> 1 <
Kırık Link Bildir! #102062 29-07-2006 16:46 GMT-1 saat
Japon sinemasının artık dünya çapında bir sanatçı, hatta bir dâhi kabul edilen canlandırma sinemacısı Hayao Miyazaki'nin bir filminin sinemalara gelmesi, başlıbaşına bir olay. 1979'dan beri sanatçının dokuzuncu filmi bu... Sondan bir önceki filmi Prenses Mononoke'nin DVD'si bizde de çıktı. Son filmi, Berlin Altın Ayı ve Oscar sahibi Ruhların Kaçışı, iki yıl önce sinemalarımızdaydı. 2004 yapımı Howl'un Yürüyen Şatosu bize gelirken, yönetmen onuncu filmine başlamış bile... Film, Miyazaki'nin birçok çalışması gibi, Japon olmayan batılı bir kaynaktan, İngiliz yazar Diana Wynne Jones'un aynı adlı çocuk romanından uyarlanmış. Biraz Alis Harikalar Diyarında'yı, biraz da Billur Köşk/ Oz Büyücüsü'nü hatırlatan bir roman bu... Ama küçük bir kızı hikâyenin merkezine oturtma tavrı, her ne kadar kimi batılı romanlarda/filmlerde görülse de, aslında Japonya'ya, hatta tüm Uzakdoğu'ya daha yakışan bir tavır sanki.
CADILAR KRALİÇESİ
Ne var ki, tam olarak bilinmeyen bir çağda ve yine belirsiz, ama Orta Avrupa'yı andıran bir kasabada yaşayan, içine dönük şapka yapımcısı 18 yaşındaki Sophie, filmin hemen başlarında 90 yaşındaki bir kadına dönüşüyor ve uzun zaman öyle kalıyor. Onu dönüştüren, bu harikalar diyarında var olan birçok olağanüstü, büyülü yaratıktan biridir: Cadılar kraliçesi... Ruhu zaten yaşlanmış olan Sophie aslında halinden pek yakınmıyor da: Bu hiktrajedi yok, sadece fantezi var!... Ama, yakışıklı büyücü, yürüyen bir şatoda yaşayan Howl, onun ehlileştirdiği 'ateş cini' ve birkaç tuhaf yaratık daha bir araya gelerek, cadının büyüsüne karşı savaşacaklardır. Film, cazibesini öncelikle bu harikalar diyarını seyirciye (hangi yaştan olursa olsun) alabildiğine doğal biçimde kabul ettirmesinden alıyor. Kısa sürede havaya giriyor, Sophie ve arkadaşlarının dünyasına katılıyor ve onun içinde yaşamaya başlıyorsunuz. Yönetmenin bunca canlandırma filminden sonra htaptaze gözüken mizahına eşlik eden bir başka özellik, onun sade, abartmadan uzak, ama yine son derece kıvrak ve estetik grafiği. Örneğin Sophie'de (ve elbette diğerlerinde) tek bir fazladan çizgi, tek bir gereksiz ayrıntı yok sanki... Yönetmen, grafiğini yalın bir estetikten alıyor. Ve perdede de görüldüğü gibi, aşırı bilgisayar oyunları ya da abartılmış bir teknoloji yerine, çoğu elle çizilmiş, büyük emeğe dayanan, ama aynı ölçüde yaratıcı bir çabayı ön plana çıkartıyor. Biz basın gösteriminde orjiinal kopyayı izledik. Ama sinemalarda ünlü seslerin de katkıda bulunduğu seslendirilmiş kopyalar gösterilecek. Bu güzel animasyon örneğini küçüklerden sakın esirgemeyin, bir yanınızda çocukluğunuzdan bir şeyler kalmışsa, mutlaka siz de gidip görün...
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu