> 1 <
Kırık Link Bildir! #171025 02-03-2007 04:21 GMT-1 saat
Hakk şerleri hayreyler
Küresel emperyalistlerin tuzağına düşmeden, IMF'siz, ABD'siz AB'siz tamamen millî kaynaklarla havuz sistemi ve denk bütçeyi sağlayan, D-8'i kuran Erbakan, antiemperyalist ufkuyla da mazlum milletlerin gözünü açtı. Bir dönemin rantçıları, hortumcuları ve işbirlikçi medya kartelleri ise bugün lanetle anılıyor...
Dış kaynaklı olan 28 Şubat sürecini başlatan BÇG'nin emekli korgeneral bir arkadaşının çizdiği şemaya göre kaptan köşkünde Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya bulunduğuna işaret eden Şevket Kazan, Erkaya'nın Refahyol'un yıkılması kararı alınan 11 Aralık 1996 tarihinde Atina'da yapılan geniş katılımlı toplantıya da katıldığını söyledi.
Dönemin devlet bakanlarından Namık Kemal Zeybek ise, 28 Şubat sürecinin arkasında öncelikle havuz sistemi uygulanması olduğunu vurgulayarak, Bu sistem, onların hizasını bozdu. Rantlarının önünü tıkadı dedi.
ANKARA BÜROSU
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM)'ın Başkent'te Akar İnternational Otel'de organize ettiği '10 Yıl sonra 28 Şubat' paneli, oldukça yoğun bir ilgiye sahne oldu. Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan ile parti kurmayları, sendikalar, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ile vatandaşların büyük ilgi gösterdiği ve TV5'ten de canlı yayınlanan panelde, 28 Şubat'ın 10 yıl sonra ortaya çıkan etkileri ile o dönemde perde arkasında yaşananlar ortaya konuldu.
Gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş'ın yönettiği panelde ilk konuşan dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, önemli açıklamalarda bulundu. Dış kaynaklı olan 28 Şubat sürecini başlatan BÇG'nin emekli korgeneral bir arkadaşının çizdiği şemaya göre kaptan köşkünde Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya bulunduğuna işaret eden Kazan, Erkaya'nın Refahyol'un yıkılması kararı alınan 11 Aralık 1996 tarihinde Atina'da yapılan geniş katılımlı toplantıya da katıldığını söyledi. Bu toplantıya 5'li sivil çete üyesi Türk-İş, TESK, DİSK, TOBB'un yöneticileri ile Aydın Doğan ve Dinç Bilgin'in de katıldığını belirten Kazan, "Bu toplantıda Refahyol'un mutlaka görevden uzaklaştırılması kararı alınmıştır" dedi.
Yine Ertuğrul Özkök'ün köşesinde yazdığı 'Bu defa sivil kuvvetler halletsin' başlıklı yazıdaki askeri yetkilinin de Erkaya olduğunu vurgulayan Kazan, "Cumhuriyet tarihinde ilk defa, askeri bir yetkili diye başlayan bir muhalefet anlayışı gelişti" diye konuştu.
Sürecin önemli ayaklarından birisinin de Çevik Bir'in 26 Şubat'ta ABD'de Yahudi kuruluşu JINSA'daki bir toplantıya katılarak konuşma yapması olduğunun altını çizen Kazan, "MGK'da ortaya konan 18 maddelik liste, ilk defa burada ortaya çıkmıştır. Bu liste, Çevik Bir aracılığıyla askerler tarafından hükümete MGK'da aynen teklif olarak sunulmuştur" diye konuştu.
Israrla imzalandığı söylenen 18 maddelik listeye Erbakan'ın kesinlikle imza atmadığını tekrarlayan Kazan, "Erbakan Hoca, sadece 4 maddelik MGK bildirisine imza atmıştır. Onun dışında bu 18 maddeyi imzalamamıştır, imzalamaz. Erbakan Hoca, ahiretini yakacak hiçbir kararın altına imza atmaz" diye konuştu.
Başbakanlıkta iftar meselesinin de medyada abartıldığını söyleyen Kazan, "11 Ocak'ta Başbakanlık konutunda Diyanet İşleri Başkanı, yardımcıları, vakıf yöneticileri, ilahiyat dekanları, öğretim üyeleri ile önemli zatlar da davet edilmiştir. Fethullah Hoca, Çarşamba'daki Mahmut Hoca gibi. Ama gazetelerde bir baktık ki, 500-600 kişilik listeler manşete çekildi. Biz bunları tanımayız, etmeyiz. Hiçbirisi davet edilmemiş. Ama bu listeler basına verilerek ortalık karıştırıldı. Bu listeleri kimin verdiğinin iyi araştırılması gerekir" diye konuştu.
Dönemin devlet bakanlarından Namık Kemal Zeybek ise, olayı derininden değerlendirmek gerektiğini söyleyerek, Türkiye'nin şeytan üçgeni denen IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü'nün kıskacına alındığını vurguladı. 28 Şubat sürecinin arkasında öncelikle havuz sistemi uygulanması olduğunu vurgulayan Zeybek, "Bu sistem, onların hizasını bozdu. Rantlarının önünü tıkadı. İşin ucu, kendi kapitallerine dokundu. Faiz ve rant gelirlerinin kesilmesine neden oldu. Niye çünkü, kendilerine akacak kaynak, işçiye, çiftçiye, memura gidiyordu" dedi.
D-8'lerin kurulmasından büyük rahatsızlık duyulduğunu kaydeden Zeybek, "Müslüman ülkelerle bir araya gelindi. IMF artık yok, borç yok. Bütün bunlar onlar için tehlikeli gelişmelerdi" dedi. Refahyol'un gönderilmesi için 28 Şubat sürecinin başlatıldığını anlatan Zeybek, "Bunun için de hükümetin yumuşak karnı, irtica seçildi. Kamuoyunda irtica piyesi oynanmaya başladı" diye konuştu.
Hükümet gittikten sonra irtica tartışmalarının birden bire kesilmesine dikkat çeken Zeybek, "Niye? Çünkü yorgan gitti kavga bitti. Aynen bir sel gibi, irtica çekildi, gitti. Ortada ne kalkancı kaldı, ne de balıkçı" dedi.
Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yürüten Bülent Orakoğlu ise, yine çarpıcı açıklamalarda bulundu. 28 Şubat'ın tamamen dışarıdan organize edilen ve içerideki taşeronlar tarafından kotarılan bir süreç olduğunu vurgulayan Orakoğlu, "10 yıl sonra niye bu kadar büyük tartışmalar oluyor. Çünkü bu sürecin faillerinin de aldatıldıkları şimdi ortaya çıkıyor. Vural Savaş'ın açıklamalarına bakın isterseniz" dedi.
"Türkiye bu süreçte, irtica paranoyasına itilmiştir. Ama şunu söylüyorum, Türkiye'de kesinlikle irtica diye bir tehdit yoktur. Bu, Türkiye'de kardeş kavgası çıkarmak isteyenlerin ortaya attığı sanal bir tehdittir" diyen Orakoğlu, 28 Şubat'ın dar bir kadro hareketi olduğunu kaydetti. Kuruluşu yasal olmayan BÇG'nin içinde mezhepçi yapılanma olan bir cunta grubu olduğunu savunan Orakoğlu, "Biz bu grubu deşifre ettik. Bu grup, bir ihtilal grubuydu. O dönemde askeri yetkililerin irtica takibi için kurulmuştu" diye konuştu.
3 Haziran'da İzmir'de askerlerin yaptığı toplantıda Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Atilla Ateş'in karşı çıkması üzerine ihtilal yapma fikrinin tamamen ortadan kalktığını anlatan Orakoğlu, 28 Şubat sürecinden sorumlu olanların yargı karşısını çıkarılmasını istedi. Orakoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. Bunun sorumluları, savcılar tarafından yargı karşısına çıkarılmalıdır" dedi.
28 Şubat'ın önemli nedenlerinden birisinin Refahyol hükümeti döneminde kurulan D-8'ler olduğunu belirten Orakoğlu, "Ne gariptir ki, D-8'lere imza atan 4 ülkede hükümetler görevden uzaklaştırıldı. İmza atan bir bakan suikasta kurban gitti.2 ülkede de ekonomik kriz çıkarıldı" dedi.
MİT eski Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak ise, 28 Şubat sürecinin daha önce hazırlanan ılımlı İslam projesinin bir devamı olduğunu vurgulayarak, "ABD dünya hegomanyosunu sürdürmek için Türkiye'de ılımlı bir İslama mensup bir hükümetin işbaşına gelmesini istiyordu. İslamı yaşayan, ibadetlerini yapan ancak ABD ile de uzlaşan bir yönetim. 28 Şubat'tan önce planlanan buydu. Bunu da 28 Şubat sürecinde Refah Partisi'nin içinden çıkardılar" diye konuştu.
Refahyol'un ABD ve dünya ile mücadele etmeye kalktığı için doğrudan hedef olduğunu anlatan Kaynak, "Boyundan büyük işlere kalkışınca tabi, görevden uzaklaştırıldı. Ama ben kısa sürede gideceğini düşünüyordum. Yanıldım. 11 ay iktidarda kalmayı başardı" diye konuştu.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu