--------------------------------------------------------------------------------
Karadeniz'deki ayakkabıların içinde ne yazıyormuş ? Önce parmaklar
Karadeniz'deki kola şişelerinin altında ne yazıyormuş ? Diğer taraftan açınız .
Laz yolda senet bulmuş, ne yapmış ? Gitmiş ödemiş
Laz bu sefer yolda yüklü bir senet bulmuş, ne yapmış ? Yurtdışına kaçmış...
Laza sormuşlar " Güzel mi olmak istersin, yoksa çirkin mi ? "
Laz :"Güzellik geçicidir."
Beş Laz bir ineği nasıl sağar ?
Biri ineğin memesini tutar, diğer dördü ineği yukarı aşağı indirir ve kaldırırlar.
Laz duş yaptıktan sonra ne yapar ? Islak elbiselerini çıkarır.
Laz yürüyen merdivendeyken elektrikler kesilmiş, Laz iki saat mahsur kalmış.
Lazlar ağaç dikiyorlarmış. Başlarındaki görevli ise Lazlara : Yeşiller yukarı, yeşiller yukarı !
Laz işçilere neden en fazla on dakika mola verdirirler ? Daha uzun mola verirlerse ne iş yaptıklarını unuturlar.
Laz niye yazı yazarken eldiven takar ? El yazısı tanınmasın diye.
Laz kola otomatiğine gitmiş, para atıp düğmeye basmış ve kolasını almış. Bir para daha atmış, yine düğmeye basmış ve yine kolasını almış. Bunun üzerine heyecanla arkadaşlarının yanına gitmiş ve "Çabuk bütün bozuk paralarınızı verin, bugün şansım çok iyi !"
Lazla arkadaşı konuşuyorlarmış : Nasıl, iş bulabildin mi ? Elbette, altımda 1500 kişi çalışıyor. Vay canına ! Ne işi bu ? Mezarlık bekçisiyim.
On Laz denizci boğulmuş. Denizaltlıları bozulunca ittirmeye kalkmışlar.
Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış:
-Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ?
-Ben yine iyi çalışıyorum
-İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın. E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya başladı.
Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş : Temel, ineklerinden pipo içen var mı ?
Yok .. O zaman ahırın yanıyor
Temel ve İdris sahilde gezinirken Temelin kafasına martı sıçmış.
Temel : Mendilin var mı ? Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı.
Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve : Affedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar :
-Hemşehrim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.
Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye.
Bunun üzerine çoban : Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde...
Adamın biri yine Karadeniz'i gezerken bakmış bir tepenin üzerinde Lazlar dansediyor ve ara sıra aralarından birini tepeden aşağı atıyorlar. Adam korka korka Lazların yanına yaklaşıp sorar :
-Pardon ama ne yapıyorsunuz ?
-Kör müsün daa, Temel atma töreni yapıyoruz.
Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
-Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ?
-Evet kayığa işaret koydum
-Aptal ! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak
Laz yolda muz kabuğu görmüş " Uyy yine düşeceğum " demiş...
Alaska'da bir bardan içeri iki Laz girmişler ve içki söylemişler. Bir süre sonra bir tanesi barmene :
-Buralarda siyah kadın bulunur mu ?
-Hayır, bulunmaz elbet.
-Peki buralarda siyah beyaz kadın bulunur mu ?
-Bulunmaz tabi Bunun üzerine Laz arkadaşına dönerek :
-Sanırım dün gece iki penguenleydik.
Savaşta Lazlar düşmana el bombası atıyorlarmış. Düşmanda bu bombaların pimlerini çekerek gerisingeri Lazlara atıyorlarmış.
Kayserili ve Trabzonlu iki aile at yetiştirirlermiş. Bir tanesi beyaz at, diğeri siyah at yetiştirirmiş. Günlerden bir gün aralarındaki gizli rekabet öyle bir hale gelmiş ki, bir engelli yarış düzenlemeye ve kozlarını paylaşmaya karar vermişler. Kaybeden ailenin insan içine çıkması mümkün değil. Neyse, yarış günü gelmiş herkes orada. Atlardan beyazına Kayserili jokey, siyahına Trabzonlu jokey biniyor. Yarış başlamış, müthiş bir heyecan. Son engele kadar başa baş gitmişler ve tesadüf bu ya son engelde iki at da takılmış ve jokeyler yere düşmüş. Daha çabuk toparlanan Trabzonlu jokey hemen ata binerek bitiş çizgisini geçmiş ve sevinç içinde ailesine doğru ilerlemiş, fakat ailede suratlar asık. Trabzonlu jokey buna bir anlam verememiş ve sormuş :
-Niye öyle bakıyorsunuz yarışı kazandık işte ? Salak !! Yanlış ata bindin !!
Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Lazın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler. Parmağı alan cerrah
-Güzel, parmağa bir şey olmamış. Hasta nerede ?
-Ne hastası ? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu ?
Lazın kulağı kopmuş bu kez hastaneye hem kulağı hem de Lazı yetiştirmişler. Cerrah kulağı almış ve dikmek için hazırlıklara başlayacakken Laz yattığı yerden seslenmiş :
-Bu benim kulağım değil. Benimkinin arkasında kalem vardı.
Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek :
-Affedersiniz, siz Laz mısınız ?
-Evet, neden sordun ?
-Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da.
-Ne olmuş yani ?! Sen kıçın kaşınınca pantolonunu mu çıkarıyorsun
Laz odanın içinde zıplıyormuş. Arkadaşı sormuş :
-Ne oldu, ne yapıyorsun böyle ?
-Öksürük şurubu içtim.
-Niye zıplıyorsun peki ?
-Sorma şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben farketmemişim.
Lazın eczanesine eli silahlı, yüzü kadın çoraplı iki soyguncu girmiş ve ellerindeki silahı Laza doğrultup :
-Çabuk kasadaki herşeyi ver !
-Özür dilerim, reçetesiz hiçbir şey vermiyoruz.
Eski zamanda iki Laz bir hana gitmişler. Tam ahırda atlarını bağlayacakken asabi olanı diğerine :
-Bak atlar konusunda ben çok hassasım. Atların karışmasından nefret ederim; onun için bu akşam atlarımıza bir işaret koyalım yarın karışmasın.
-Peki madem öyle istiyorsun ?
-O zaman ben, benim atın kuyruğunu kesiyorum, böylece yarın karışmaz. Laz dediğini yapmış ve atının kuyruğunu kesmiş. Lazlar dinlenmek için hana giderken o esnada üst katta saman devşirmekte olan fırlama hancı bunları duymuş ve adilik olsun diye hemen aşağıya inerek diğer atın kuyruğunu da kesmiş. Sabah iki atın da kuyruğunun kesik olduğunu görülünce hır çıkmış, biraz itiş kakış olmuş. İşlerinden geri kalmamak için fazla uzatmamışlar ve birer ata binerek yola koyulmuş Lazlar. Akşam döndüklerinde ise asabi olanı bu kez daha asabi bir vaziyette :
-Bak bu sabah olanları biliyorsun. Bu akşam ben yine atıma işaret koyacağım ve atımın bir kulağını keseceğim. Yarın sabah karışmam, ona göre. Laz dediğini yapmış ve yine o esnada üst katta olan hancı, bunlar gittikten sonra diğer atın da kulağını kesmiş. Ertesi sabah daha büyük kavga çıkmış ve yumruklar konuşmuş; fakat daha fazla işten uzak kalmamak için birer ata binmişler ve işlerinin yolunu tutmuşlar. Akşam döndüklerinde bu kez asabi Laz bıçağını göstererek Bak seni uyarıyorum, yarın kan dökülür ona göre. Bu aksam ben benim atın yelesini ve öbür kulağını kesiyorum. Tabi bunlar gittikten sonra üst kattaki hancı yine öbür atın kulağını ve yelesini uçurmuş. Ertesi sabah hakikaten kan dökülmüş ve Lazlar birbirlerine bıçak çekmişler. Bir süre sonra aldıkları birer bıçak darbesi ile yerlere serilen Lazlardan asabi olmayanı isyan etmiş :
-Yeter ulan, üç gündür at için kavga edip duruyoruz ! Siyahına sen bin, beyazına da ben bineyim işte !
Laz falcıdan çıkmış ve arkadaşına gayet sinirli :
-Bu falcıda iş yok
-Niye ? Kapıyı vurunca " Kim o ? " dedi.
Adamın biri elinde bavullarıyla yakındaki köye doğru dağ tepe yürüyormuş. Giderken giderken bir parça yorgunluk çökmüş üzerine ve bir yerde dinlenmek istemiş. Tam o anda ileride bir yandan koyunlarını otlatırken bir yandan da ağaç altında yatan çobanı görmüş. Yanına giderek o da oturmuş ağaç altına. Bunlar selam sabahtan sonra başlamışlar sohbet etmeye. Laf lafı açmış ve koyunlara gelmiş. Adam çobana :
-Biliyor musun ben çok dikkatli bir insanım. Şu sürüne birkaç saniye bakıp kaç koyun olduğunu söyleyebilirim.
-Hadi oradan beyim, yüzlerce koyunum var benim, nasıl sayacaksın birkaç saniyede.
-Ben sayarım.
-Al say o zaman. Doğru sayarsan sürüden istediğin koyunu da sana vereceğim. Adam bunun üzerine dediği gibi Sürüye birkaç saniye baktıktan sonra
-Senin süründe 163 koyun var
-Vay anasını, vay babasını, doğru !!......Peki Allah aşkına söylesene, nasıl bildin ?
-Çok basit, ayakları sayıp dörde böldüm. Al bakalım o zaman istediğin koyunu. Adam gider sürüden bir tane alır, ardından müsaade ister ve bavulunu da öbür eline alıp arkasını dönüp yürümeye başlayacakken çoban seslenir :
-Dur beyim ! İstersen bir iddiaya daha girelim. Ben senin nereli olduğunu bileyim, sen de bana bir koyun ver, bilemezsem bir tane daha al.
-Tamam. Sen Lazsın
-Vay canına, bildin ? Benim ne tipim Laza benzer, ne aksanım vardır ? Söylesene nasıl bildin ?
-Koca sürüden ala ala uyuz köpeği alınca...
Laz otobüs muavini olmuş ve yolculuk öncesi kaptan şoför Laz muavini arka sinyal lambalarını kontrol etmek için otobüsün arkasına yollamış ve çalışıp çalışmadığını söylemesini istemiş. Bunun üzerine otobüsün arkasına giden Laz muavin oradan bağırmaya başlamış :
-Çalışıyor, bozuldu, çalışıyor, bozuldu... Aynı otobüs bu kez bir su birikintisine gelmiş ve şoför lazı suyun derinliğini ölçmek üzere yollamış. Laz birazdan > > gelmiş ve suyun hiç derin olmadığını ve rahatlıkla geçebileceklerini söylemiş. Otobüs suya girmiş ve batmış. Millet canını kurtarıp kıyıya çıktıktan sonra lazı karşılarına alıp hesap sormuşlar :
-Hani su derin değildi ! Valla ne bileyim. Ben gittiğimde bir ördek yüzüyordu ve su ancak beline gelmişti ?
Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi Fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş. Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
-Üniversite mezunu değilim.
-Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
-Yabancı dil bilmem.
-Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
-Pazarlama konusundan anlamam.
-O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
-Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.