Kuranın ilk ayetinin OKU diye başlamasındaki hikmet nedir?
"İkra/Oku" ilahi emri, O en şerefli varlığın zatında tecelli ile beşere emanet edilen sonsuz kemalata muhatap ve mükellef olmak için bir vazife
verme ve bir davettir.
Müşahede edilecek, mana ve muhtevası anlaşılacak, anlaşıldıkça da, Halık'ın nizam ve kudretinin büyüklüğüne ihtişam ve güzelliğine vakıf olunacak bu kainat, Levh-i Mahfuz'un bir tecellisi ve yansımasıdır.
Allah, insan haricindeki canlı ve cansız her varlığı "kalem" olarak vazifeli kılmış, böylece de, her varlık kendisine tevdi edilen, kendisinde tecelli eden vak'aları kaydetmiş ve kaydetmektedir.
Canlı ve cansız her varlık bir kitaptır. Bu itibarladır ki, "Gör, müşahede eyle!" suretinde değil de "Oku!" şeklinde bir emir vaki olmuştur. Zira, kitap ancak okunur. Her biri birer kitap olan varlıklar ile dolu ve pırıl pırıl bu kainat elbette ve muhakkak ki, ilahî bir kütüphânedir. İnsandan gayri bütün varlıklar sadece "yazmak" ile mükellef tutuldukları halde, insan hem yazmak ve hele de mutlaka "okumak" vazifesi ile şereflendirilmiştir.
İlim, kainatta tecelli edegelen nizam ve değişik şekilde tecelli eden şeylerin birbiriyle olan münasebetlerini idrakten ve bu idraklerin tasnifi ve bir araya getirilmesinden ibarettir. Kainattaki bu nizam, nizamdaki ehemmiyetli hassasiyet ve denge, kat'iyen rastlantılara verilemez. Binaenaleyh, böyle bir nizamın elbette bir kurucusu ve vaz'edicisi vardır; hem de, varlığı her şeyden daha ayan bir kurucu.
Her nizam, ortaya konmadan önce tasavvur edilir. Tıpkı, kağıda dökülüp
çizilmeden önce bir mimari planın, mimar dimağında tasavvur edilmiş alacağı gibi... Beşerin karışık ve yoğun yapısı ve düşüncesi, bu tasavvur ve var olmaya nasıl bir şekil verir, o bir tarafa; kainat çapındaki bu nizam, Levh-i Mahfuz ise, mukayyet nizam da, Kur'an-ı Kerim'dir ve Levh-i Mahfuz'un aynasıdır.
Buna göre insan okuyacaktır. Okudukça anlamaya çalışacak, zaman zaman yanlış anlayacak, hatalar yapacak; tecrübelere girişecek; hata-sevap potasından geçirdiği ilim cevherini itimat ve güvenirliğe, emniyet ve sağlamlığa ulaştıracaktır. Bakmak başka, görmek başka; anlamak başka, anladığını kabullenip şuur ve gönlüne mal etmek başka; bütün bunlardan sonra tatbik etmek başka ve tatbik ettiğini de gayra teslim ve tevdi etmek tamamen başkadır.
1. Kur'an'da; körlük, sağırlık ve dilsizlik beraber zikredilir. Zira yaratılışla ilgili emirler gözle okunduğu gibi, tenzili emirlerin (Kur'an) ilk makes bulacakları yer de kulaktır. Ve bu müşahede ve duyuşa tercüman ise lisandır.
2. Kulağına çarpan ilahî emirlerle uyanmamış bir gönül, şeriat-ı fıtriye ile abes olarak iştigalden kendini kurtaramayacaktır.
3. "Oku", bir bütünleşmenin ve bütünleştirmenin; bir müşahede ve değerlendirmenin; bir görme ve onun yanında sezmenin, sonra da bu iç irfana dili tercüman kılmanın ifadesidir ki, ilk emir olması, ne kadar manidardır.