gözlerini büyüttüğüm gecelere
seni anlatamadığımı söylediğimde
aldırdığı hiç olmadı baykuşun bu siteme
.
.
sen peri,
sen hiç gülmedin ki
kırmızılarını giydiğinde
karanfile düştü bir kıskançlık
’’ bana da ayır ’’ dedi ’’bir satır
ölümün üzerine anılmasın adım ’’
_da ölümü kendi kattı yarınına
düğümlendi can suyu boğazına
’’O hiç gülmedi ki ’’ dedi
gül koktu yanağında ki çukurda
ondandır karanfilliğe isyanım
hani yeşillerini giydiğinde sen
salkımsöğüt toplardı eteklerini
saklanırdı kim varsa etrafında
nazlı pınarın sesi kadar istekliydin
hatta tohuma dokunan nem kadar gerekliydi bu halin
tazeliğine ayak uyduramayan ciddiyetime
birde yüzüm eskirdi sadece
gülümsediğinde
salkım söğüte sığınasım gelirdi
tek satırda düzgün yürüyemezdi aslında karakalem
bilsen bu ne koyulukta bir dem
mey mi desem eflatunlarına, ney mi?
semazenliğimin odak noktasıyken sen
bu kaçıncı az pişmiş tarifin bilsen
uykuların öcesine diz çöküp
rüyaların dilenen öznesine döüşmem
kardelenden daha dirençli oysa sayfada ki gölgem
sen peri,
sen hiç gülmedin ki
güneş açtı yanaklarında geceleri
ıslanmamış ebemkuşaklarıyla tanıştım paralel baktıkça
ve enine ölçsem gerdanını, milyon karıştın sevda bazında
boyuna ulaştığımda cenneti gördüm ağlıyorken anasızlara
anladım ki
ondandı ebem kuşağının yağmursuzluğu
ve tuzuydu ummanlarının gerdanında ki uçsuz bucaksızlığım
kaç istanbul fethettim dudaklarında savaş çıktığında
kaç istanbul’u yaktım yokluğunda
ya birde gülseydin peri
bir de gülseydin