Başörtüsü ile kafayı bozanların derdi ne?

Merkez Bankası başkan adayının eşinin örtülü olmasına verilen aşırı ideolojik tepkileri nasıl yorumlamalı? Beklenen sonuç başkanın geri adım atmasını sağlamak ya da Cumhurbaşkanı’nı etkilemek mi? Kendilerince eğer bu olayda geri adım attırırlarsa hükümeti psikolojik olarak yenmiş olacaklar... Zihinsel olarak yenilmeyeceğine inanmış bir kimse savaştan er geç galip olarak ayrılır...


Merkez Bankası başkan adayının eşinin başının örtülü olması Türkiye’nin bir numaralı gündemi oldu. Bu duyarlılık nereden kaynaklanıyor? Kritik soru bu. Birinci görüş: Devletin her kademesine eşinin başı bağlı olanını getirme planının bir uygulaması. İkinci görüş: Türbana karşı olanlara karşı bir kale kazanılmalı, bu kalelerden biri de Merkez Bankası. Üçüncü görüş: Bu olay Batı’da veya özgür, çoğulcu demokrat bir dünya ülkesinde olsaydı liyakat ideolojiden önce geldiği için başkan adayının meslekî özellikleri yeterlidir. “Sayın Merkez Bankası’nın başkanının eşinin tesettürlü olması onun da dindar bir kişiliği olmasına kanıttır. Eğer bu kişi Merkez Bankası başkanı olursa yarın cumhurbaşkanının eşinin de başının örtülü olunmasına bir adım daha yaklaşılacaktır.” Bu görüş muhtemelen devletin gerçek sahibi olduğunu söyleyen, kendisi gibi düşünmeyenleri karşı devrimci olarak algılayan kişilerin görüşüdür. Muhalefetle ihaneti ayırt edemeyen bu görüş sahipleri Merkez Bankası başkanının eşinin örtülü olmasına abartılı tepki verdiler.

Bu tepkilerden beklenen sonuç başkanın geri adım atmasını sağlamaktır. Eğer bu olayda geri adım attırırlarsa hükümeti psikolojik olarak yenmiş olacaklardır. Savaşta fiziksel yenilgiden önce zihinsel yenilgi gelir. Zihinsel olarak yenilmeyeceğine inanmış bir kimse savaştan er geç galip olarak ayrılır. Bunun için türban psikolojik savaş malzemesi olarak önemli bir alandır. Olayları duygu temelli olarak algılayan insanlar önce tepki verirler, sonra düşünürler. Bu özellik doğu toplumlarında yaygındır. Olaylara düşünce temelli tepki veren insanlar düşünürler kâr-zarar analizi yaparlar, tepkilerini öyle verirler. Batı toplumları böyle hareket etme eğilimindedir. Filozofların çoğunlukla Batı’dan çıkması tesadüfi değildir.

Türbana aşırı tepki verenlerin bir kısmı iyi niyetli. Kendilerini tehlikede görüyorlar ve korkunun esiri durumundalar. Türbanlı kişi gördüklerinde kendilerine kâfir denilmiş gibi algılıyorlar. Böyle kişileri görmek istemiyorlar. Türbana aşırı tepki veren ikinci grup insan ise planlı programlı olarak Türkiye’yi gerilim içerisinde tutmak için bu konuyu kaşıyorlar. Bu tartışmadan kârlı çıkacak siyasî ve ticarî çıkarı olan güç odakları türban tartışmasını sıcak gündemde tutmaktan memnunlar. Psikolojik savaşta insanların algılamaları pasiften aktife çevrilmeye çalışılır. Diyelim türban konusu ile hiç ilgilenmeyen insanın bu konu ile ilgilenmesi sağlanır. Sonra rejim tartışması çıkarılır, türbanın rejim için bir tehdit malzemesi olduğu görüşü propaganda edilir. Merkez Bankası Başkan vekilliğine atanan Erdem Başçı olayında yaşanan da benzer bir durum gibi gözüküyor. Hükümet bence bu olayı fırsata dönüştürebilir. Nasıl mı? Sosyologlar ve sosyal psikologlardan oluşan bu konuda araştırması olan bilim adamlarından bir kurul oluşturulur. Bu kurulun toplumsal algılamalarda yapacağı değerlendirmeler ve hazırlayacağı rapora göre konu olgunlaştırılır. Diyaloğun kendisi bir eğitim olduğu için gizli niyetler açığa çıkar, önyargılar dağılır. Algılamaları etkileyen şeyler roller, kültürler, gelenekler, inançlar kişilerin o anki ruhsal durumları ve geçmiş algılamalarıdır. Yanlış algılama yanlış temelli düşünce sonucu oluşan yanlış tanımlamalara neden olur. Yanlış tanımlama da yanlış karar demektir. Laiklik duyarlılığı olan kişiler eksik bilgilerle yanlış algılamalar yaptığı gibi dinî duyarlılığı olan kişiler de eksik bilgilerle yanlış algılamalar yapabilir. Burada sihirli kelime açık iletişimdir. Silah tüccarları dünyada kontrollü bir savaş istiyorlar. Türkiye’de kurulu düzenden çıkarı olanlar hükümetin başarısız olmasını istiyorlar.

Siyasî iktidar yanlış temellendirilmiş düşünceleri değiştirmek için yaşanan tartışmaları seviyeli bir şekilde götürmelidir. Türkiye herkesi mutlu edecek bir gemidir. Kitlesel iç düşman mantığı ile hareket eden toplumun vergisini veren, askerliğini yapan, yasalara uyan kesimini şüpheli kategorisine sokup dışlayan kişiler de gerçek niyetlerini daha iyi ortaya koymuş olurlar. Sonuç olarak türbanla ilgili algılamalarda Türkiye’nin geleceğine daha ümitle bakacak fırsatlar çıkarmak mümkündür. Bu konuyu bilimsel olarak tartışacak bir komisyon kurulması, yapılmış epidemiyolojik çalışmaların değerlendirildiği bir yüksek kurul kurulması hiç de zor değil. TBMM bu konuda devreye girmeli. Lütfen, Meclis gücünün farkına varsın

madem özgür bir ülkeyiz madem vicdan fikir din özgürlüğü var neden bizimde inançlarımıza saygı gösterilmiyor bu kadarmı düştük bu ülke bu kadarmı alçaldı Allah (cc) bunun hesabını elbet onlardan soracaktır

Alıntı:
whitewolf :
madem özgür bir ülkeyiz madem vicdan fikir din özgürlüğü var neden bizimde inançlarımıza saygı gösterilmiyor bu kadarmı düştük bu ülke bu kadarmı alçaldı Allah (cc) bunun hesabını elbet onlardan soracaktır

evet