Sana dokunmak bir mucizeydi, seninle olmaksa bir mucizeyle yaşamak..
Gün geceye döndüğünde seninle olmak öyle güzel ki. Bütün bir gece seninle aynı
havayı solumak, dinlediğim şarkılarda seni bulmak. Gündüzümde insanlar,
mücadele, kavgalar, çirkinlikler var belki ama gecemde sadece sen ve ben… Belki
bu yüzden geceyi sevişim. Sadece sana ait gecelerim, tıpkı kalbim gibi...
Dün gece yine uzandı elim telefondaki tuşlara. “Aradığınız numara
kullanılmamaktadır” Gülümsedim ve iletilemeyeceğini bile bile defalarca mesaj
gönderdim. Her “iletilemedi” raporunda sanki “Buda geçecek. Geçecek değil mi
Can’ım?” cevabını okudum…
Aradım seni. “Ulaşılmaz” olduğunu bile bile aradım seni. “Ulaşılır” olsaydın
keşke. Keşke biraz daha çok gülebilseydik yaşamın bize yaptıklarına. Keşke “Sen”
yine yanımda olabilseydin. Keşke şu iç çekmeler olmasaydı. Acı olmasaydı keşke…
Keşke… Keşke… “Keşke” kelimesini bilmese, öğrenmeseydik.
Hayata tek bağımdı aşkın… Gelirdim yanına sokulurdum… Tüm dertlerden ,
kederlerden uzaklaşırdım gözbebeklerinde kendimi gördüğümde… Nerden bilebilirdim
ki bir gün o gözlerde kaybolacağımı… Umutlarımın, hayallerimin, sevgimin,
beklentilerimin, inançlarımın yok olacağını… Nerden bilebilirdim ki; o
seyretmeye doyamadığım gözlerinde ölümün beni beklediğini…
Oysa ben ayrılığı hiç düşünmezdim. Aklıma gelmezdi sensiz sabahlamak. Sen varken
fark etmezdim mevsimlerin döndüğünü. Meğer ellerime kar yağabilir, gözlerime
bulutlar değebilirmiş. Sen benim mucizemdin. İşte o mucizeye dokunmak, aslında
seni sonsuza dek kaybetmekmiş. Bunu da öğrendim...
Aradım seni Can’ım. Ulaşılmaz olduğunu bile bile aradım. Seni henüz özlemiş de
değilim, yanlış anlama beni. Ne zaman özlerim bilmiyorum. Hâlâ benimlesin ve
hâlâ gecelerim senin; tıpkı kalbim gibi….