ŞEF: Kötü bir şey olmamıştır İnşallah...
(Yine geç geldi hıyar.)
MEMUR: Sormayın müdür bey, başıma neler geldi bir bilseniz!
(Ulan bu da beni her gün kapıda bekliyor herhalde...)
ŞEF: Hayırdır n'oldu?
(Gözleri kan çanağı, akşam odun gibi içmiş bu hıyar!)
MEMUR: Efendim dün halamın oğlunun evinde kaldım, gecenin vakti karakola
düştük maalesef.
(İnandı galiba. İsterse detay sorsun, yol boyunca hikaye düşündüm)
ŞEF: (İnanmış gibi yaptım ya, gözleri parladı. Yol boyunca yalan
düşünmüştür zaten) Allah Allah geçmiş olsun, gelin oturun şöyle... (Hala
leş gibi içki kokuyor it!)
MEMUR: (O kadar da sakız çiğnedik ama kokuya uyandı galiba lavuk)
Şimdi efendim, benim dayımın oğlu (lan demin halamın oğlu mu demiştim
yoksa?) kedi ticaretiyle uğraşıyor...
ŞEF: (Oha! Uydurduğu mesleğe bak)
Aaa, çok ilginç bir iş. Para bırakıyor mu bari...
MEMUR: ( Sanane lan parasından)
Sokak kedisi değil efendim, amcamın oğlu (Lan valla iyice karıştırdım.
Amcaoğlu muydu, dayıoğlu mu?) Van kedisi satıyor.
ŞEF: Eee, n'olmuş, kedi mafyasıyla başı derde mi girmiş?
(Lafı soktuk ama anlayacak adam nerede?)
MEMUR: (Espri yaptı hayvan)
Yok efendim, öyle değil. Şimdi teyzemin oğlu (Ulan şuna baştan kuzen
desene, iş iyice moka sardı) Van kedisi satıyor.
İstanbul'da bu işi sayılı adam yapıyor biliyorsunuz...
ŞEF: Bu meslek dalını ilk kez sizden duydum, sayısını bilemiycem.
(Yahu, laf sokmaya çalışacağıma kafayı uçsam ya şuna... Neyse sakinleşeyim)
MEMUR: Neyse beyefendi, diğer satıcılardan biri, sokak kedilerini toplayıp
gözlerine lens takıyormus meğer (uçtuk mu ki?), sonra da değişik göz
renkleri var diye Van kedisi olarak satıyormuş.
ŞEF: (Vay ki vay, vay ki vay! Bu itin idrarını tahlile göndericem,alkol
kafası değil bu)
Bakın siz şu sahtekarlara...
MEMUR: Kesinlikle haklısınız efendim, neler var. Baksanıza, sen tut
hayvanların gerçek gözünün üstüne renkli lens tak, sonra da Van kedisi
diye sat...(Kesin abarttık)
ŞEF: (Onu anladık eşşek sıpası, gerisinde ne yumurtlayacan ben onu merak
ediyorum) Sizin kuzenin ne alakası var ki bununla?
(Kuzen dedim ya, sevindi, gözleri parladı. Salak...Salaak...Salaaak...)
MEMUR: (Kuzen dedi, valla kuzen dedi. Kurtuldum stresten)
Efendim, İstanbul'da ne kadar Van kedisi ticareti yapan varsa topluyorlar...
ŞEF: Doğru ya, zaten sayılı...
(Bunu dövmek de kesmeyecek, ne yapsam acaba?)
MEMUR: Aynen öyle beyefendi. Neyse, evdeyim diye beni de aldılar.
(Of be, kurtulduk galiba)
ŞEF: (Karşı saldırının zamanı geldi),
Neyse olayın ayrıntılarını okuruz gazetelerden, ilginç olay, kesin haber
olur. (bakalım nasıl karşılayacak?)
MEMUR: (Bunu da hesapladım dallama, ulan ne zekiyim be...)
Yok efendim, yapanlar bulundu. Sonra araya bir sürü insan girdi,bizim
yeğen (hay anasını s.çtık ) de suçsuz olduğu için, ticari itibari
sarsılmasın diye gazetelere yansımayacak olay...
ŞEF: (Bak, bak, bak. Yavşağa bak! Analitik düşünüyor ya, bunu da
hesaplamış. Analitik kötek atıcam bu deveye)
Neyse, geçmiş olsun. Siz bugün eve gidin, iyice bi dinlenin isterseniz.
Moraliniz bozulmuş, uykusuz kalmışsınız..
(Lan bi git, daha kapıda yersin uçan tekmeyi. Bu sefer girişmezsem
şerefsizim)
MEMUR: (Hisar'da manitalar bekliyor, tabii giderim kerizim.
Lan bu lambayıda müdür yapmışlar ya buraya, helal olsun valla. He he
he...) Sağolun, aslında iyi değilim, dinlensem gerçekten iyi olur... (Lan
herif saatini falan çıkarıyor, odunu yiyecez galiba, vazgeçelim) Ama gece
ne güne duruyor ki beyefendi, gece dinlenirim. Zaten geç geldim,
arkadaşlara da ayıp oldu...
ŞEF: (Saati boşuna çıkardık, uyandı hayvan)
E hadi yerinize geçin o zaman. Tekrar tekrar geçmis olsun.
(Işten kovmak tatmin etse, dakikada kovucam da, dövmem lazım, şöyle evire
çevire dövmem lazım ki hıncımı alabileyim. Neyse bir dahaki sefere)
MEMUR: Sağolun efendim, anlayışınıza teşekkür ederim
(Lan gitse miydim ki? Saati öylesine çıkardı belki de...)