> 1 <
adaletinreisi
Albay
2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09
Kırık Link Bildir! #234925 06-07-2007 16:11 GMT-1 saat
O güne dek görmediği kadar güzel güllerdi bu güller. Kan kırmızısıyla bahçesini kaplayan ve köyün meydanını dolduran bu güzelliği neden daha önce fark etmemişti ki? Halbuki kaç yıldır bu köyde imamdı. İyi de bu güller yerden nasıl bitmişlerdi?
Doyumsuzca seyretti bu güzelliği. Gökyüzü açık ve berraktı. Bu doyumsuz lezzet manzarasına bakarken ansızın ortalık karardı. Ne olduğunu anlayamadı. Telaşla güneşe baktı. Kararmıştı. Sanki tutulmuş gibiydi..
Birden tutulan güneş tekrar açtı. Yüzüne mutlu bir tebessüm yayıldığı an, genç imamın gözleri dehşetle büyüdü. "Aman Allah'ım!" dedi. Hızla güllere doğru koştu. Dallarından koparılmıştı bazıları. Yerdeydiler. Daha biraz önec doyumsuz bir manzararnın birer gülleriyken şimdi... şimdi nasıl olmuştu da koparılmıştı dallarından?
Genç imam, yerdeki gülleri topladı. Büyük bir şaşkınlık ve hayret içerisindeydi. Tam 33 gül... Tesbih taneleri gibi... Ansızın fark etti ki topladığı her gülün dalı kanıyordu. Kan damlıyordu ince ince, sızım sızım.. Korkuyla sıçradı. Yatağındaydı.
-Allah hayretsin. İnşAllah rüyanız hayırlıdır imam efendi, dedi ihtiyar köylü.
-Doğrusu mana yüklü bir rüya olsa gerek, dedi bir diğeri. Allah hayırlara çevirsin.
Güneş guruba yaklaşırken caminin önünde toplanan köylüler, ezanı bekliyorlardı. Köyün genç imamı, gördüğü rüyayı anlatmıştı. Gün görmüş bir-iki ihtiyar rüyayı anlamlı bulmuş, hayra yormuşlardı. Onlar konuşurken sabit bir noktaya bakan İmamın ağzından gayr-i ihtiyari iki kelime döküldü.
-33 gül!..
Bir köylü hatırlamış gibi hemen söze girdi.
-Sahi, haberleri izlediniz mi? Sivas olayı gittikçe büyüyor.
-Evet, doğru. Madımak oteli yanarken kimi dumandan, kimi telaştan atlarken öldü. Ölü sayısı 33'e kadar çıkmış galiba.
-Basın yayın da hep inananları suçluyor.
-Allah bu gidişatın akibetin hayretsin.
-Amin
İhtiyar bir köylü İmam'a seslendi.
-Hocam galiba vakit tamam.
Hoca anlamıştı. Ezan zamanıydı. Yerinden doğrulup minareye doğru giderken aynı ihtiyar elini alnına siper yaparak köyün girişine doğru baktı. Çevresindekilerle de konuşmayı ihmal etmiyordu.
-Deminden beri gözlerimi karşı patikadan alamadım. Kalabalık bir grup insan köye doğru geliyor. Neredeyse köye girecekler.
Tam bu esnada köyün girişinde yüz kişiye yakın bir grup görüldü. Bununla beraber İmam 'ın gür sesiyle okuduğu ezan sesi köyün semasında yankılandı.
Allahu Ekber Allahu Ekber! Allahu Ekber Allahu Ekber!..
Ezan sesiyle birlikte köye giren bir grupta hareketlilik başlandı. Bir kısmı caminin yanındaki köylülere doğru hızla koşarken, diğerleri köye dağıldılar. Garip bir durum vardı.
-Bunlar da kim dedi, ihtiyar köylü.
-Yabancılar galiba
-Ellerinde silah var...
Köylülere yaklaşan eli silahlı grubun başındaki adam sağa sola emirler vermeye başladı..
-Kimsenin kaçmasına izin vermeyin. Tüm köylüleri meydana toplayın. Kadınlar aşağıda, erkekler yukarda toplatılsın...
Bir an aval aval kendisine bakan köylülere baktı. Alacakaranlık çökmeye yüz tutmuştu. Ansızın bağırdı.
-Susturun şunu, dedi minareyi göstererek. İndirin oradan.
Yarım kalan bir ezan, köyün semasını mateme boğacaktı birazdan. Eli silahlı canilerin kiminin elinde fitiller, kiminin elinde benzin bidonları belirdi. Omuzlarında ve ellerinde ağır silahlar gözden kaçmıyordu.
Camide bulunan bazı köylüler de dışarı çıkarıldı. Genç olanların elleri bağlandı. Arap topar meydana sürüldüler.
O sırada elebaşlarının telsizinden sesler yükseliyordu.
-Komutan, komutan tamam.. Telefon hatları kesik tamam.
-Anlaşıldı tamam. Diğerleri ne yaptı?
-Sınır çevrildi, tamam.
Konuşmalar kalabalıktan kaçmamıştı. Anlaşılan köy kuşatılmış, telefon hatları kesilmişti. Ortalık bir anda karışmıştı. Adeta köye kabus çökmüştü. Evlere giren silahlı caniler buldukları zinet eşyalarını ve işe yarayacak malzemeleri alıp, gerisini yağmalıyorlardı.
Bir evde sesler yükseldi. Nurettin adında bir köy sakiniydi. Evinden çıkarmış, sürüklüyorlardı. İnadına direnen grubun başı, arkadaşlarına seslendi.
-Bırakın onu!..
Arkadaşları şaşkındı. Ellerinden kurtulan Nurettin, kaçıp evine sığındı.
-Yakın, dedi bir ses. Evini başına yakılmıştı Nurettin. 14 yaşındaki bir çocuk ve annesi misali... Bir çok evden alevler yükseliyordu, köyün semasını aydınlatıyordu. Her taraf tutumuş, her tarafta feryad-figanlar, vaveylalar vardı...
Nihayet meydana toplatılan köylülere, canilerin elebaşları konuşuyordu.
-Kormayın!.. Size bir şey yapacak değiliz. Sadece biraz konuşup gideceğiz..
O sırada bir-iki kişi kulağında bir şeyler fısıldadı. Doğrulup köylülere baktı. Bazı köylüleri adlarıyla kalabalıktan sordu. Kimi hasta, kimi yatalak, kimi de köyde değildi. Kalabalık da şaşkındı. Bu adamlar köyü ve köylüleri tanıyorlardı. Canilere daha dikkatle baktıklarında bazı simaları tanır gibi oldular. Sanki komşu köydendiler. Artık şüpheleri kalmamıştı.
Canilerin elebaşı haykırıyordu.
-Bir daha bakın!.. Tüm evleri arayın. Hasta, yatalak demeden herkesi toplayın. Gelmeyen olursa evini başına yıkın. Çabuk olun!...
Köy, tam bir felaket yerine dönmüştü. Korkuyla bekleşeyen köylüler olanlara anlam veremiyor bir vaziyette apııp kalmışlardı. Elleri bağlı gençler, öfkeden mırıldansalar da çaresizlik kol geziyordu. Eli silahlı caniler köylülere sataşıyor, dövüyor, hakaretlerde bulunuyorlardı. Korku ve dehşet sinmişti meydana.
Biraz sonra elebaşları konuştu canilerin.
-Duymuşsunuz şimdi, sizin gibi gericiler Sivas Madımak Otelinde 33 insanımızı yakarak öldürdüler... Bunu unutacağımızı mı sandılar? Sivas'ın intikamı alınacaktır. Bunu böyle bilin. Ayrıca sizi ihtar ediyor ki bu köyü terk edeceksiniz. Bu topraklarda durmayacak, def olup gideceksiniz. Ve bu günü asla unutmayacaksınız...
Heyecan içinde kendinden geçmişçesine köylülere nutuk çekip propaganda yapan canilerin elebaşı ansızın durdu. Telsizinden sesler yükseliyordu. Hemen geri çekilip biraz uzaklaştı. Telsizinden aldığı emirle adamlarına döndü.
-Sivas'ı unutmadık. Sivas'ın intikamını alıyoruz, Ateeş..
Bir anda yargısız infazın en vahşi şekliyle savunmasız-silahsız köylülere kurşunlar yağdı. Makineli silahlar, kurşun kurşun ölüm, kurşun kurşun vahşet kusuyordu. Masum köylülerin üzerine şarjörler boşalıyordu.
Biçilmiş ekin misali patır patır döküldü köylüler. Ne olduğunu anlamadan cansız cansız yere yığıldılar.
-Sağ kalan var mı bakın bakalım?
Elebaşlarının emriyle cansız yatan köylüler arasında dolaşan caniler, hayat emaresi olanların başlarına tek tek kurşun sıkıyordu. İçlerinden birkaçı keyifle bağırıyordu arkadaşlarına.
-Başlarında takke olanların takkesini başlarına mıhlayın.
-Sakalı olan softaları da unutmayın ha!
Bu katliamı neşe içinde gülere yapan caniler "Sivas'ın intikamını alıyoruz" diye haykırıyorlardı.
-İmamı ne yaptınız, dedi canilerin elebaşı. Göremiyorum onu..
Arkasındaki cani kahkayla güldü:
-Minareden indirip ağzına namluyu dayadım komutan. Hah hah hah!
Boynundan nefes alması için bir delik açtım. İki şarjörüm heder oldu... Hah hah hah!
-Kadınları getirin, dedi elebaşı. Çabuk olun. Birazdan feryatları göğü inleten kadınlar getirildi. Erkeklerini kanlar içinde gördüklerinde adeta çıldırmışlardı.
-Onları da kocalarının yanlarına gönderelim mi? dedi elebaşının sağındaki cani.
-Hayır, dedi kanlı manzarayı izleyen elebaşı. Onlar sağ kalmalı. Yaşadıkça bu acı onlara yeter. Haydi toplarlanın, gidiyoruz.
Karanlık kalpli cahiler, karanlıkta kaybolup gittiler. Arkalarında 33 masun insanın cansız bedenlerini bırakarak...
İhtiyar adam, torununun ellerinden tutmuş, köyün mezarlığından aşağıya doğru iniyordu. Elindeki tesbihi çekerken 33.tesbih tanesinde durdu. Köye inen yamaçta hatırlamış gibi elini tuttuğu torunun seslendi..
Ey Şehit İmam yavrum.. 33 gül ağıtını dedene söyler misin?
Davudi bir ses hüzün dolu terennümle yamaçtan köye doğru yayılıyordu.
Bırak beni ağlayayım yüreğiiim...
Ağıtlarla dağlanayım öleyiiim
33 gülü tesbihime dizeyiiim
Her güle bir bülbül olayım aşkla öteyiiim;
Başbağlar...
İlahi!
Kanlarını ilay-ı kelimetullah uğruna döken aziz şehitlerimizin mekanını cennet eyle..
Tağutun zulmünü, onların davasını sürdüren yiğitlerin eliyle söndür!
Kafiri, aziz şehitlerimizin pak kanında boğ!
Bizleri de onların yolundan giden kullarından eyle!
Ve bizleri onlarından şefaatinden eksik etme!
Amin..
KATLİAM NASIL GERÇEKLEŞTİ ?
Hedef seçilmiş, ekipler hazırlanmış ve hain plan uygulanmaya başlanmıştı.Köyün etrafı kuşatılmış, telefonları kesilmişti. Köyün insanlarının az sonra başlarına geleceklerden haberleri yok.Namaz vaktidir.Hoca güzel sesiyle ezan okumakta, köyün erkeklerinin bir bölümü cami avlusunda abdest alırken, bir bölümü de abdestlerini evlerinde almış, camiye doğru hareket etmekte.Köy sessiz; Hergünkinden daha sessiz.
Başbağlar köyünde bugün bir farklılık var.Hava diğer günlerden daha güzel.Dağlar bu şirin köye tebessüm ediyor adeta.Hocanın okuduğu ezanla, bir hüzün doluyor köyün insanlarına.Farkında olmadan hoca ezanı bir hoş ve hüzünlü okuyor. Az sonra olacakları hissetmişçesine hoca ağlıyor adeta.
Başbağlar'ın insanları bugün suskun, konuşmuyor .Olacak bir-şeyler belli ki... Ancak korku yok kimsede.Gökyüzü tebessüm ediyor Başbağlar köyüne.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesili-yor.Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık.Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağı-rışmalarına bırakıyor yerini.
5 Temmuz 1993. Saat 20.30. Köyün etrafında ve içinde yüz civarında gözü dönmüş cani.Suçsuz, günahsız insanları öldürmeye niyet etmiş bir grup dağ eşkıyası.
HOCANIN SESİ DUYULMUYOR
Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, yüzü duvara dönük ezan okuyor.Hoca, arkasından gelenleri görmüyor.Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor.Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor.Ezan yarım kalmasın diye "Bırakın ezanı tamamlayayım" dese de, dinletemiyor.Yaka paça sürükleniyor.Ay-nı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
CAMİDE BULUNMAYAN ERKEKLER TESPİT EDİLİYOR
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor.Falan filanı getirin diye emirler yağıyor.Baskın yapanlar aradıkları insanları ismen biliyorlar.Sıradan bir baskın değil bu.M Hitanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar.Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy halkı bir anlam verememişti.Köyün içinde bulunan militanlar, kısa sürede köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;
"Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi.Anarşistlerin köyü bastığını söyledi.Ben de hemen kapıyı kapattım.Kapıyı kapatırken, beni gördüler.Gelip kapıyı açmamı istediler.Ama ben kapıyı açmadım.Döndü gittiler.Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık.Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar.Bir adamı başına diktiler.Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar.Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular.Erkeklerin evde olmadığını söyleyince, evin içine girdiler.O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye.Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler.Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar.Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler.Beni götürürlerken itti ve kaktılar.Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler.Kadınların toplandığı yere götürdüler.Etrafımıza bomba koydular.Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar.İçlerinde bayan olan terörist ziynet eşyalarımı istedi.Olmadığını söyleyince "Siz İstanbul Karagümrükten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? " dedi.
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI
Baskın sıradan bir baskın değil.Sanki katliamı gerçekleştirenler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahallelerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbuldan köye tatil için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor.Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar.Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;
"Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını.Selim Pato, sen gel dediler.Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler.Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı.
Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu.Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm.Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık.Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular.Erkekleri de öbür tarafa topladılar."
Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık.Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı.Artık köyde yanan evlerin alevi ve kurşun sesleri duyuluyordu.Köy sakinlerinden G.D. "Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular.Biz telsiz var sanıyoruz.Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış.Dereden çıkmışız, bomba patlamış." Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dereden ayrılıyorlar.Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı.Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler.Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün tamamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu.
BİR DAHA OKULA GİTMEYECEKSİNİZ
Kanlı katliamın gözü yaşlı tanıklarından N.L. " Köye geldiler silahlı silahlı adamlar.Sırtlarında bombalar vardı.Gözümün önünde silahlarını ateşlediler.33 kişiyi kurşuna dizdiler.Ben onların yanında duruyordum.Hepsi sizin gibi bizim gibi konuşuyorlardı.Benim yanımda bir tane çocuk vardı.Çocukları tutuyorlardı "Bir daha okula gitmeyeceksiniz." diyorlardı.Ben dedim ki: Oğlum niye okula gitmesinler ki? Birisi elini benim omuzuma dayadı." Konuşma sen ne anlarsın?" dedi.Köyü üç dört defa dolaştılar kim var kim yok topladılar.Allah kimseye göstermesin, göz önünde insanların öldürülmesi çok acılı bir durum."
Katliamı gerçekleştirenler köydeki insanları toplarken: "Size bir şey yapmayacağız, sadece konuşacağız." diyorlardı.Ancak militanların hareketleri ve gözlerindeki ifade durumun hiçte öyle olmayacağını gösteriyordu.
Militanlar, köyde gerçekleştirdikleri katliamda kinlerini yenememiş olacaklar ki, köydeki evleri, araçları ateşe verdiler.Evlerin yanında bulunan ahırlardaki hayvanlar da çıkan yangınlarda diri diri yandılar.
