Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Yüksek dağlara tırmanmanın insan sağlığı üzerinde ne gibi olumlu veya olumsuz etkileri vardır.

> 1 <

MuHaMMeD

grup tuttuğum takım
Yarbay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3201 ileti
Yer: istanbul
İş: öğrenci
Kayıt: 20-06-2006 06:59

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #132595 22-10-2006 16:34 GMT-1 saat    
Yükseğe çıktıkça aldığımız her solukta oksijen molekülü sayısı azalır. Bu da, vücudumuzun gereksinim duyduğu oksijeni alabilmek için daha fazla solunum yapması anlamına gelir ki, ne yazık ki bu fazla ventilasyon da vücudun deniz seviyesinde aldığı oksijeni almasını sağlamaz. Vücudun bu duruma alışması için bir süre gerekir. Bu nedenle çok hızlı yükselmemek, vücudu yüksekliğin etkilerine alıştırmak gerekir. Bu sürece aklimatizasyon denmekte. Yüksek irtifa dağcılığında en sık rastlanan hastalık akut dağ hastalığıdır (ADH). ADH, genellikle 3000 m’nin üstüne çıkanların yaklaşık % 75’inde hafif belirtilerle kendini gösterir. ADH’ye yakalanma yüksekliğe, yükseliş hızına ve kişiye göre değişir. Aklimatizasyon sırasında birçok kişi hafif de olsa ADH geçirir. Belirtileri baş ağrısı, baş dönmesi, kırgınlık ve uyku bölünmesidir. Hafif ADH, vücut yüksekliğe alıştıktan sonra birkaç gün içinde geçer. Bu belirtiler hafif olduğu sürece tırmanışı etkilemez. ADH’den korunmanın en etkili yolu, alçalmaktır. Bunun için daha önce aşılan bir yüksekliğe inip geceyi orada geçirip, tekrar yükselmek önerilir. Ayrıca, aspirin gibi kanı sulandıran ilaçlar da kontrollü bir biçimde kullanılabilir. Ancak, ADH şiddetli olduğunda ilaç tedavisine yanıt vermeyen bir baş ağrısı, bulantı ve kusma, yorgunluk ve güçsüzlük, koordinasyon bozukluğu gibi durumlar ortaya çıkar. Böyle bir durumda derhal alçalmak gerekir. 300 – 600 m kadar alçaldığında hastanın durumunda gözle görülür bir iyileşme sağlanır. ADH’nin en şiddetli haliyse akciğer ve beyin ödemiyle kendisini gösterir ve anında müdahale edilip kişi aşağı indirilmez ve ilaç verilmezse ölümle sonuçlanabilir. Ne var ki, bu kadar ciddi rahatsızlıklar ancak çok yüksek dağlarda görülür.
Dağcıların karşılaştıkları diğer önemli rahatsızlıklarsa, hipotermi (vücut sıcaklığını düşmesi) ve uzuvların donmasıyla kendini gösteren don ısırığıdır (frostbite). Adlarından da anlaşılabileceği gibi, bunlara yol açan şey soğuk hava. Bu nedenle dağda ısı kaybına çok dikkat etmek gerekir. Islaklık da bunların ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Genellikle kimse yaklaşık 2400 m’ye kadar bir sorun yaşamaz, ancak yine de yinelemek gerekir ki bu rahatsızlıklar kişiden kişiye göre farklı aşamalarda kendini gösterebilir. Yine de kalp hastaları ya da ciddi kan rahatsızlıkları olanların herkesten bir parça daha dikkatli olması gerekiyor.
Kuşkusuz, dağcılık ciddi bir spor ve dağların şakası yok. Bu nedenle dağlara gitmeden önce kentte de kondüsyon ve dayanıklılık antrenmanları yapmakta yarar var. Antrenman yapmak da vücudumuzu zinde tutmamıza, kaslarımızın ve akciğer kapasitemizin gelişmesine katkıda bulunur. Üstelik dağlarda olmanın verdiği keyif ve sağlıklı ortam da kendimizi çok daha iyi hissetmemizi sağlar.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <