> 1 <
Kırık Link Bildir! #216240 25-05-2007 14:57 GMT-1 saat
Leylekler gelmeden önce biz kuşbakışı seyretme imkanı bulduk İstanbul'u. Her ne kadar kanatlarımız olmasa da, İstanbul'u bulutların yanından seyretme olanağı veren Koç Zeplini vardı. Büyükçekmece gölünün kuzeyinde bulunan Hazerfen Havaalanı'ndan başladı yolculuğumuz. İstanbul'un kuzeyinden bir yay çizerek İstanbul Boğazı'na vardık. Ardından güneybatıya doğru ilerleyip Tarihî Yarımada üzerinde camilerin, çarşıların, surların , kulelerin bulunduğu mekânlarda özgürce süzüldük...
İstanbul'un biten ormanları...
Önce zümrüt ormanlardan geçtik. Altımızda İstanbul'un su kaynaklarının bulunduğu barajlar vardı. Barajların üzerinde inci gibi işlenmiş Bizans'tan kalma su kemerleri...
Belgrat ormanlarından yavaş yavaş yeşilliklerin göğsüne bir bıçak gibi sokulmuş gecekondulara ulaşıyoruz. Bu manzara bizi biraz üzüyor...
Sonra gökyüzüne kurulmuş merdiven gibi duran gökdelenlerin dizili olduğunu görüyoruz İstanbul siluetinde. Tam üzerlerinden geçtiğimizde gökdelen denen bu binaların çevreleriyle ne kadar uyumsuz olduklarını gözlemliyoruz.
Tam içimiz sıkılıyor ki, Boğaz'ın maviliğiyle biraz rahatlıyoruz. Çünkü yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaştığımız Boğaz'da Rumeli ve Anadolu hisarlarını, etrafındaki enfes güzellikteki tarihî evleri ve yalıları seyre başlıyoruz. Boğaz'ı bir gerdan gibi süsleyen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün üzerinde birkaç tur attıktan sonra Tarihî Yarımada'ya doğru yol alıyoruz.
Bizi ilk rahatsız eden, Boğaz'a dökülen derelerin getirdiği pisliğin Boğaz'ı kirletmesini görmek oluyor. Yukarıdan, yani kuşların penceresinden daha çirkin görünüyor.
Sonra Boğaziçi Köprüsü'ne geldik. Solumuzda Beylerbeyi Sarayı, sağımızda Ortaköy Camii... Köprünün üzerine vardığımızda Kızkulesi'nden Süleymaniye Camii'ne klasik İstanbul silueti bir başka görünüyor. İşte Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları da gözüktü...
Ve Tarihî Yarımada!
Nihayet Galata Kulesi'ne ulaştık. Bir anlamda İstanbul'un orta yeri. Boğaz, Haliç, Marmara üçgeninin merkezindeyiz ve 360 derecelik açıyla bütün İstanbul'u izleyebiliyoruz. Haliç'i geçmemizi sağlayan sıra sıra köprüleri geçip Fatih ve Süleymaniye Camii arasından meşhur Beyazıt Meydanı'na varıyoruz.
Doğrusunu isterseniz birçok kez Kapalı Çarşı'yı gezdim ama bu kadar büyük ve görkemli olduğunu ilk defa gördüm. Bu sefer rotamız hepimizi heyecanlandırıyor. Çünkü Ayasofya ve Sultanahmet camileriyle Topkapı Sarayı'na doğru yol alıyoruz. Sanki minare denizinde yüzüyoruz. İrili ufaklı onlarca minare... Rekor Sultanahmet Camii'nde. Çünkü sadece bu görkemli camimizin altı tane minaresi var. Hemen arkasında ise bir zamanlar dünyanın göz bebeği olan mütevazı Topkapı Sarayı...
Kızkulesi'ne Yolculuk...
Gözlerimiz Kızkulesi'ni arıyor ama biz önce İstanbul'un Anadolu'ya açılan kapısı olan Haydarpaşa İstasyonu'na uğruyoruz. Giden trenlere el sallayıp Anadolu'ya selam yolluyoruz. Büyük limandan sonra son durağımız Kızkulesi.
Üsküdar'ın hemen yanındaki bu yapay adacık bütün romantiklerin adası. Sonra sanatçıların, yazarların, ressamların adası... Her ressamın çizdiği, her fotoğrafçının fotoğrafını çektiği ve camilerle birlikte en güzel İstanbul siluetini oluşturan bu ada son durağımız oluyor. Artık dönüş vakti...
Gözlerimizi tırmalayan birkaç çirkinlik olsa da önce leyleklere, sonra bütün kuşlara tavsiye edebiliriz İstanbul'u.. Elbette bütün çocuklara da... Tabii ki gökyüzünden!..
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu