Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

DARBE VE MUHTIRALARDAN BIKMIŞ BİR VATANDAŞIN MUHTIRASIDIR!

> 1 <

3xPoLiT

grup tuttuğum takım
Çavuş Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 338 ileti
Yer: bilinmezlerde
İş: CoDeR
Kayıt: 13-01-2007 15:20

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #199845 01-05-2007 23:07 GMT-1 saat    
Ne yani, ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ömrü hayatımda darbeden, muhtıradan, gerginlikten başka bir şey göremeyecek miyim? Ne yani ben ülkemin hiç değilse bir 10 sene adam gibi demokratik bir ortama kavuştuğunu göremeden mi ölüp gideceğim? Nedir bu yahu, bu millete kader olarak biçmeye çalıştığınız şey; bir yaşam mı yoksa bir işkence tarzı mı? Ben, daha yolun yarısını yeni aşmış olmasına rağmen her yanı mamur bir askeri darbe, bir post-modern darbe, bir adet e-muhtıra görmüş, kimsenin hesabını bilmediği kadar çok defa da darbe tehlikesini savuşturmuş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak artık bıktım! Bıktım Anayasa'nın, kanunların kişilere ve kurumlara göre farklı farklı işlemesinden ve yorumlanmasından. Bıktım sabahında bir darbe veya bir muhtıra ile karşılaşma endişeleri içinde akredite gerginliklerle yüz güz olduğum sayısız geceler yaşamaktan. Bıktım iki de bir dinimin, inancımın, düşüncemin devletin en üst kuruluşlarından veya kendi silahlı kuvvetlerimiz adına yapılan çok sert açıklamalarla aşağılanmasından, ibadetlerimizin kınanmasından. Buna karşın yine bir ibadet olan kurban sonrasında ortaya çıkan derilerin neredeyse zorla elimizden alınmasından. Bıktım, özellikle batılı ülkelere gittiğimde ülkemden üçüncü dünya ülkesinden bahsediliyor gibi bahsedildiğini görmekten, işitmekten. Bıktım hem çok fazla çalışıp en az ücreti almaktan hem de aldığımız az miktardaki helal paranın anlamsız tartışmalar ve baskılar nedeni ile zehir ve haram edilmesinden. Bıktım, hemen hemen her kesimin adaleti ancak kendileri için istediğini ve maalesef kendisinden başkasını dünya üzerinde görmek istemediğini fark etmekten. Bıktım, birilerinin sürekli olarak laikliğin altını çizerken her nedense demokrasinin ve insan haklarının üstünü çizmeyi de adet haline getirdiğini görmekten. Bıktım, el altından bazı siyasi partilere baskı yaptırıp Meclis'e gelmelerine engel olunmasından ve böylece rahatça seçilmesi mümkün bir Cumhurbaşkanı'nın seçiminin engellenerek bunun bir rejim sorunu haline getirilmek suretiyle krize dönüştürülmesinden, bugüne kadar 10 defa hep benzer şekilde gerçekleştirildiği halde bu sefer bazıları farklı istedi diye Cumhurbaşkanlığı seçimine Anayasa Mahkemesi'nin de dahil edilmesinden. Bıktım, tamamen sivil iradenin tezahürü ile belirlenmesi gereken bir seçimin en kritik zamanında silahlı güçlerimizin, ordumuzun şanına ve şerefine pek layık sayılmayacak bir bildiri ile sürece müdahil olmalarından, demokrasimizi yaralamalarından, uygar ülke insanları nazarında itibarımızı ve itibarlarını düşürmelerinden. Bıktım bu ülkede birilerinin Atatürk'ü, birilerinin İslam'ı, birilerinin bayrağımızı inhisarları altlarına alıp, başkalarının o değerler ile ilgili kanaatlerini yüzlerine ya da gözlerine bakarak okumalarından ve kendi okuduklarına göre karşısındakileri yargılamaya kalkışmalarından. Bıktım bu ülkenin askerinin, rektörünün, öğretim görevlisinin, hükümet yetkilisinin, muhalefet liderinin, tanınmış siyasi kişiliklerin fındık kabuğunu doldurmayacak davalar peşinde koşturmaktan asıl üzerlerine düşenleri yerine getiremediklerini görmekten. Bıktım! Bıktım! Bıktım! Ne zaman, bu milletin büyük bölümü kendi vergileri ile ortalamaların üstünde maaş almalarına vesile oldukları, normal şartlarda gerçekten çok sevdikleri rütbeli askerleri tarafından birinci öncelikli tehdit olarak gösterilmekten ve iki de bir darbe ve muhtıra ile korkutulmaktan kurtulacak? Ne zaman kendi vergilerimizle düşmanlarımıza doğrultulması için aldığımız silahların kendi üzerimize dandik gerekçelerle doğrultulmayacağından emin olacağız? Ne zaman gerçek manada insan yerine konulacağız? Askerin desteğini arkasına aldığını sanan sersemler tarafından aşağılanmaktan ne zaman kurtulacağız? Ne zaman bizim askerlerimiz yaptıkları açıklamalarla bizim inancımızı hedef almadıklarını görebileceğiz? Ne zaman siyasi bir partinin başına hak ederek veya hasbelkader geçmiş birinin, askerin sert bir açıklaması ile kendi peşinden giden kitleleri sattığını, postu anında yere serdiğini ve bir takım çevrelere yalakalık sayılabilecek açıklamaları birbiri ardına sıralamaya yanaşmadığını göreceğiz? Ne zaman bir aydınımız, bir yazarımız, bir gazetecimiz, tanınmış bir işadamımız zor zamanlarda kimseden korkmadan, çekinmeden, mertçe sesini yükseltebilecek, güçlü gördüğünden değil haklıdan ve adaletten yana tavrını koyabilecek ve “benim fikrim bu olmasını arzu ettiğim şu kardeşim” diyebilecek? Ne zaman kendimizin faydalandığı bir makamı bir başkası hakkıyla elde ettiği zaman o makamı onun elinden almak için bin bir türlü hile ve hurda yapmaktan, fitne ve fesat çıkarmaktan, kendi menfaatimiz için “ülkenin geleceği için koman kafirleri” türünden sözlerle alt etmek istediklerimiz üzerinde psikolojik harp uygulamaktan vazgeçeceğiz? Ne zaman arkamızda yüzde 10'luk bir halk desteğini arkamızdaki bir iki generalin desteğine tercih edeceğiz? Ne zaman oyu milletten emri darbecilerden alma sevdasından kurtulacağız? Ne zaman aslında aynı ülkenin insanı, aynı devletin vatandaşları olduğumuzu anlayacak, ne zaman dedelerimizin omuz omuza kurtarmak için uğruna canlarını verdikleri bu güzel vatanı birbirimize düşerek tehlikeye atmaktan kurtulacağız? Ne zaman birbirimize, niye öyle giyiniyor, niye benim gibi yaşamıyor, niye benim gibi düşünmüyor, niye benimle aynı paralelde konuşmuyor diye tavır almaktan bıkacağız? Ne zaman yüreklerimize ve zihinlerimize nefret tohumları ekenlerin peşinden gitmeyi bırakıp, sevgi ve hoşgörü ekmeyi deneyenlerin peşine takılacağız? Ne zaman kendi dünyamızı, sadece belli çerçeve içindeki insan tipini değil olabildiğince farklı insan tiplerini, karakterlerini de sevebilecek şekilde büyütmeye çalışacağız? Bu ve benzer soru veya temennileri bana yüzlerce, binlerce insan sordu veya ifade etti. Onların sorularını her gün onlarca, yüzlerce kez ben de kendime sordum. Bu ülkede doğmuş olmanın günahı bu kadar büyük, bedeli bu kadar ağır mı? Ne zaman biz hiç değilse birkaç ay huzur içinde yaşayabilecek; bir suikast, bir karışıklık, bir gerginlik, bir kriz veya bir darbe görmeden belli bir süre hayat sürebileceğiz? Ne zaman toplumun diğer kesimlerini hedef alan kalabalıkların siyasi partiler, dernekler ve hatta askeri birlikler tarafından oluşturulduğunu veya oluşturulmasının desteklendiğini görmeyecek ve kahrolmayacağız? Ne zaman darbeye zemin hazırlayan çağrıların 'demokrasi' gösterileri arasında seslendirilmesine şahit olmaktan kurtulacağız? Ve ne zaman etrafımızda birkaç yüz bin insan gördüğümüz zaman bunu canımızı sıkan kesimlere öfke kusmak için ideal bir an olarak algılamaktan uzak duracağız? Benim ömrümün yarısı geçti. Bu ülkeyi, bu ülkenin bayrağını, toprağını, ordusunu, taşını toprağını canım kadar sevmeme rağmen, maalesef bu güzel ülkemde, bu güzel ülkenin insanlarının çok büyük bir kesimi gibi huzur içinde, korkusuzca, yarınlarımdan endişesiz yaşayamadım, yaşayamıyorum. Çünkü ne zaman ne olacağını, ne zaman hangi gerekçe ile silahlı kuvvetlerimiz tarafından, bir siyasi parti rahatlığında, toplumun geniş kesimlerini hedef alan, tehdit dolu cümlelerle yazılmış muhtıralar yayınlanacağını bilemiyoruz. Yarın tam olarak bu ülkede ne olacağı maalesef belli değil. Olması gereken ile olan arasındaki açının büyüklüğü insanın kanını donduruyor, ruhunu daraltıyor. Ülkemizin, milletimizin potansiyelinin birbirini yediği anlamsız tartışmalara harcandığını görmek de yaşamaktan soğutuyor insanı. Bu tür baskılar ile hiç kimse kalıcı bir şey elde edemez. Artık baskıdan, sindirilmekten, korkutulmaktan, yıldırılmaya çalışılmaktan, üzerinde psikolojik harp tekniklerinin uygulandığı bir denek olmaktan bıktım. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak herkesin kendi işini yapmasını, başkalarına avantaj sağlamak için kendi kendine görevler ihdas edip onları gerçekleştirmemesini, bu toplumun her katmanını sevmesini, bu ülkenin yüzlerce ortak değerinde bir araya gelmelerini istiyorum. Bu ülke kadar, bu ülkenin kurucu Mustafa Kemal Atatürk de hepimizindir. Mustafa Kemal, bu ülkenin vazgeçilmez ve unutulmaz bir değeridir ve toplumun çok büyük bir bölümü de böyle düşünmektedir. Bazılarının ortaya çıkıp daha başkalarını Atatürk düşmanlığı ile, birilerinin de başkalarını din düşmanlığı ile suçlamaya hakkı yoktur. Hiç kimse bir başkasının kalbini yarıp içerisinde kime karşı sevgi kime karşı kin var diye bakamaz. Bu nedenle başkalarına, onlar hakkındaki öngörülerimiz ve önyargılarımıza göre davranmaktan ve onları kendi zihnimizde beliren ve yüreğimizde beliren bir takım korkularla yargılamaktan artık vazgeçelim. Bugüne kadar bu gittiğimiz, bu tuttuğumuz yolun bize hiçbir faydasının dokunmadığı, tam tersine hepimize zarar verdiği anlaşılmıştır. Madem böyle bir tecrübe vardır ortada hala aynı yanlışı sürdürmenin anlamı nedir? Ne yani ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ömrü hayatımda darbeden, muhtıradan başka bir şey göremeyecek miyim? Ne yani ben ülkemin hiç değilse bir 10 sene adam gibi demokratik bir ortama kavuştuğunu göremeden mi ölüp gideceğim? Ne yani ben hep kendisine muhtıra verilen toplumun bir parçası olarak mı yaşacağım? Benim de muhtıra verme hakkım olmayacak mı hiç? Ben muhtıra verme zevkini tatmadan mı gözlerimi dünyaya kapatacağım? Evet ben bir vatandaş olarak benim bu kadar huzursuz olmama, ülkemin ve milletimin geleceği adına endişelenmeme sebep olanlara buradan sesleniyorum. Yeter artık! Vallahi bıktım, usandım. Bir gün huzurlu yaşama imkanı vermeyecekseniz eğer söyleyin de başımın çaresine bakayım; belki ben de Salih Memecan gibi bir başka ülkeye gidip yerleşeyim! Niye bu kadar ağrınıza gidiyor toplumun tamamının aynı anda huzurlu olarak yaşadığını veya yaşamak üzere olduğunu görmek? Lütfen hedefe koyduğumuz kişilere, kitlelere bir de farklı bir gözle bakın. O zaman aslında yok etmek üzere olduğunuz değerlerin sizin için bile ne kadar önemli ve faydalı olacağını göreceksiniz. Kininiz, öfkeniz gözünüzün önünde dağlar kadar büyüdüğünden hepimiz için faydalı olanı göremiyorsunuz. Şu kininizi bir bastırın, öfkenizden bir kurtulun; oturup sakin kafayla bir düşünün. Göreceksiniz ki aslında hata ettiğinizi kendi içiniz de söylüyor size. Ve eminim kendi içiniz söyleyecek doğruyu nasıl bulacağınızı da size! Efendim, Allah bu acizane muhtıramı hayırlara vesile kılsın! Muhtıram vatana ve millete hayırlı olsun! Hadi güle güle kullanın... SEZAİ ŞEN 01.Mayıs.2007 01:53:24

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


isocan44

grup tuttuğum takım
Er Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 02-05-2007 09:23

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#200503 03-05-2007 09:32 GMT-1 saat    
hepsini okuyamadım yarısına geldım oldugu yeri kaybettim :)

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <