Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Beşiktaş’ın morali Galatasaray!

> 1 <

Blade IV

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 8324 ileti
Yer: İstanbul
İş:
Kayıt: 22-05-2006 06:51

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #101271 28-07-2006 15:14 GMT-1 saat    
2005-2006 Türkiye Süper Ligi aklımda futbolunun kalitesizliği ile kalacak. Çekişme heyecanı gerçekten çok yüksekti. Fenerbahçe’nin son maçın uzatmasının son saniyesine değin şampiyonluk olasılığı vardı. Küme düşenler son haftada kesinleşti. Ne var ki, ligin ağır topları Avrupa’da hiç bir şey yapamadılar. Takımlarımızın bu yıl çok farklı bir yapılandırılmaları yok.



Beşiktaş'ın morali Galatasaray!

2005-2006 Türkiye Süper Ligi aklımda futbolunun kalitesizliği ile kalacak. Çekişme heyecanı gerçekten çok yüksekti. Fenerbahçe'nin son maçın uzatmasının son saniyesine değin şampiyonluk olasılığı vardı. Küme düşenler son haftada kesinleşti. Ne var ki, ligin ağır topları Avrupa'da hiç bir şey yapamadılar.
Takımlarımızın bu yıl çok farklı bir yapılandırılmaları yok.
Fenerbahçe'nin teknik adam devrimi ve Kayserispor'un deneyim sahibi olması dışında çarpıcı bir değişimi henüz göremiyoruz. Fenerbahçe, Daum'un 'takımdan çok kendine' kazanç güden felsefesinden kaçıp Zico'yu getirerek, takımsal kazanım peşine yöneldi. Kayserispor'un geçen yılki eksiği, 'iddialı olmayı taşıyamamaktı'. Ertuğrul Sağlam şimdi bunu yakalamış durumda.
Tersine bir değişim gözlemim de var. Bursaspor karşısında gördüğüm Galatasaray gerilemiş! Şampiyon takımın yeni lige konsantrasyonu hemen hemen hiç yoktu. Bunu kazanamaz ise, lige girişi döneminde kayıplara uğrar ve son iki yıldaki Beşiktaş'ın sorununu yaşayabilir. Trabzonspor aynı çizgisini korumakta.
Beşiktaş'ın moral kaynağı, Bursaspor karşısındaki Galatasaray'ın durumu olabilir. Bu; kötünün iyisi olmak demektir ki, fazla bir şey de ifade etmez.
Yeni bir yapılanma içinde olan Beşiktaş'ın durumu da henüz iç açıcı değil.
Umut var ama, şu anda beklenen sonuca ulaşılamadı.
Yine bir 'kötü lig başlangıcı dönemi' tehdidi ile karşı karşıya Beşiktaş.
Yeni yapılanma şip şak sonuç vermedi. Zaten verse şaşardık. On tane yeni adamla, birden bire tüm sorunları çözüvermek, futbolda az rastlanan bir durum.
On civarında adamın getirildiği peşpeşe üçüncü sezona başlıyor Beşiktaş!
Demirören döneminin ilk transferinde 14, ikincisinde 10 adam alınmıştı hafızam beni yanıltmıyorsa. Bu yıl da on olmak üzere.
Böyle bir kadroyu işler hale getirmek zor iştir.
Bir kere kadro oturmuş olsa idi, peş peşe bu denli çok futbolcu alınmazdı. Demek ki, önceki iki yılda maya tutmadı ki, bir kere daha yeniden yapılanmaya gidildi.
İlkinde teknik adam yokken adamlar getirildi. İkincisinde futbolcuları teknik adam seçti. Üçüncüsünde de gene teknik adam katkısı büyük. Rıza Çalımbay'ın mayası tutmadı, Tigana'nınki tutacak mı, göreceğiz. Peki bugünden görünüş ne, ona bir bakalım:
Kanatlar kırık...
Beşiktaş'ın iki yıldır ana sıkıntısı kanatları sağlıklı kullanamamaktı. Yine kullanamıyor.
Hele solda, gene aynı isimler var. Özellikle İbrahimler... Üzülmez değişmiyor, Akın gelişmiyor!
Sağda nerede ise Ahmed Hassan'ı arayacağız.
Savunmada adam çok. Çok da, verim aynı! Nancy'den yedikleri kafa golü bir gelişime uğramadıklarını gösteriyor.
En önemli yatırım orta alana ve forvete oldu bu transferde.
Hücum adamı sıkıntısı yaşanacağını sanmıyorum. Yeter ki, oralara top gitsin. Tigana maçına göre hangisini kullanırsa kullansın, Bobo da, Nobre de, Güleç de verimli olacaktır. Onların verimlilik yüzdesinin artması, orta alanın verimliliğine bağlı. Kenarlarda bir değişim olacağı beklentim yok. Ancak ortada 'Kleberson-Delgado ikilisi'nden çok şey umuyorum. Eğer kenarlar için yardımcılar bulunabilirse.
Beşiktaş'ın bugünkü görüntüsünün düşündürdüğü, kenarların toparlanması durumunda, savunmanın da, orta alanın göbeğinin de daha verimli hale geleceği ve Beşiktaş'ın çok golcü bir takım kimliği kazanacağı.
Orta alanın kenarlarını, Tigana'nın kadro içinden yaratabilmesini bir mucize gibi görüyorum. Yöneticiler teknik adamı bu zorlama içine sokmamalı. Eksiği transfer ile kapatma yolunu seçmeli.

Neden susuyorlar!!

Bir büyük sorunumuz da işte bu. Pislik içinde olduğumuzu kendimizin farkedememesi! İtalya ülkenin baba kulüplerinin pisliklerine el atıp dünyanın dikkatini çekmese idi, bizim konuyu ciddi boyutta ele alacağımız yoktu.
Futbol Federasyonumuz düğmeye bastı! Bir yandan bu işi araştıracak bir 'Güven Kurulu' oluşturmaya girişti, bir yandan da İtalya'nın, futbol içindeki pislikleri nasıl saptadığı ve cezalandırdığını incelemeye aldı.
Pazartesi sabahı Bodrum-Gündoğan'da, TFF'nun Levent Bıçakcı'ya, 'İnceleme Komisyonu Başkanlığı' önereceği haberini okurken, çayımdan yudumlamak için gazetemi aşağıya indirdiğimde karşımda Bıçakcı'yı gördüm! Aklımdan geçen adamı o anda gözümün önünde buluvermek şaşırtıcıydı.
Durumu sordum. Öneriye açıktı, ama endişesi de vardı. Size konuşmanın özetini aktarayım:
"Önemli olan, ne kadar ciddi oldukları. Varılacak sonuçların üzerine gidip gidemeyecekleri. Kurulun alacağı kararı uygulayabilecekler mi? Yasalar uygun mu? Kurulacak kurulu yönlendirmeye, sustalı maymuna çevirmeye kalkışırlarsa olmaz! Yoksa bu konunun üç günlük işi var!"
Bıçakcı dünkü yazılı açıklamasını resmi bir dille ve daha ayrıntılı biçimde yaptı. Onlar önemli ama, bana söylediklerini daha da önemsiyorum. Zira, onun yerine görev önerilecekler için de durum aynıdır. Yasalar yetecek mi, kurulu yönlendirmeye kalkışacaklar mı? Bu önemli.
Şu adı konmamış kurulun oluşturulması fikrini beğeniyorum.
Ammaa... Yanı sıra endişe de duyuyorum.
Çünkü bizim Federasyonumuz pislikleri incelemeye alması gerektiğinin farkına ancak İtalya'daki olayların patlamasıyla vardı! O kurul işler mi? Yoksa bir aklanma yeri haline dönüşür mü?
Suçlananlar neden susuyor?
Ve bir büyük endişe kaynağım daha var:
Medya gümbür gümbür üstüne gidiyor, herkes toplumsal temizlik adına, toplum çıkarına belgeli belgesiz özveri ile cesurca açıklamalar yapıyor, buna karşın pisliklere bulaştıkları öne sürülen kişilerden, kurumlardan ÇIT ÇIKMIYOR!
Hakemler, yöneticiler, kulüpler itham ediliyor, hiç birinden çıt çıkmıyor!
Yapılanlara bugüne değin susulmuş! Yapan da susmuş, denetleme görevindekiler de susmuş! Hatta yapanlar zaman zaman yaptıklarını dile getirmişler, becerdikleri işlerle şişinmişler!
Yapanlar, yaptırmaması gerekenlerin, önleme görevindekilerin 'adamları' olarak ün kazanmışlar!
Pisliklere izin vermemesi gerekenler, İtalya'da benzeri işe girişilince ve Türk medyası topluca üstüne gidince yeni yerlerinden kıpırdıyorlar.
Bu, yalnızca 'bir şey yapmıyorlar' görüntüsü vermemek için mi, göreceğiz!
Bir sonuç üreteceklerine inanmıyorum. İnanmıyorum, çünkü o yeterlilikte olsalardı, zaten bu kirlenme olmazdı!
Benim beklediğim, kirliliğe karıştıkları öne sürülenlerin birileri zorlamadan "HAYIR, YOK ÖYLE ŞEY" demeleri...
Susmaları, suçlamaları kabul etmeleri anlamını üretir.
Susmaları, birilerinin damarına basarlarsa, ortaya belge atmalarından, olanlar için tanıklık etmeye kalkışmalarından çekiniyorlar düşüncesini yaratır.
Hatta yarattı bile.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <