> 1 <
Kırık Link Bildir! #96424 21-07-2006 13:13 GMT-1 saat
Dünyanın 57 ülkesinde yürütülen 280 projeye göre, doğayla barışık tarım yöntemlerinin gelişmekte olan ülkeleri doyurabilecek sürdürülebilir bir verime ulaşabilir.
LONDRA - Saygın ekoloji dergisi ‘Environmental Science and Technology’de yayımlanan bir araştırma, ürün rotasyonu, organik tarım, nadas gibi yöntemlerin toprağa zarar vermeden hasatı yüzde 70 oranlarında artırabileceğini savunuyor. Bilim insanları tarımda ilaç ve gübrenin düşürülmesinin toprağın uzun dönem verimliliğini ve hasat sürekliliğini artardığını vurguluyor. Uzmanlar dünyada sadece Küba ve İsviçre’nin sürdürülebilir tarım esaslarına uyduğunun altını çiziyor.
Tarım verimliliği konusunda şimdiye dek yapılan en kapsamlı çalışmada dünyanın 57 ülkesinde yürütülen 280 proje araştırıldı. Araştırma ekibinden İngiliz Essex Üniversitesi uzmanı Prof. Jules Pretty, gelişmekte olan ülkelerde geleneksel metodlarla yapılan tarımın gelişmiş ülkelerdeki teknolojik ve kimyasal destekli tarıma göre toprağa daha az zarar verdiğini ve bu nedenle de daha sürdürülebilir olduğunu vurguluyor.
Araştırmacılar, toprağın biyoçeşitliliğini bozmayan yöntemlerin uzun vadede daha yüksek hasat verdiğine dikkat çekerek, böcek ilaçlarının ve verim artırıcı kimyasalların kullanılmaması gerektiğine vurgu yapıyor. Bilim insanları, doğanın böcek ve kurtlara karşı kendi yöntemlerini geliştirdiğini ve bunların tercih edilmesini öneriyor.
İYİ TOPRAK SUYU TUTAR
Sağlıklı bir toprak yapısı aynı zamanda daha az su sarfiyatı demek. Tüm ürünlerin yetişmesi için suya gereksinim var; ancak organik açıdan daha zengin olan topraklar daha fazla su tutuyor ve bu suyu daha zengin bir içerikle birleştirebiliyor. Toprağın suyu tutma becerisi, özellikle suyun az bulunduğu veya kuraklık dönemlerinin uzun sürdüğü bölgelerde kritik bir özellik olarak öne çıkıyor.
TOPRAĞA GİREN KİMYASALI YİNE İNSAN YİYOR
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) istatistikleri, kimyasal temelli ve toprağa aşırı yüklenen tarımsal yöntemlerin hava ve temiz su kaynaklarını kirlettiğini ve doğaya birçok kirletici maddenin salınmasına neden olduğunu vurguluyor. Kimyasal tarımın görünmeyen maliyeti, çevre kirliği, erozyon ve toprak kaybı, seller, su kalitesinin düşmesi ve bu tür suları içen kişilerin sağlığının bozulması olarak insanoğluna geri dönüyor.
Tarımsal üretimde meydana gelen ‘kimyasallaşma’nın çevreye ve insan sağlığına etkisi ise, ancak uzun vadede ortaya çıkacağından konu kamuoyunda hakettiği yankıyı bulmuyor. Prof. Pretty’ye göre, kimyasal tarımın insanlığa üç türlü faturası var: “Ucuz gıda adına kimyasal içerikli yiyecekler için önce şirketlere, sonra bunun pisliğini temizlemek için çevreye, son olarak da kendi sağlığımızı kurtarmak için doktorlara bedel ödüyoruz.”
TARIM ENDÜSTRİSİ VE ORGANİK TARIM VİZYONU
Son yıllarda tarım ürünleri de, küresel ekonomi içindeki yerini aldı; örneğin tüm dünyadaki buğday, mısır unu ve pirincin yüzde 90’a yakını 6 dev tarım şirketi tarafından pazarlanıyor. Halen dünyadaki tarımsal ticaretin yüzde 80’i, 10 adet şirket tarafından yönetiliyor. Küresel ekonomiye hakim olan büyük tarım şirketleri hasadı artırmak için her türlü yola başvuruyor.
Tarım endüstrisi, hızla ticari işletmelerin daha fazla ürün almak için toprağa yüklendikleri bir hal alıyor. Bu trendin devam etmesi halinde yiyecek kalitesi düşecek, çevre kirlenecek ve tarım ürünlerinin fiyatı artacak.
Bilim insanları tüm dünya hükümetlerinin organik tarıma yönelmesi gerektiğini savunuyor. Uzmanlar bu bağlamda uluslararası kuruluşların şemsiyesinde ulusal hükümetlerin, organik veya geleneksel tarım yöntemlerini desteklemesi gerektiğini savunuyor.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu