Rasulullah s.a.v. Efendimiz semavat alemini geçtikten sonra hicaplara [insanı Allah'tan uzaklaştıran maddi ve manevi her şey, perde, engel] ulaşır ve geçer. Zira bu hicaplar Allah Tealâ ile Rasulullah s.a.v. arasında değil, kullar içindir. İnsanın, Allah'ın rızasını elde etmek için etrafını çeviren hicapları geçmesi lazımdır.
Alah Tealâ hicaptan münezzehtir, O'nun için hiçbir engel, perde yoktur. O her şeyi görür, bilir. İnsanlar ise hicaplarla çevrelenmiştir. Bu yüzden sağlam bir görüşe, bilgiye sahip olamazlar. Bu hicapları geçmeden Allah Tealâ'nın ikram ve kurbiyetine, yakınlığına ulaşamaz, O'na yakın olamazlar.
Her insanın diğerlerinden farklı olarak kendine göre bir hicabı vardır. Kiminin hicabı zulmanî, kimininki nuranîdir. Derece derecedir. Kimisi nimetleri görür; nimeti vereni düşünmez. Kimisi çocukları ile mağrur olur; onları veren Allah'ı unutur. Kimisi mala, rütbeye, ilime dalar da vereni düşünmez. Bütün bunlar değişik hicaplardır. Allah'a gitmesine perdedir.
Fudayl b. İyaz k.s. Hazretleri soyguncu olmasına rağmen tevbe etmişti. 'Ya Rabbi, beni sebeplerden uzaklaştır, aradaki sebepleri kaldır. Gönlümün sevgi sultanlığını senden gayrıya kaydırma.' diye niyazda bulundu.
Bir gün kucağına çocuğunu aldı, seviyordu. Allah, oğluna ilham verdi, konuşturdu:
- Baba, beni çok mu seviyorsun?
- Evet oğlum, çok seviyorum.
- Senin kalbine şaşıyorum. Bir kalpte iki sevgi nasıl olur?
Fudayl b. İyaz Hazretleri derhal çocuğu yere bıraktı.
Yanlış anlaşılmasın, maksat çocuk sevmemek değil. Maksat, sevdiğin şey yüzünden Allah'ı unutmamak. Herhangi bir şeyin sevgisinin insana Allah'ı unutturmaması gerekir. Bu manada olunca ilim dahi insana hicaptır. Bir kulun, kendi amel ve zikrini beğenmesi de nuranî bir hicaptır. Bu da kötü bir şeydir.
Hz. Yusuf a.s. aynaya baktı; güzelliğinden o kadar emindi ki: 'Beni köle olarak satsalar, kimse benim paramı ödemeye güç yetiremez!' diye düşündü. Ama böyle olmadı. Kuyuya attılar. Köle olarak yirmi dirheme sattılar. Birkaç koyun parası...
O Yusuf Aleyhisselam hapse düştüğü zaman, Mısır kralının şarapçısına, Allah'ı unutup da, 'Efendine benden söz etmeyi unutma..' dediği için, yedi sene yatacakken on iki sene hapis yattı. Allah'tan değil de o kimseden medet umması hicap oldu.
Hayali azdıran şeylerden uzaklaşıp, saf gönülle Allah Tealâ'ya yönelmek gerekir. Mihnet ve meşakkat olmadan, hissi lezzetler ve şehvetler yenilmeden bu mana ele geçmez. Müminin aradığı rahat ahirettedir.
Yolumuz, yar ile bir gül bahçesine uğradı. Ben gafletle güle nazar edince yar bana şöyle dedi: 'Sevginin şartı bu mudur? Ben varken güle bakman hicap olmaz mı?' Sevgili, güle bakmayı hicap saydı.
Azıcık aklınla yaptığın küçük işe kıymet verip onu yüksek görürsün, fakat Cenab-ı Hakk'ın bunda fazl u keremini, nihayetsiz rahmetini hiç görmezsin. Bu gaflet halinin büyük bir hicap olduğunu anlamaz mısın? Allah Tealâ'nın azametini anlaman için, gözün ve gönlüne perde olan bütün şeyleri temizlemen lazım gelir.
Şeyh Ahmet Gücdevanî k.s. Hazretleri buyurmuştur ki: 'Kırk sene oldu; bir serçe kuşunun su içeceği kadar Allah'tan gafil olmadım.'
Sen Allah'ı unuttuğun vakitte bile Allah'ın seni unutmadığını bil. İnsan Allah'ı ne için unutuyorsa onu zikreder. Allah Tealâ cümlemizi kendisinden bir an bile gafil etmesin.