Kırık Link Bildir! #160774 27-01-2007 20:37 GMT-1 saat
Kadı Şüreyh, bir mecliste iken, zamanın halifesi Mehdi'nin oğlu çıkagelir. Koltuk yastığına dayanmış, ayaklarını uzatmış bir halde, âmirâne bir tavırla, Kadı Şü-reyh'ten bir mesele sorar.
Kadı Şüreyh, Şehzadeye hiç aldırmaz. O, sorusunu tekrar eder. Yine cevap alamayınca, öfkelenir ve:
- Vay, sen beni küçük mü görüyorsun? der.
Kadı Şüreyh:
- Haşa! der. Ben Mü'minlerin Emîrinin oğlunu küçük görmem.
Ancak, ilmin izzetini düşünürüm. Âlimin şerefine de hakaret ettirmem.
Bu cevap üzerine, Şehzade hatasını anlar. Derhal kendini toplar, o laubali tavrı terkeder. Ciddiyet ve saygı içinde, sorusunu tekrar sorar.
Kadı Şüreyh:
- İşte ilim böyle istenir, diyerek istenen cevabı verir.
*****
Gerçek âlimler, tarih boyunca herkese karşı ilmin onurunu korumuşlar; ilme ve âlime hakaretle muamele olunmasına hiçbir şekilde göz yummamışlardır.
İLİM Mİ İSTERSİN, AMEL Mİ?
İzzeddin bin Abdüsselam, gençliğinde, Şam'daki Dımeşk Camii'nin yanındaki odalardan birinde kalıyor, ilim öğrenmeye gayret ediyordu.
Bir gece rüyasında, bir zat, kendisine:
- Ya İzzeddin! Sen ilim mi istersin, amel mi istersin? diye sordu.
İzzeddin bin Abdüsselam da:
- Ben ilim isterim. Zira ilim beni amele götürür. Halbuki amel, kişiyi ilme götürmez... cevabını verdi.
Bu rüyadan sonra, İzzeddin bin Abdüsselam'da, öyle bir ilim aşkı ve bilgi edinme şevki meydana geldi ki, kendini bütünüyle ilme verdi. Kısa zamanda pek çok kitap okudu. İlimde üstün bir paye sahibi oldu.