> 1 <
Kırık Link Bildir! #237752 16-07-2007 23:19 GMT-1 saat
korkusundan kaynaklanan samimiyetle ve 'a duyulan teslimiyetle kazanılabilen bir özelliktir.
Kuran'da meleklerin "Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Bakara Suresi, 32)" ayetiyle bildirilen tesbihlerinde olduğu gibi, sonsuz hikmet sahibidir ve dilediği kişiye bu
nimeti dilediği kadarıyla verir. İnsanın ise 'ın kendisine öğrettiği dışında hiçbir bilgisi yoktur.Hikmet sahibi bir kimse konuşmalarında kendisini karşı tarafa beğendirme amacı taşımaz. Kendisine nutku verip konuşturacak olanın olduğunu bilerek 'a sığınır ve sadece O'nun rızasını kazanmayı hedefleyerek konuşur. Her an olduğu gibi konuşurken de insanların değil;'ın huzurunda bulunduğunu
ve konuşmasının ancak O'nun dilemesiyle etkili olacağının şuurundadır. Sözlerinin etkili ve hikmetli olması için 'a dua eder. Bu samimiyete karşılık, vicdanı insana söylenmesi
gereken en güzel sözleri ilham eder. Dolayısıyla neyin vurgulanması, neye dikkat çekilmesi ya da neyin söylenmemesi gerektiğini; hangi üslubun yanlış, hangi anlatımın etkili olacağını vicdanını dinleyen herkes kolaylıkla bulabilir.Kuran ahlakının yaşanmadığı yerlerde yapılan süslü ve edebi konuşmaların aksine hikmetli konuşan insanın sözleri karşı tarafın kalbine etki eder. Samimi bir insan hiçbir zaman için insanların takdirini hedefleyerek konuşmaz. Kuran ahlakından uzak olan insanların asıl amaçları ise kendilerini insanlara beğendirmek olduğu için, bu durumda samimiyet tamamen ortadan kalkar. Samimiyet olmayınca doğal olarak hikmetli konuşma da olmaz. Burada ancak teknik bir etkiden söz edilebilir.
Konuşmacı kimi zaman sırf bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek adına dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar.
Kimi zaman da son derece basit bir mantıkla ve kısa birkaç cümleyle anlatabileceği bir konuyu iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğar. Oysa iman eden bir insan bir konuyu olabilecek
en açık ve anlaşılır, en özlü, etkileyici ve karşı tarafa fayda sağlayacak üslup ile anlatır.
Amacı ne kendini beğendirmek ne de karşı tarafa üstün görünmektir.
Amacı sadece 'ın rızasını kazanmak için karşı
tarafa faydalı olabilmektir. Niyeti halis olduğu için 'ın izniyle bu çabası en hayırlı şekilde sonuçlanır.
Kuran'ın, "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir..."(Bakara Suresi, 269) ayetiyle hikmetin önemine ve insanlar için
büyük bir nimet olduğuna dikkat çekilmektedir.Gerçekten de hikmet sahibi bir insan, 'ın izniyle dini en güzel şekilde yaşayabilmekte, 'ın en razı olacağı konuşmaları yapabilmekte, insanlara Kuran ahlakını en anlaşılır ve en etkili bir biçimde anlatarak çeşitli hayırlara vesile olabilmektedir.
Böyle bir insanla muhatap olan kimseler, bu kişinin hikmetli yorumları sayesinde olayların fark edemedikleri yönlerini görebilmekte,
akledemedikleri akılcı davranışlara yönelebilmektedirler.Hikmetin ne denli büyük bir nimet olduğunun farkında olan müminler dualarında 'tan kendilerine 'hikmet, anlatım
çarpıcılığı ve etkili bir hitabet kabiliyeti' vermesini isterler. Kuran'da peygamberlerin de bu yönde dua ettiklerine örnek olarak Hz. İbrahim'in duası verilmektedir:Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat; Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver. (Şuara Suresi, 83-84)
Ayetlerde 'ın hikmeti dilediği kimseye verebileceğine ve hikmetin 'ın elçilerinin de önemli özelliklerinden biri olduğuna dikkat çekilmektedir. Örneğin "...Ona hikmet ve
anlatım çarpıcılığını vermiştik." (Sad Suresi, 20) ayetiyle Hz. Davut'a Katından özel bir hikmet ve anlatım çarpıcılığı verildiği bildirilmektedir. "Yoksa onlar, 'ın Kendi
fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik." (Nisa Suresi, 54) ayetiyle de Hz. İbrahim'e hikmet verildiğinden bahsedilmektedir.
Bunun yanında, hikmetli konuşmanın kişinin yaşıyla da bir bağlantısı yoktur. samimiyeti ve imanı oranında dilediği insana dilediği yaşta hikmet verebilmektedir. Kuran'da bu durumun
en güzel örneklerini Hz. Yahya ve Hz. Musa'da görmek mümkündür.
"(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik
ki:) "Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik." (Meryem Suresi, 12) ayetiyle Hz. Yahya'ya çocuk yaşta hikmet verildiği bildirilmiştir. Ayrıca, "O, erginlik
çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir 'hüküm ve
hikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz." (Kasas Suresi, 14) ayetiyle de Hz. Musa'ya erginlik çağında bu nimetin lütfedildiği haber verilmiştir.Kuran'da peygamberlerin hikmetli konuşmalarına pek çok
örnek verilmiştir. Bu örneklerden birinde sırf varlıklı ve zengin olduğu için büyüklük taslayan ve hakkında tartışmaya girişen bir kimsenin, Hz. İbrahim'in vermiş olduğu hikmetli cevap karşısında kendi samimiyetsizliğini hemen fark ettiğine şöyle dikkat çekilmektedir:
, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman)
İbrahim: "Şüphe yok, Güneş'i doğudan
getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. , zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu