Kırık Link Bildir! #113609 13-08-2006 00:08 GMT-1 saat
Yılan deyince insanların çoğunda olumsuz çağrışımlar oluşur. Bırakın karşılaşmayı isminin geçmesi bile insanı ürkütür. 'Yılan gibi' deyimi sinsice ve haince kötülük yapan, soğuk ve hainliği davranışlarına yansıyan sevimsiz kişiler için kullanılırken yılanla ilgili deyimlerin hiçbirinde olumlu bir yan yoktur.
Yılanlar kutup bölgesi dışında yeryüzünün hemen her yerinde, karada, ağaç dallarında, toprak altında, suda hatta denizlerde bile yaşarlar. 2000 kadar yılan türünden 350'si çok zehirli, 350'si az zehirli, geri kalanı da zehirsizdir. Kuş, kurbağa, balık, kertenkele benzeri her tür canlıyı yerler, büyük avlarını yutabilirler. Yılanların hiçbiri bitki ile beslenmez.
İnsanların yılana kötü gözle bakmaları, tek tanrılı dinler ile başlamıştır. Bu inanca göre yılan kılığındaki şeytan, Adem ile Havva'yı kandırmış, Tanrının yasakladığı meyveyi yemelerine ve cennetten atılmalarına sebep olmuştur.
İnsanlığın binlerce yıl geriye uzanan tarihine bakıldığında ise yılanlardan hep korkulduğu ancak onların olağanüstü güçleri olduğuna inanılarak Tanrılaştırıldıkları, yılanların koruyuculuğuna sığmıldığı görülür. Tarihi kalıntılarda Mısır tanrılarının ve firavunlarının çoğunun başlarında onları koruyan bir yılan figürü kabartması vardır.
İlk uygarlıkların hemen hepsinde bir 'yaşam ağacı' öyküsü vardır. O zamanlarda insanlar hastalıkların çarelerini doğada arıyorlar, ilaçlarını bitkilerden yapıyorlardı. Tabiatı, ağaçlan ve bitkileri besleyen ve koruyan topraktı. Ölümsüzlüğün simgesi olan 'yaşam ağacı'nı yılanlar, yılanları da toprak koruyordu.
Yaşamın ve sağlığın koruyucusu yılanların bir takım doğaüstü fiziksel ve ruhsal güçlerinin olduğuna, evleri, şehirleri koruduklarına, hastalıkları iyileştirdiklerine inanılıyordu. O devirlerde yılan etinin ilaç olarak kullanılmasının, sağlık Tanrılarının sembollerinin yılan olmasının nedenleri hep bu inanıştır.
İnsanlar ayrıca 'yaşam ağacı'nı yetiştiren toprağın, onu koruyan iyi dostu yılana ölümsüzlüğün sırrını öğrettiğine inanıyorlardı. Yılanların yılda birkaç kez deri değiştirmeleri yani gençleşmeleri bunun işaretiydi. Gılgamış destanından eski Yunan, Roma ve Anadolu medeniyetlerindeki yazıtlara kadar bu 'yaşam ağacı', 'ölümsüzlük' ve 'yılan' üçlüsünü görmek mümkündür.
Bugün tıpla ilgili hekimlik, veteriner hekimlik, diş hekimliği, eczacılık gibi dalların hepsinin sembollerinin yılan olmasının kökeninde, insanların doğadan tam kopamadıkları, doğa Tanrılarına inandıkları zamanlardaki inanışlar yatıyor. Tıp' sözcüğü de dilimize Arapça'dan geçmiş olup arması yılan olan, sağlık tapmakları ile ünlü eski Mısır şehri 'Teb' isminden kaynaklanmıştır.