> 1 <
Kırık Link Bildir! #163214 02-02-2007 12:49 GMT-1 saat
Hastalanmış yatıyor, hava da güzel idi.
Ziyâret maksadıyle, gittiğimde yanına,
Gördüm koymuş başını, kerpiçten yastığına.
Hem ızdırap çekiyor, hem Kur'ân okuyordu,
Bir âyeti durmadan, hep tekrar ediyordu.
O âyetin mânâsı, şöyle idi meâlen:
"Cehennem'de şiddetli, azap var ebediyyen."
Dedim ki: "Dışarıda, çok güzel bir hava var,
Dışarı çıkarayım, isterseniz bir miktar."
Buyurdu ki: "Ömrümde, hiç uymadım kendime,
Böyle şey istemekten, sığınırım Rabbime,
Ölürsem gömün beni, şu duvar arkasına,
Görmesin kimse beni, vasiyettir bu sana."
Muhterem vâlidesi, anlatır ki şöylece;
Oğlum, ibâdet ile, sabahladı bir gece.
O gün sabaha kadar, namaz kıldı huşûyla,
Sonra da ağlıyarak, meşgûl oldu duâyla.
En son vardı secdeye, bekledi uzun mikdâr,
Kaldırmadı başını, fecir sökene kadar.
Merak ettim doğrusu, onun bu durumunu,
Bir de baktım secdede, teslim etmiş rûhunu.
Vefât ettiği gece, bir ses geldi gâibden,
İşitti cümle âlem, şöyle diyordu aynen:
"Bilin ki Dâvûd Tâî, Rabbine kavuşmuştur,
Cennet nîmetleri, şimdi onun olmuştur.
Cennetler hazırlanıp, süslendiler hep ona,
Ne mutlu Dâvûd'a ki, tam vardı murâdına."
Onun cenâzesini, taşımak gâyesiyle,
Binlerce kişi gelip ağladı gözyaşıyle.
Hazret-i İbn-i Semmâk, gelip cenâzesine,
Şu târihî sözleri, söyledi kendisine:
"Zâten ölü gibiydin, sen ecelin gelmeden,
Görmüştün hesâbını, hesâba çekilmeden."
Sen onun hürmetine, affeyle yâ Rab bizi,
Âhiret derdi ile, dertlendir hepimizi.
(Evliyalar ansiklopedisi)
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu