Daima düşünceliydi
Susması konuşmasından uzun sürerdi
Lüzumsuz yere konuşmazdı
Konuştuğunda ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı
Dünya işleri için kızmazdı
Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı
Kötü söz söylemezdi
Affediciliği tabii idi, intikam almazdı
Düşmanlarını affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer verirdi
Kimseyle çekişmezdi
Çok konuşmazdı
Boş şeylerle uğraşmazdı
Umanı umutsuzluğa düşürmezdi
Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı
Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz ve ayıplamazdı
Kimsenin kusurunu araştırmazdı
Kimseye hakkında hayırlı olmayan söz söylemezdi
Yanında en son konuşan kişiyi ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi
Her zaman ağırbaşlıydı
Konuşurken çevresindekileri kuşatırdı
Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı
Yürürken ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmazdı
Adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilirdi
Vakar ve sükûnetle rahatça yürürdü
Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi
Dostlarına şöyle derdi: Dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi ol
Her zaman hüzünlü, fakat mütebessim bir haletle dururdu
Adet üzere sarf edilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı
Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı
Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki onlardan ayırt edilmezdi
Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmezdi
Bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı
Sabahları evinden çıkarken şöyle derdi: İlahi, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım
Sıradan değildi. Ama sıradan insanlar gibi yaşardı
Hakiki dostumuz olması duasıyla