bir elinde büyükçe bir teşbih, diğer elinde değnek bulunur.
KIZLAR: Başlarında fes, bellerinde kırmızı kuşak; siyah şalvar giyerler.
EFE: Basına ipek poşu takar. Belinde kuşak ve kuşakta tahta tabanca takılıdır. Ağzında uzun bir ağızlık ve sigara vardır.
ARAP: Yüzü tava isi ile iyice siyaha boyanır. Paçavra elbiselerinin üstüne keçi postu giydirilir.
DEVE: Devetüyü renginde keten kumaş, içerisinde iki kişi bulunur; ayakları dışında, her yerleri örtülerek, deve görünümü verilir.
KOÇ OYUNU: Köyde koyunun veya keçinin ilk yavruladığı zaman, köyün gençleri bir araya toplanırlar. Değişik elbiseler giyerek, ellerini, yüzlerini boyarlar. İçlerinden birinin boynuna çan takılır. Ve ilk kuzunun veya oğlağın doğduğunu halka haber vermek için, ev ev dolaşırlar ve çeşit çeşit erzak ve para toplarlar. Sonunda toplanan bu malzemeler aralarında bölüşülür.
KÜLLÜ KOCA OYUNU: Bir erkeğe kadın elbisesi giydirilerek başı bağlanır. Eteğine de kül doldurulur. Bu oyuncu ortada dolaşırken, çevresindeki insanların üzerine kül serperek, oyuna renk katar ve oyun bu şekilde devam eder