KONUŞMA YAPACAĞIZ
Başbağlar köyünün muhtarı: "Militanlar camiye girdiklerinde sanki beni tanıyorlarmış gibi yanıma geldiler.Daha önce teröristle karşılaşmadığım için çok korktum.Benim yanıma geldiler.Tehditler yağdırıp bütün köyü yakacaklarını; ancak kimseyi öldürmeyeceklerini söyleyerek bu eylemin amacının T.C. "ye bir uyarı niteliğinde olduğunu belirttiler.Daha sonra erkekleri köyün dışına çıkardılar ateşe başladılar.Ben arka sıralarda olduğum için biri göğsümden ikiside bacağımdan üç kurşun yedim.Ölmüş gibi yaptım canımı kurtardım." diye anlattı olayı.
Yine köyün erkeklerinden yaralı olarak kurtulan S.A. :" Camide namaz kılıyorduk/İkisi kadın çok sayıda militan namaz ortasında ellerinde silahlarla camiye girip namazı bozdular.Daha sonra bizi silah zoruyla dışarı çıkardılar.Bize : "Korkmayın sizi öldürmeyeceğiz" dediler. Daha sonra bizi köyün yüz metre dışındaki kavaklık bir yere topladılar.Burda yaklaşık bir saat propaganda yaptılar."Hükümet kuracağız, T.C. sizi ve bizi Türk-Kürt-Alevi-Sünni demeden katlediyor. Hesap sormaya geldik.Birbirinize sarılın" dediler.Daha sonra militanların lideri olan kişi telsiz görüşmesi yaptı ve ateş serbest diye bağırdı.Otomatik silahlarla üzerimize ateş açtılar.Aramızda sağ kalanları ayrıca yakından ateş ederek öldürdüler.Ben kenarda kalmıştım.Ölü numarası yaptım.Sırtımdan iki kurşun yedim."
Silah sesleri dağlarda yankılanıyor.Köyün tüm erkeklerini bir araya toplayan teröristler bir buçuk saat propagandadan sonra elindeki makineli tüfeklerle ölüm kustular.Şehit olan masum insanların feryatları ve atılan kurşunların çıkardığı gürültü Munzur Dağlarında yankılanıyordu.Ne çareki Başbağlar'dan çıkan feryat seslerini kimse duyamıyordu. Katliam sonrasında şehitlerin üzerinde ve etrafında tam beş yüz elli mermi kovanı bulundu.Kanlı baskının bilançosu: Yirmi dokuz kişi kurşunlanarak şehit edilmiş, biri çocuk biri kadın, dört kişi de evlerinin içinde diri diri yakılarak şehid edilmiştir.Köyde bulunan tüm evler ve araçlar yakılmış. Başbağlar köyü büyük bir ızdırapla sabahı beklemektedir.
GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER
Militanlar topluca geldikleri köyden istediklerini elde ettikten sonra gittiler.Başbağlar köyü karanlıktır artık.Gökyüzü Başbağlar'a ağlıyor.Birkaç saat önce ne ezanı okuyan hoca, ne ezanın okunduğu cami, ne de camideki cemaatten eser kalmamıştır.
Şimdi Başbağlar'da yaşlı ninelerin ve çocukların feryat ve figanları duyuluyor.Militanlar köyü terk ederken Şehitlerin yanlarına bir bildiri bıraktılar.Bu bildiriyle ülkemizdeki Alevi-Sünni çatışmasını çıkarmaya çalıştılar.Söz konusu bildiride bu katliamın Sivas olaylarına misilleme olduğu belirtiliyordu.
KATLİAM SONRASI KÖYE BIRAKILAN BİLDİRİ
Kamuoyuna duyurulur;
" Partimizin top yekun savaş ilan ettiği ve ulusal kurtuluş mücadelemizin çok önemli aşamalar kaydettiği bu dönemde sömürgeci, faşist Türk Devleti'nin yurtsever halkımız üzerindeki katliamları en vahşi biçimde sürdürülmektedir.Her alanda bir çıkmazla karşı karşıya olan sömürgeci T.C., Kürt halkını çağdışı baskı, işkence ve zulüm uygulamalarıyla yıldırmaya, durdurmaya, pasifleştirmeye çalışırken, katliam uygulamalarına Sivasta bir yenisini daha ekledi.
.2 Temmuz günü 40'a yakın insanımızın ölümü 60'a yakınının da yaralanmasıyla sonuçlanan olay, devletin bilinçli bir provokasyonunun ürünüdür.Ve bunun sorumlusu devlettir.Geçmişte Maraşta, Çorum'da, Sivasta sahte bir Alevilik-Sünnilik çelişkisi yaratarak halkımızı birbirine düşüren ve katleden devlet, bugün de benzer çelişkileri hortlatarak mücadelemizi bastırmak istiyor. Bu olay geleneksel Osmanlı Politikasının bir devamıdır.Mücadelemizin Kürdistan toprakları olan Sivas'a kadar yayılmasını önleyemeyen faşist TC. Devleti, bu durumu hazmedememiş, çeşitli tahrik ve provokasyonlarla burada yaşayan Alevi Kürt halkımıza gözdağı vererek pasivize etmeyi ve sindirmeyi amaçlıyor
Ancak şu çok iyi bilinmeli ki halkımız artık sahipsiz değil-dir.Halkımız artık kendisine yapılan bu katliamlara karşı sessiz kalmıyor.Sivastaki halkımıza karşı girişilen bu katliama da gereken cevabı verecektir.En ağır biçimde bunun hesabını soracaktır.Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.Sivas'ta şehit düşen onlarca masum insanımızın kanı yerde kalmayacaktır.Eğer bu yönelimlerini T.C. sürdürürse en ağır şekilde bunun karşılığı verilecektir.Atacağı yanlış bir adımın bedeli çok ağır ödetilecektir.Bu hiçbir zaman unutulmasın.Bu eylem Türk Devleti T.C. eğer savaşı kurallarına göre oynamaz, sivil halkımız üzerine katliam provasını sürdürürse çok daha kötü sonuçlar doğabilir. Ve bunun tek sorumlusu da faşist T.C. Devleti olacaktır.
Yaşasın başkan Apo-Yaşasın PKK.Yaşasın Kürdistan ulusal bağımsızlık mücadelesi.Kahrolsun sömürgecilik emperyalizm ve hain işbirlikçiler.Katliamlar halkımızı yıldıramaz."
Bu bildirinin bırakılması kafalarda soru işareti bırakmıştır. Zira terör örgütü gerçekleştirdiği çoğu katliamlarda bildiri bırakma ihtiyacı duymamıştır. Kitabın başında da belirttiğimiz gibi Başbağlar köyünü basanların hedefi, 2 Temmuzda meydana gelen Sivas olaylarını bahane göstererek ülkede Alevi Sünni çatışması meydana getirmektir.
VAHŞET
30 erkeğin 27' si hain kurşunlara hedef olup can verirken 5 kişi de evlerinde diri diri yakıldı. Ölenlerin yüzleri tanınmaz haldeydi. Kiminin kafatası parçalanmış , kimisinin de bağırsakları vücudundan dışarı çıkmıştı. Diğer tarafta tutulan kadınlar sabahın olmasıyla erkeklerini aramaya çıktılar. Köyün yüz metre ilerisinde, köyün tüm erkeklerinin parçalanmış vücutlarıyla karşılaştılar.
Başbağlar katliamından 14 saat sonra güvenlik kuvvetleri Başbağlılar köyüne ulaşabildiler. Başbağlar katliamında şehit olan 32 kişi Kemaliye' nin Başpınar nahiyesinde toprağa verildi . Yine aynı gün köyün imamı Adil Torun, Erzincan merkezinde toprağa verildi. Köyde bulunan kadınlar ve çocuklar İstanbul 'daki akrabalarının yanına gönderildi. İstanbul' da bulunan Kemaliyeliler, yapılan katliama ve katliam sonrası militanların bıraktıkları bildiriye karşılık aşağıdaki bildiriyi bastırarak İstanbul sokaklarında dağıttılar.
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu
Devlet-i Ebed Müddet