Soğuktu hava o zaman da şimdiler gibi ama biz üşümezdik. Karların altında
hastalanmaktan korkmadan oyunlar oynardık. Ben en çok saklambaçlarımı severdim,
seninse yorulmaz çocuk heveslerin vardı. ama ben öyle yorgundum ki ve sen
öylesine masumdun. Teleferiklerden yeryüzünü izlemek gibiydi seni sevmek;
eğlenceli ve ürkütücü. Yükseklik korkum nüksederdi sana bakarken (ürperirdim
aniden; a çocuk ya tutmak isterken sen de benimle düşersen)
Evet itiraf ediyorum muzip bir çocuk gibi sevdim seni ve utanıp yenemedikçe
kendimi seni gönderdim. (Bu yüzdendi; buradaki yanlış benim değil deyişlerine
hak verişim. Bilmiyordun ki gönüllü bir yanlış olarak ben yeterince kendimin
bile değildim) Acıtmak için sarf edilmemişti sözlerim çocuk bakışların aldanıp
da küsmesin istedim. Bu yüzden gitmeni hiç engellemedim. Aslında kalmanı hiç
düşlememiştim.
Sonunda seni de ürpertti değil mi, kendime terk edilişlerim? Bu yüzden mi bana
kendimi ödettin (Gitti gözleri zafer parıltısı çocuk gülüşümü elinde
taşıyıp)....
..... Gel diyemezsin şimdi bana; çok zor sevdim kendimi yeniden. Hem gelsem
üstünü örtsem ne fark eder; uyandığında yine ben olmayacağım ki. Bu gece sabaha
kadar seni beklesem ne fark eder; yarınımızda biz yokuz ki. Masallar anlatsam
yeniden bize dair ne fark eder; İnanmadığın masallar korkularını savuşturamaz
ki. Hem artik öğrenmelisin; sen de üşürken uyuyabilmeyi benim gibi.(Sorguların
hala bitmedi mi? Anla artık sana dairliğim tükendi)
Şimdi dön diyemezsin bana. Sen de biliyorsun açılmamacasına kapandı valizler ve
duvarlardan söküldü, bir zaman geçmek bilmeyen saatler. Ardında öylesine bir iz
kaldı sadece, Bir de ikimize rağmen karartılamamış gülümsemeler.
Bak son yazısı da belirdi, perdelerdeki ışık dindi. Anladım devam edebilmek için
affebilmek gerekli her şeyi. Ben affedebildim ikimizi. Hadi sen de affet beni.
Kar yağarken başlayamamıştık; kar yağarken bitsin bari. (Tam da şimdi, hadi son
kez öp duvarlarını ve son kez çarp kapıları. Hem bırak artık uyusunlar; yoruldu
kelimelerimin anlamları)