Dünyayı doğru tanımak lazımdır. İnsan, dünyada ayağının bastığı, elinin uzandığı yer kadar bir sahaya sahip olmasına ve o saha dahilinde hür olmasına rağmen, bütün kâinata hükmedercesine bu dünyanın yegane yaşanacak yer olduğu savında... Mesnevî-i Şerifteki bir hikâyede anlatılan, anne karnındaki ikizlerin dünyaya, çıkmaktaki tereddütleri gibi, bu dünyadan öteki dünyaya gitmekte de herkes tereddüt içinde... Halbuki her şeye rağmen dünya ana rahminden daha iyidir. Ve ahiret de, dünyadan daha iyidir.
Bana sormadan beni bu dünyaya gönderen güç, benim neler yapmam gerektiğini de, yine benim cinsimden bir başka varlıkla (peygamber) bana bildirmiş. Benim cinsimden olması iletişim kurma açısından çok önemli. Peygamberler, melek değildir. Ayrıca insan Hali-fetullahtır; melek, Halifetullah değildir. Melek gibi insan sözü bir iltifat değildir. Çünkü melek, insanın hizmetkarıdır, insandan daha yüce bir yaratılmış yok... Bunları da karıştırmışız birbirine.. Neden? Bir tek hastalığımız var: Cehalet... Ve bu cehaleti Çok biliyoruz diyerek sürekli körüklüyoruz.