Münih'te yapılan bir araştırma sonucunda aşkın ömrünün sadece 30 ay olduğu tespit edilmiş.
Aşka böyle standart bir ömür biçmenin mümkün olabileceği konusunda ciddi kuşkularım var.
Çünkü ben bugünlerde aşkın ortalama ömrünün beş dakikaya kadar gerilediğini gözlüyorum.
Yıldırım aşkı lafları falan demode oldu.
Oğlan bir simit alıp gelinceye kadar kız başka birine, kız walkmenindeki kaseti değiştirinceye kadar oğlan başka birine âşık olabiliyor.
Gözünü açarsan yetişiyorsun, açamazsan da pek bir şey kaçırmıyorsun; nasıl olsa metrekareye beş aşk düşüyor.
Doğrusu o eski elli yıllık bir yastığa baş koyma hikayelerinin geri dönmesini filan bekliyor değilim; ancak daha altıncı dakikada birbirinin eski aşkı durumuna düşen çiftlerin hızları da başımı döndürüyor.
Allah'tan dilimizde aşkın ilanı "Seni seviyorum" gibi kısa bir cümle ile gerçekleştirilebiliyor.
Ya bazı dünya dillerinde olduğu gibi satırlar boyu süren uzun cümleler gerekseydi bunun için!..
Daha oğlan ilan-ı aşk cümlesini bitiremeden aşklarının ömrü sona erecek ve kız o cümlenin yüklemini bile göremeden ayrılmış
olacaklardı birbirlerinden.
Bu durumda aslında kızın cevabına da hiçbir zaman sıra gelmeyecekti.
Böyle tek ayaklı bir aşka kolay kolay felsefe de uydurulamayacaktı tabii.
Neyse ki bizim dilimizde bu iş pratik olarak halledilebiliyor da, hem oğlanın aşkını ilan etmesine, hem de kızın buna bir cevap vermesine vakit kalıyor.
Bu vakit darlığının, "Biraz düşüneyim!" gibi kız nazı içeren sahte tereddüt hallerini uzun zaman önce tedavülden kaldırmış olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?
Aşkın böyle cilve ve numaralara vakti yok artık!
Neyse ki kızlarımız ve oğlanlarımız da ne istediklerini ve ne kadar süreyle istediklerini çok iyi biliyorlar.
Vakitten tasarruf amacıyla 'bir görüşte aşk'ı bile 'yarım görüşte aşk'a ve hatta 'çeyrek görüşte aşk'a indirgeyebiliyorlar.
Eskiden "maraton" mantığıyla koşulan aşk, bugünlerde "yüz metre engelli" mantığıyla koşuluyor.
"Bir hayatı bir aşkla doldurmak" mantığı, yerini çoktan "bir hayata bir çuval aşk sığdırmak" mantığına bıraktı.
Münih'li araştırmacıların ne tür deneklerle çalıştığını çok merak ediyorum doğrusu.
Yoksa aşkın ömrünü yeniden uzatmanın bir yolunu buldular da, bunun reklamını mı yapıyorlar çaktırmadan.
30 ay gerçekten hiç fena değil doğrusu; neredeyse uzun metrajlı film gibi kalıyor bugünün klip aşklarının yanında.
Bugünün gençliği her aşka 30 ay ayırmaya kalksa, aşk kariyerinin güdük kalacağından korkar.
Hem, 30 aylık aşkların neresinde durulup reklam arası verilecek, söyler misiniz?
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Ülkümüz göklerde dalgalanan bir sancak
ALLAH’ın (C.C.)huzurunda eğiliriz biz ancak